‘-Nereye bakıyordun, bana gönderdiğin o resimlerinde; yani gerçekten nereye?..
Dikkatlice bakıyorum; ve bir sürü duygu buluyorum yüzünde. Bunların hepsi de olabilir, bir tanesi de… Senin resimlerine bakan benim yüzümdeki duyguyu ise sorarsan:
Yaşadığım sürece sana duyacağım hayranlık!..
Ve gülme isteği… Yo, öyle dalga geçer gibi değil; mutlu gibi…’
"-Canım…
Bunları gerçekten içten söylüyorsun değil mi, diye sormayacağım…
Çünkü, biliyorum ki sen; içinden gelenleri, içinden geldiği gibi söylemeye çalışırsın…
Terbiyesizliğini, saygısızlığını, ukalalığını ve gizlemeye çalıştığı cehaletini paçalarından kaçırdıkça; "ne yapayım, bunlar benim içimden geliyor" diyenlerden olmadığına hep sevindim…
Bir de kara gurur, toprağa batırıyor insanı!..
Deli dolu olmakla, gözü kara olmakla, geveze, suskun, heyecanlı olmakla, şişman, zayıf vs olmakla alakalı değil bu söylediğim şeyler.. Zaten biliyorsun…
Al işte sana; seni, bende ve insanlarda mevcut kılan en önemli özelliklerinden bir kaçı…
…..
İçinden güzel şeyler gelir senin ve sen bunları basma kalıp, sıradan laflarla değil; en flû renginden, en ince danteline kadar içinden çıkartıp önüme sermeye çalışırsın; bir gelin çeyizi gibi…
Sen, farklısın ve hep farklıydın;
İçinden ipek iplikler çıkartan bir tırtıl gibi hep sardın beni cümlelerinle, hep sardın beni, hep sardın ve de hep sarmak istedin…
Her an ortaya dökülecekmiş gibi hazır tam bir kamyon lafı, titrete titrete kendi arkasında tutan o çirkin dudağını da, işte bunun için hep öpmek istedim belki; seni birazcık daha susturmak için!..
Çünkü, bal köpürüyordu gözlerin, dudağının her susuşunda!..
…..
Fakat, dudağındaki ip kopacaktı, eğer öpersem…
Öpmezsem, yani ip kopmazsa da; bedenim sarılacaktı!.. Bu nasıl iş, anlayabiliyor musun?..
Sen,,, farklısın…
Sen de "benim" farklı olduğumu söylüyorsun. Ve bizi, sanırım işte bu mıknatıslanma yapıştırıyor birbirimize…
Sen nerdeydin bir zamanlaaar, ben nerde… Şimdi de yine sen nerdesiiin, ben nerde; uzağız;
Ama, yapışık!..
…..
Sarılsaydım sana sımsıkı, acaba bu kadar duyabilir miydim kokunu, ısını, ve yumuşaklığını?..
Benim tombul tırtılım;
Sar bizi!.."
"-Canım,
Sana canım diye başlayan cümleler kurmak ne güzel…
Her sözcüğü almak, okşamak ve silinmeyecek bir yerlere, beni hep sıcak tutacak o yerlere saklamak ne güzel…
Böylesi kötü bir günde, her an ağlayacak gibi duran gözlerime,,, sıkı sıkı orada tutuldukları için gözlerimi yakan göz yaşlarıma; "hadi ağla" demen…
Elinle omzuma dokunan sözcüklerin için sağol….
Böylesi kötü bir dünyada hâlâ böyle güzel varolabildiğin için sağol…
Seni, o çirkin dudaklarımla öpüyorum; çok uzaklardan,, çok yakından,,, en yakından…"
…..
(Güzelliğimiz ve bayramlarımız bitmesin…)
Stop
Muammer Erkul
28 Kasım 2003 Cuma