Ramazan manileri [06 Aralık 2000 Çarşamba]

Ramazan manileri

Mübarek Ramazan-ı şerîf, sanki bir aile büyüğüymüş gibi nasıl gelip de yüreğimizin baş köşesine oturuyorsa…
Nasıl kendi kokusunu bizlere sindiriyor… Nasıl bizleri kendi rengine çalan renklere boyuyorsa;
Ramazan gecelerine de bir anlamda nağme üfleyen, diğer yandan da ellerimize bir manâda nağme tutuşturan, davulculardır…
Benzer şeyler mi düşünüyoruz?..
…..
Sahi, siz de benim gibi şuna benzer itiraflarda bulunabilir misiniz?
Söyleyebilir misiniz; “İlk kalktığınız sahurlardaki asıl niyetinizin, esasında davulcuyu görmek… Uykulu uykulu onun davulunu nasıl dövdüğünü, çatlak sesiyle, ancak yarısını anlayabildiğiniz mânileri nasıl söylediğini duymak… Ve, hem renkli hem de püsküllü kıyafetlerini incelemek” olduğunu…
Sizi bilemem… Ama benim, henüz yarım tuttuğum oruç günlerinin sahurlarındaki niyetim birazcık da bunlardı!..
…..
O zamanlar aslında anlamıyordum bile… Ve sorup duruyordum büyüklere, şu gümbür gümbür sesler çıkartarak bağıran davulcuların ne dediklerini… Şimdi olsa anlayabilir miyim davulcuları, bilmiyorum…
Bilmiyorum ama, azıcık araştırınca buldum ki, davulcular, aşağıdakilere benzer maniler ile dolaşıyorlarmış kapı kapı…
İsterseniz sizler de ezberleyin şu manilerden…
Dünyanın çeşit çeşit hali var değil mi (!..)
Hadi bakalım, şimdi de biraz “Ramazan Manisi” okuyoruz, tamam mı?..

Ramazan geldi dayandı,
Camiler nûra boyandı,
Top atıldı, kandil yandı,
Kalbimiz ona inandı.

Besmeleyle çıktım yola,
Selâm verdim sağa sola,
Benim saadetli efendim,
Bayramın mübarek ola.

Ulu Cami direk ister,
Söylemeye yürek ister,
Benim karnım toktur ama,
Arkadaşım börek ister.

Hanım kızlar yattınız mı?
Baklavayı yaptınız mı?
İşte sahur vakti geldi,
Şerbetini kattınız mı?

Sabah namazı kılındı,
Müminler yola yayıldı,
Bayramınız kutlu olsun,
Bir aylık oruç tutuldu.

Ramazanın iptidâsı,
Kuruldu Cennet binası,
Bu ayda oruç tutanın,
Kabule geçer duası.

Davulumu aldım ele,
Koyuldum neşeyle yola,
Bir ay oruç tutan dostlar,
Bayram size kutlu ola.

Ramazanın on beşinde,
Çok çocuk vardır peşimde,
Buradan bahşiş çıkmazsa,
Uğursuzluk var işimde.

Aldım bahşişim giderim,
Yedi bin dua ederim,
Seneye nasip olursa,
Yine davulculuk ederim.

Yumurtanın beyazına,
Kalkın Hakk’ın niyazına,
Dokuz tekbir iki rekât,
Buyrun bayram namazına.
———
(Kaynak: Nail Tan/Çocuklarımıza Folklor Hazinemizden Seçmeler
İbtidâ-iptidâ: Baş taraf, evvel, başlangıç.)

———————————————————

R A M A Z A N 2 0 0 0
Size bir “Müjde” buldum…

Bu mübarek Ramazan ayında, hangi kitapta ne görsem, koşa koşa size getirmek geliyor içimden…
Demin, kafama takılan bir konuyu bulmak için Namaz Kitabı’nı açtım… (Ki, Hasan Yavaş tarafından hazırlanmış olan bu kitap öyle bildiğiniz kitaplara benzemez. ACABA NİYE?!..)
Neyse, başka bir konu ararken, 41. sayfada öyle bir menkıbe buldum ki… bu hadise pek çok kimse için gerçek bir müjde…
Yayınlamamı istersiniz, değil mi?..
Okuyun, ve sevinin öyleyse:

Ayaktaki ok
Resûlullah’ın sevgili damadı hazreti Ali namaza durunca dünya yıkılsa haberi olmazdı.
Şöyle anlatılır:
Bir harpte hazreti Ali’nin “radıyallahü anh” mübarek ayağına bir ok gelip, kemiğe kadar saplanmıştı. Oku asılıp çekemediler. Doktora gösterdiler. Doktor;
“Sana aklı gideren, bayıltan ilaç vermeli ki, ancak o zaman ok ayağından çekilir. Yoksa, bunun ağrısına tahammül edilemez”, dedi.
Emîrul-mü’minin hazreti Ali radıyallahü anh;
“Bayıltıcı ilaca ne lüzum var. Biraz sabredin, namaz vakti gelsin, namaza durunca çıkarın” buyurdu.
Namaz vakti geldi.
Hazreti Ali namaza başladı…
Doktor da hazreti Ali efendimizin mübarek ayağını yarıp oku çıkardı. Yarayı sardı.
Hazreti Ali radıyallahü anh, namazını bitirince doktora;
“Oku çıkardın mı?” buyurdu. Doktor:
“Evet çıkardım” dedi.
Hazreti Ali radıyallahü anh;
“Hiç farkına varmadım” buyurdu.
Bunlarda şaşılacak ne var! Nitekim Yûsüf aleyhisselâmın güzelliği karşısında Mısır kadınları hayran olup, kendilerini öyle unutmuşlardı ki, ellerini kestiklerinden haberleri olmamıştı.
Eğer Allahü tealanın huzûru, kendi sevgililerini, kendilerinden haberi olmayacak bir hale getirirse, buna niçin şaşılsın?..
…..
MÜ’MİNLER DE VEFÂT ÂNINDA RESULULLAH EFENDİMİZİ GÖRÜP, ÖLÜM ACISINI DUYMAYACAKLARDIR…
(Bu müjdeyi… İşte sadece bu “BÜYÜK MÜJDE”yi duymak için bile yüzlerce kitap okumaya değerdi… Öyle değil mi?..)

Stop
Muammer Erkul
06 Aralık 2000 Çarşamba

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir