Parça-buçuk yazılar
Aslında benim yazdıklarım; Senin, bu kağıdın üstünde gördüklerin…
Harfler ve kelimeler olarak çözdüklerin…
Heceleyerek yahut bir solukta okudukların değil.
…..
Benim yazdıklarım;
Benim yazdıklarımı okurken senin HİSSETTİKLERİNDİR aslında…
Bugünün insanları olarak ne kadar zavallı ne kadar yalnızız; ne kadar değerlerinden kopartılmış ve ne kadar zayıflatılmışız…
Bir tatlı söze muhtacız hepimiz ve “ordular halinde” bir tebessümün veya bir damla gözyaşının peşine takılabiliriz…
…..
Rabim; sırtlanların dudağına gülüş ve timsahların gözlerine yaş koyma!..
Dün öğleden önce birşey almak için salona girdim… (Seyretmesem de televizyon açık durur.)
Öylece, ayakta, çakılıp kalmışım; Gülbence’ye…
Yahu bu proğram bu kadar sıcak, bu kadar doğal ve Gülben her zaman bu kadar şeker mi?..
İnanamadım!..
…..
Bundan sonra her sabah 9.00’da televizyonumu açıp, en azından öğlene kadar TGRT’de kalacağım.
Tavsiye ederim…
O meşhur, popüler kişi aynen şöyle dedi:
“Bazen diyorum ki git, küçük bir kasabaya yerleş… Çünkü, insanlar dünyanın her tarafında aynı insanlar, neyi anlatacağız ki insanlara?..”
…..
Bunu kendi üzerimde düşündüm.
Bu “kıyafet” bana uyar mı, daha doğrusu yakışır mı, diye…
Çünkü bu söylenmiş olan, benim de en büyük arzularımdan biriydi…
…..
Ama şunu düşünüyorum:
Günün birinde, “cihanın özlediği değerler” elbette bütün dünyayı saracak.
Bunu biliyoruz, değil mi…
Çünkü her yerde yazıyor.
Bu, Yaradan’ın “Ol!..” dilemesiyle şüphesiz olur…
Ama elbette bunun için bazı olayları ve bazı insanları vasıta kılacak…
Bu iş “birilerinin” eliyle gerçekleşecek ise…
Bu ellerin sahiplerinin mükafatı ne olur sizce?..
İçiniz doluyor değil mi, tarifsiz heyecanlarla?..
…..
Sadece bunu “bilerek” adım atmak bile mutlu ediyor beni ve belirsizliğe değil; BİR YERE, BİR HEDEFE doğru ilerliyor olmanın hazzını yaşıyorum…
———————————————————-
Diyelim ki saat 18:15 ve zorlu bir işgününden sonra arabanızla (yalnız başınıza) eve dönüyorsunuz…
Gerçekten yorulduğunuz, sıkıldığınız ve çileden çıktığınız bir gününüzdesiniz.
Birden göğsünüzde başlayıp, kolunuza ve çenenize doğru ilerleyen şiddetli bir ağrı hissediyorsunuz. Evinize en yakın hastaneden sadece 10 km. uzaklıktasınız, fakat o mesafeye bile ulaşıp ulaşamayacağınızdan emin değilsiniz.
Ne yapabilirsiniz?
Kalp masajı konusunda belki eğitim de almıştınız ama size öğreten şahıs, muhtemelen bu masajı kendi kendinize nasıl yapabileceğinizi öğretmedi…
…..
Son zamanlarda bir çok insan kalp krizine yalnız başınayken yakalanmaktadır. Yardım olmaksızın, normal kalp atışı bozulan ve baygınlık hisseden bir insanın bilincini yitirmeden önce sadece 10 saniyesi vardır.
Ama bu durumda kalan şahıslar, kendilerine; DEVAMLI VE ŞİDDETLİ BİR ŞEKİLDE ÖKSÜREREK yardımcı olabilirler.
Her öksürükten önce derin bir nefes alınmalı, ve öksürük sanki göğüs derinliğinden balgam çıkarmak istercesine derin ve uzun olmalı.
Derin nefes alma ve öksürük, yardım gelene, ya da kalp normal ritmine geri dönene kadar, durmaksızın, HER İKİ SANİYEDE BİR OLACAK ŞEKİLDE devam etmelidir.
…..
Derin nefes alma akciğerlere oksijen ulaştırırken, öksürük hareketi kalbi sıkıştırarak kanın dolaşımını sürdürür…
Kalp üzerindeki sıkıştırma hareketi aynı zamanda kalbin normal ritmine dönmesine de yardımcı olur.
Bu şekilde, kalp krizine maruz kalan kişi, kendisini bir hastaneye ulaştırabilir.
…..
(Bu makale Rochester General Hastanesi’nin “AND THE BEAT GOES ON…” adlı bülteninden alınmıştır, yeniden baskısı The Mended Hearts Inc’in “Heart Response” adlı yayımından yapılmıştır.)
Stop
Muammer Erkul
13 Ekim 2000 Cuma