“Yemin kavanozu”
Bir süredir görüşmüyorduk, aradım…
Ne güzel, insanın; “Bir süredir görüşmediğinin farkına varabildiği” dostlarının olması…
Değil mi?.. (“Değil” deseniz bile sizi duyamam zaten!..)
Bazen ordan burdan konuşmak, gülüşmek hoş olur ya hani; ilginç duyguları, enteresan olayları filan aktarmak biribirine…
Hah, anladınız işte; kaynatıyoruz yani!..
O heyecanla konuşuyor, ben de “hıı, mıı” diyorum!..
“Sahi mi?.. A, gerçekten mi?..”lerle, dinlediğimi, ilgilendiğimi belli ediyorum…
Ama o her defasında;
“Vallahi” veya “Valla” diye yemin ediyor!..
…..
Son yemininde lafını kestim artık, dedim ki:
-Hadi gel, bu Ramazan’da YEMİNİ BIRAKALIM!..
-Ayy, sen bu konuda daha önce de uyarmıştın beni… Söylemek de istemiyorum valla ama, ağzım alışmış…
…..
Nerden geldi bilmiyorum ama, işte o an aniden aklıma geliverip dedim ki;
-Bundan kurtulmanın kolay bir yolunu söylememi ister misin?..
-Elbette isterim.
-İyi öyleyse… İyi dinle o zaman:
Evdeki basit, içi görünen bir cam kavanozun kapağını bıçakla del, kumbara yap… Sonra çocuklarını çağır ve de ki;
“Ben ağzımdan her YEMİN kaçırdığımda… Yani ne zaman ‘Vallahi’, ‘Billahi’ veya ‘Tallahi’ dersem, herhangi bir şekilde yemin edersem, bu kavanoza yüz bin lira atacağım ve toplanan bu paralar da SİZİN olacak!..”
-Sen beni iflas mı ettireceksin!..
-Hayır, sen kendi yeminlerini KONTROL ALTINA alacaksın…
Ama daha da mühimi, kendi çocuklarına; “DOĞRU YERE BİLE YEMİN ETMENİN DOĞRU OLMADIĞINI” öğretmiş olacaksın…
Çünkü çocuklar, sadece bir iki tanecik yüz binliğe, senin dilinin “MUHAFIZLIĞINI” yapacaklar ve hiç bir yeminini KAÇIRMAYACAKLAR!.. Doğru, değil mi?..
-İyi fikir aslında…
-İyi fikir… Ama çocuklara vereceğin sözü tut, yani her ettiğin yemin karşılığında yüz bin lira at kavanoza… Kumbara da mümkünse cam olsun ki, içinde birikenleri görebilin hep beraber…
-Tamam, iyi fikir bu… Yapacağım bunu, belki birkaç milyonu bulacak ama,
bu YEMİN İLLETİNDEN de kurtulacağım!..
-Söz mü?
-Söz!..
-Hadi bakalım, sana kolay gelsin öyleyse… Ve bu özel günlerde Allahü teâlâ bütün pişmanlıklarını, tövbelerini kabul etsin…
-Amiiiin…
Birkaç gün sonra bu “amiin”in ne kadar yürekten söylendiğini anlamak için aradığımda, dedi ki:
“Çocuklar bu işten kârlı çıktıklarını düşündükleri için çok sevinçliler… Çünkü her geçen gün yeni yüz binlikler birikiyor diğerlerinin üzerine…
Ben, bu işten kârlı çıktığımı düşündüğüm için çok sevinçliyim… Çünkü her geçen gün, bir önceki güne göre daha az sayıda yüzlük dolduruyorum kumbaraya…
Ayrıca sadece birkaç milyon liraya; pür dikkat, sırf “kulak” kesilmiş çocuklarımın sevinç çığlıkları ile, yani güle oynaya; farkına bile varmadan, olur olmaz her şeye yemin etmelerden kurtuluyorum ki, asıl sevincim bunadır…”
…..
Telefonu kapattığımda ise sıra bendeydi artık…
Sevinme sırası yani!..
Not: Yukarıdaki yazıda da bahsedilen yemin konusu o kadar çok yerde geçiyor ve ısrarla üzerinde duruluyor ki; gerçek İslâm alimlerinin herhangi bir mevzu üzerinde boş yere bu kadar durmayacağını düşünüyorum.
İlmihal’in de “15-Ticaretde adâlet ve ihtikâr” isimli bölümünde, yemin ile satmayı anlatırken şöyle diyor:
“…Yalan yere yemin etmek haramdır. Yani büyük günahtır. Doğru yemin ederse, az bir şey için Allahü teâlânın ismini söylemek saygısızlık olur.”
———————————————————
RAMAZAN 2000
Hadîs-i şerîfler
* “Ne söyleyeceğine ve ne zaman söyleyeceğine dikkat et!”
* “Mümin yalancı olamaz.”
* “Kolaylaştırın, zorlaştırmayın! Müjdeleyin, nefret ettirmeyin.”
* “Her şeye kavuşmak için yol vardır. Cennetin yolu da ilimdir.”
* “İki günü bir olan kimse aldanmıştır.”
Stop
Muammer Erkul
30 Kasım 2000 Perşembe