Pusula
Bir gün, mutlaka bir pusula geçmiştir eline, veya mutlaka bir pusula geçecektir…
Bundan “adın gibi” emin ol!..
Ama ilk önce şunu kabul etmeliyiz:
PUSULAYA BAKANLAR, ONUN KENDİLERİNE NE GÖSTERDİĞİNİ ANLAMIYORSA, SUÇ; PUSULANIN DEĞİL!..
…..
Pusula, hep kutbu gösterir.
Kutbu bilen, yolunu bulur!..
Denizlerin dibindeyken de, dağların zirvesindeyken de pusulan hep aynı yönü gösterir…
Çelme takılıp düştüğün zaman da, koşarak yol aldığın zaman da gösterdiği yön aynıdır pusulanın…
Kazanıyor olduğun zaman da… Soyulduğun, dolandırıldığın zaman da… Veya bütün iflaslarında; gene, gene, gene aynı yönü gösterir pusulan…
…..
Zaten hep aynı yönü göstermiyorsa, o şey “pusula” değildir!..
Şimdi düşün bakalım, hatırla;
Sen şu kadarcıktın ve pusulalar aynı istikameti gösteriyordu… Değil mi?…
Şimdi tahmin et bakalım; senden sonra bile pusulalar acaba hangi yönü gösterecek?..
Pusula, hep kutbu gösterir.
KUTBU BİLEN, YOLUNU BULUR!..
Öyleyse başına gelenler o kadar da umurunda olmasın…
Sen sadece; düştükçe pusulanı kolla!.. Dikkat et; kırılmasın, kaybolmasın…
Sonra kalk ayağa hemen, ve bakıp pusulana, yürü!..
Bir gün mutlaka bir pusula geçmiştir eline, veya mutlaka geçecektir…
Ama dikkat et;
Pusulaya her bakan, onun kendine ne gösterdiğini anlamıyorsa, suç; pusulanın değildir!..
…..
Ve sakın unutma ki;
Pusula oturanlara değil;
YÜRÜYENLERE yol gösterir!..
——————————————————
diyalogmesaj…. diyalogmesaj…. diyalogmesaj….
Sevdalandım, ve sevdiğim bana karşı aynı duyguları beslemiyor. Üstelik balık burcundayım, yani sevdim mi çok derinden severim! Ne yapmalıyım?.. (İsmi bende kalsın)
-Sevgili balık, “kızaracaksın” o zaman!.. Yani bizim gibi!..
-Bu sevda yüreğime batıyor, her şeyden vazgeçmişken sen kızarmaktan bahsediyorsun. Sınava 5 gün var ama ben onu çooook …… Abi ben ölüyorum!
-Ne demek bu?..
-Yakasım geliyor bu şehri, belki diye bekliyorum ama ben umutlandıkça o umutlarımı katlediyor… Yani sevdiğim her şeyimi parçalıyor. Bense burda öylece ölüyorum!..
-…
-17’sinde sevdalandım işte, onun sayesinde emeklerimi de hiçe sayıyorum. Nasıl?
-Gazeteyi takip ediyorsan sınavdan sonra sana, yani bu konuda bir şeyler yazarım inşallah.
-O vakte kadar ben…
-Sorumun cevabı değildi!..
-Gazeteyi 90’dan beri alıyoruz. Seni orta 2’den beri takip ediyorum. Yani aşırı hayranlarındanım… Ben her duyguyu senden aldım. Sevdalanmayı da…
– Güzel.. Öyleyse bu dünyaya; “HAYAT İLE MÜCADELEN” olduğu için ve; “YAPILACAK ÇOK İŞLERİN” olduğu için geldiğini… Ve ancak “sıran geldiğinde” ölebileceğini de benden öğrendin…
Ayrıca, YAŞAMAK İÇİN SEV…
Ölmek için sevmek de ne ki?..
(Hiç kimse kusura bakmasın ama söylemek zorundayım)
…..
Yani, açıkçası ben şunu anlayamıyorum;
Hem 90’dan beri bu güzel gazeteye her gün dokunuyor olacaksın… Hem orta 2’den beri bizim de kalbine dokunuyor olduğumuzu söyleyeceksin… Hem üniversite sınavlarına girecek kadar fiziki olarak ve de eğitim olarak büyüyeceksin…
Sonra da, bizim çocukluğumuzda bile içi geçmiş, demode, ÇAĞ DIŞI sayılan… Hantal, tembel, hazırcı… Mücadele ruhu taşımayan, yeniliklere tıkalı, sürprizlerden ürken… Basit ve ilkel kabile cahillerinin düşüncelerinden (her nasılsa) bir şekilde bizlere bulaşmış olan;
“Seviyorum, öleyim bari!..” mantığını benim mantığım almıyor işte…
Düşünemiyorum şu diyaloğu:
-Seni seviyorum…
-Gerçekten mi?..
-Evet, istersen dene; “Öl” de bana, bak nasıl öleceğim!..
…..
İşte burda benim sigortalarım atıyor abicim!..
Üniversite ile didişen bir “AYDIN KİŞİ” diyor ise bunu, cahil adam ne yapmaz?.. Söylesenize!..
Ölürsen daha mı çok seveceksin onu?.. Yoksa sen ölünce o seni daha mı çok sevecek?.. Yarın ne olacak peki, ya sonraki gün?…..
Ha, öbür boyut… Yani; “HER NE YAPARSAN SEVMİYOR” mu?..
İyi işte, ne güzel;
TEŞEKKÜR ET ONA Kİ, SENİ GERÇEKTEN SEVECEK OLAN KİŞİYE, SENİ SEVEBİLMESİ İÇİN YOL AÇIYOR…
Onun, bundan büyük iyiliği olabilir mi sana?.. Ya da hiç düşünebiliyor musun, “seni sevemeyecek biri ile bir ömür yaşamanın” bitmek tükenmek bilmeyen azabını?..
Gerçekten düşünün bunları… Düşünelim.
Özellikle de, bana; “Seni yıllardır okuyorum” diyenler düşünsün…
Bana, yıllardır, bunca yazıyı “boşuna” yazmış olduğumu vehmettirmeyin!..
Bu konu bitici değil; tırnak gibi kesivermeli:
HEM BENİ, HEM DE BİR BAŞKASINI SEVEN KİŞİ ÖNCE DİK DURMAYI BİLMELİ…
ÇÜNKÜ SEVMEK MÜCADELE ETMEKTİR!..
…..
Ben, yerlerde sürünen birini istemezken, sen yerlerde sürünen birini istemezken, söyler misin bana; o yerlerde sürünen birini ne yapsın?..
…..
Gene aynı sözü söyleyeyim:
Sevmek; seni “ZORLANMADAN” sevebilen biri ve onunla beraberliğin için hayat boyu mücadele edebilmektir…
Stop
Muammer Erkul
22 Haziran 2001 Cuma