(Dünden devam)
Yani, kedinin ayaklarına gazoz kapağı japonlayanlar bile çoktaan pişman olmuşlar, ama iş işten geçmiş…
Çünkü hayvan kendini yakalattırmıyormuş…
………….
Ama “sırtüstü düşmek” deyince aklıma kırk gün önceki yağlı güreşler ve ardından da o günlerde yazdığım yazılar konusunda “bir bakanlığımızdan” bana gönderilen faks geldi…
Çok düşündüm yayınlayıp yayınlamamak konusunda…
“İyi niyete iyi niyet” dedim sonra, yayınlamadım…
Hatta bir anlamda “ANTİKA” değeri bile olabilirdi bu belgenin, yine de vazgeçtim… Hatta imha ettim.
(Şaka olmayan bu satırları ise sadece, geçtiğimiz günlerde bana faks göndettiren bakanları uyarmak için yazdım ki; kendi personellerini “dikkat etmeleri” konusunda birazcık -oldukça yani- uyarsınlar diye!..)
Dost var, düşman var, öyle değil mi?
Belli ki, çekilecek kulaklar var!..
…..
Gelen faksta; bakanlık, “kendilerine olan güvenim konusunda” teşekkür ediyor, söylemiş olduğum sözlerdeki bazı “lüzumlu düzeltmeleri” yapıyor, ve de gençlere “kötü örnek olabileceğim konusunda” da dikkatimi çekiyordu…
Peki nerde bunun “antika” değeri?
Antetli kâğıdında…
…..
Bir başka zaman diliminde; mesela yirmi sene, kırk sene, veya altmış sene önce yapılsaydı bu hata, mes’ulünü ne yaparlardı acaba bu hatanın?..
Biliyorsunuz, resmi evrakların tepesinde basılı bir bölüm vardır…
Yukardan aşağıya doğru, sırayla:
T.C. Başbakanlık bilmem hangi bakanlık bilmem hangi müdürlük filan diye gider…
Bunda da yazılmış bunlar. Ama “örnek olmamı tavsiye etmek için” yazılmış bu kağıdın antetindeki yazı: “T.C. / Başa / bakanlık…” diye ayrılıp devam ediyor!..
İnsaf yani…
Bu nasıl hata, bu nasıl ihmal veya (neredeyse) bu nasıl kasıt?..
Çünkü bu fakslar, benden başka birilerine daha, aynen bu şekilde farketmeden gönderilip duruluyor ise çok büyük hata…
Yok, eğer farkedilmişse… Bile bile bu şekilde; kağıtlar israf olmasın ya da şimdi işim va, sonra düzeltirim mantığıyla böyle gönderiliyorsa, ondan da büyük bir hata!..
Öyle değil mi?..
…..
(Herhangi bir partiye angajmanımız olmasa da, neticede bu bakanlığımız da Türkiye Cumhuriyeti’nin bir organıdır, ve yapılan bir hatasına gülmek yerine, vazifemiz; başarıları için dualar ve dostane uyarılar olmalıdır… Aynı fikirde miyiz?)
Son zamanlarda (hepiniz gibi) beni de çok sevindiren gelişme; şu aşağıda gördüğünüz PEHLİVAN TEFRİKASI oldu…
Pehlivan tefrikası olmayan gazete de olur muymuş canım?.. Eskilere sadece bu söylense onbinlerce okuyucu katılır aramıza…
…..
Hey gidi Koca Yusuf… Aradan geçen bunca zaman sonra Türk ahlakını ve çayır güreşlerini sevdiriyorsun bu nesle bile!.. Allahü teâlâ bütün kahramanlara rahmet eylesin ve bu duaya “amiiin” diyenlere…
…..
Ve heeey gidi Delice Halil ağam;
Gönülcüğün dert görmesin…
Görenler bana şöyle sormakta;
“Pes yani!.. Bu, ne kelâm ehli kişidir ki böyle, bal dökülür sanki kaleminden?..”
…..
Bu da dile getirilmesi gereken bir ortak teşekkürü idi samimi okuyucuların; Koca Yusuf güzelliğine sebep olan bütün herkese…
(Devamı yarın…)
Stop
Muammer Erkul
09 Ağustos 2001 Perşembe