Bir insanın eline pusula verdikten sonra, artık onun sormasının manâsı olur mu; kuzey ne tarafta, güney neresi, diye?.. Koy işte önüne pusulayı; bak, kuzey şurası. Onun zıttı güney… Sen kuzeye bakarken sağ kolun doğuyu, sol kolunsa batıyı gösteriyor!..
Bana o kadar çok mail, mektup, telefon, davet geldi ve gelir ki, sayısını bilemem…
Bunlardan bir kısmını da saklarım haliyle. Önemli gördüklerimi, tekrar okumak istediklerimi veya dostlarımın da bir şekilde görmelerini istediklerimi…
Bu güne kadar bana ulaşan notlar arasında, hakikatten çok hoşuma giden… Okur okumaz hemen kaydettiğim… Defalarca çıkarıp okuduğum; idrak etmeye çalıştığım, okuttuğum, isteyenlere verdiğim, üzerinde konuştuğum biri var ki;
Onu anlatmak için, sanırım en özet kelime; pusula!.. Size de okutmamı istersiniz, değil mi? Buyurun, okuyun öyleyse:
Ehl-i sünnet âlimleri diyor ki:
Allahü teâlâ, İslâmiyeti doğru olarak öğrenmek isteyene, bunu nasip edeceğini vaad etti.. Rabbimiz vaadinden dönmez. Bunun için, (Ya Rabbi, sana inanıyorum, seni ve Peygamberlerini seviyorum. İslâm bilgilerini doğru olarak öğrenmek istiyorum. Bunu bana nasip et ve beni, yanlış yollara gitmekten koru) diye dua etmeli.
Bu satırların üstüne ne denir ki? Ben de söyleyecek bir şey bulamıyorum işte… Sadece yazının ismini koyup, Ramazan günlerinde hazır insanlar daha da hassasken, önünüze koyuyorum…
Sözler hakikatten de bir “pusula” gibi değil mi?
Stop
Muammer Erkul
18 Eylül 2008 Perşembe