“Jij ge buab” [25 Şubat 2004 Çarşamba]

Elimize bir yavrucuk geçse;
"Gaa… Dee.. Baa.." Dedirtmeye çalışır, ve de zevkten ayılır bayılırız…
-A, bak.. Duydun mu; dede dedi..
-Yok canım, ne dedesi? Benim yavrum önce "baba" dedi baksana!.. Hadi, baba de yavrum…
Halbuki, dişi kaşındıkça veya keyiflendikçe, içindeki nefesi dışına üflüyordur çocuk; bir yandan da ses tellerinin farkına varmaya çalışarak…

Tamamen benzer bir durum…
Bir de,,, bir gâvurcuk… (Ayy! Valla gene ağzımdan kaçtı, böyle demeyecektim, yasak ya o yüzden) Yani, gâvuristandan gelmiş bir insan geçse elimize; gene ayılır bayılırız zevkten. Ağzımızı aça aça, sesimizi yükselte yükselte parmağımızla dudağımızın ucunda (sanki) duran "sesi" göster(meye çalışırız)iriz…
-Yok yok, öyle değil. Bak şöyle: "Şiş kebap çok güzel…"
-Jiiıj gebuoab cuoog güüzl

Ohhh!.. Ammman Allah’ım!.. Artık, var yaaa, mest oluruz… Kendimizden geçeriz.
Peki neden?..
Çünkü adam (yahut kadın) dedi kiii:
"Jiiıj gebuoab cuoog güüzl.."
Yuh yani…
Halbuki sorsan, bu kıllı, ne dediğini bile belki bilmiyor… Belki çok yeyip içti de, "sizin köyde hela var mı" diye soruyor!

Eloğlunun turisti bir türlü anlamıyor bizi: Fakirlik sınırının altında yaşayan adamlar, neden kendisine bir şeyler yedirip-içirmek isterler?..
Bu soru, onların zihnini kurcalayıp duruyor. Döndükleri zaman diyorlar ki;
-Türkiye’ye git, "jiiiıj gebuoab cuoog güüzl" de, yediğin içtiğin bedava!..
-Vay yalancı seni. İyi ki gittin Türkiye’ye, sallar durursun artık!..
-Azizler, pederler aşkına doğruyu söylüyorum ki, bu cümlede bir iş var, bir de "rrraki" kelimesinde…
-Sen ne anlarsın azizlerden… Türkler, Sultan Süleyman zamanında yaşamıyor artık!..

Ne sanıyorsak? Sanki memleketine dönünce sarı bir taksi gibi taa uzaktan gözükecek bu kişi, ve kim "binerse" ona, diyecek ki;
-Jiiıj gebuoab cuoog güüzl…
Yav, bunu papağanlar yapar ancak. Öğretirsin söyler durur sen öldükten sonra bile. Baksanıza İngiliz’in Çörçil’i bir kere öğretmiş hayvanına, kuş hâlâ Hitler’e sövüyormuş!..
Ama bu gâvurcuk bir insan, tek "suçu" bizim elimize düşmüş olması!..

Adamın sırıttığına da bakmamak lazım. Besleyip duruyoruz ya hani, Türk misafirperverliğiyle…
-Hadi oğlum bir kere baba de…
-Gaaa, geee, deee!…
-Baaak, dede demeye çalışıyor işte; torunum benimm!..
Bu bebek ne kadar anlıyorsa kendi söylediğini, bu herifin de o kadar umurunda yediği yemeğin adı…
İşlerin karışması da an meselesi; "mama" desen "ana" anlıyor adam… Bir de işin böyle çapraz boyutu var!..
-Jiiıj gebuoab cuoog güüzl
-Heyooo!. İşte.. İşte Türk dostu, yılın turisti!.. İşte gururumuz ve emeğimizin karşılığı… Ahh, ki ah; bir de "rakı" demeyi öğrense… De bakalım, hişşşş, bana bak.. Bak bak, ağzıma bak: Ra-kı. Ra-kı…
-Rrrrki
-Raki değil, raaaa-kııı!..

Yani… Turizmimizi patlatmak üzereyiz!

Stop
Muammer Erkul
25 Şubat 2004 Çarşamba

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir