Rengârenk [24 Temmuz 2003 Perşembe]

Vazgeç bütün renklerden, dedi. Beni dinle!..
O bir sesti artık benim için, ben ise onun için bir kulak;
Doldu içime!..
…..
Sarı, ayrılıkları hatırlatıyor insana, diyerek devam etti:
Kızarmaya yüz tutan kuru sonbahar sarılarından; yumuşacık, civciv sarılarına kadar vazgeç tüm sarılardan…
Sana sarı yakışmaz, çünkü sarılar ayrılığı söylüyor bana…

Pembeler hayalperesttir, biliyorsun…
Ayakları yere basmayan duyguların rengidir pembe!
İster, güzeller güzeli bir çingene kızının kulağındaki katmerli gül renginde olsun; ister delikanlılığının ilk yıllarında, gözüne ve gönlüne doluşmuş olan toz pembeler,,, yakışmaz sana!..

Hadi bırak yerli yerinde kalsın maviler;
Sabahların uçuk, ikindilerin koyu mavileri, ve gecelerin derin lacivertleri gökyüzünde kalsın…
Ve hatta denizlere aksın yağmurlarla, gökyüzüne fazla gelen maviler…
Ama maviler kendini, senin rengin sanmasın!..

Beyazlar, papatyalara nasıl da yakışır…
Seni bir papatya gibi bilsem de ben; bırak, yine papatyaların olsun beyazlar,,, ve kuğu süzülüşlü bulutların olsun,, ve avuç avuç savrulan kar tanelerinin…

Özeniyor musun yeşillere?..
Ama sen yeşil olamazsın…
Çünkü ağır başlı, kocaman çınarlardır sanki yeşilin hakimi. Ve sanki yeşilin her tonundaki bütün ağaçlarla oturmuş sohbettedirler, bitmeez tükenmez!..

Dedim ya; sen, bırak bütün renkleri sahiplerine…
Herkes bilir, herkes bulur rengini…
…..
Vazgeç bütün renklerden, beni dinle:
Sen, kırmızı olmalısın!..
En güzelinden bir gonca gibi…
Sana kırmızılar yakışır; aşkın, sevdanın renginde…


Stop

Muammer Erkul
24 Temmuz 2003 Perşembe

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir