Renk körleri
Yenen bazı şeyler bazılarına gaz yapıyor, belli ki… Ve bazen ses, bazen de koku olarak duyuluyor çevrede!..
Garip olan; imrenilecek, gıpta edilecek başarıların bazılarındaki haset, fesat ve kıskançlık duygularını açığa çıkarıyor olması…
Geçen gece bir kanaldaki bir Fenerbahçe eski yöneticisinin sarfettiği “hazin” laf, birazcık geriye çekilip bakıldığında; bu takımın neden bugünkü duruma düşmüş olduğunu gözler önüne seriyor zaten.
Bir soruya cevap veriyor eski idareci:
“Galatasaray karşısında elbette rakip takımı destekledim!..”
Aman Allah’ım…
Galatasaray ile üstüste oynayan iki İngiliz takımını “elbette” desteklemek!..
Bunun adına acaba ne denir?..
Eskiden Fenerbahçe bayraklarının köşelerinde bir de Türk bayrağı olurdu, aynen Galatasaray, Beşiktaş veya herhangi bir takımımızın bayrağındaki gibi…
Bu pek çok anlama gelirdi. Pek çok…
Bu mânâlardan biri de; özellikle bu üç takımımızın, özellikle de Çanakkale Savaşlarında, mevcut kadrolarının yarısını bu vatan uğruna şehit vermeleriydi bence…
…..
Çanakkale Savaşlarını birazcık öğreniniz…
Ömrünüzde bir kerecik de olsa Gelibolu’yu görünüz…
…..
Orda, yaş ortalaması belki yirmiyi bile bulmayan ikiyüzellibin evladını verdi bu ülke…
İkiyüzelli bin kişi…
Bu ne demektir biliyor musunuz?..
Bu; yemek yemeyip, su içmeyip, diğer hiçbir ihtiyacınızı görmeyip, hiç durmadan ve ara vermeden okumaya çalıştığınızda, bir günün mesai saatleri dahilinde bitiremeyeceğiniz bir isim listesi demektir…
Çoğunuz gibi benim de ailemden kalanlar oldu Çanakkale’de… Çoğunuz gibi ben de ninelerimden dinledim acı hikayeleri…
Çanakkale; “Burası bizim vatanımız. Bizi bu topraklardan hiç kimse silip atamaz” demekti dünyaya…
İngilizler, 205 bin candan vazgeçmeyi göze alacak kadar istemişlerdi bizi tarih sahnesinden yok etmeyi, bu topraklardan silmeyi…
Ama biz bu vatanın toprağındaki hemen her evden bir can koymuştuk oraya… Birer kale gibi dikilmiştik Gelibolu’ya.
İngiliz, gemiler dolusu askerini (ki âdeti de olmadığı üzere) sıcak savaşın içine attığı ve belki de tarihleri boyunca en büyük can kayıplarını verdiği Çanakkale Savaşlarını hiçbir zaman unutmayacak…
En zor dönemlerinde, en zayıf zamanlarında yakaladığı, yok edeceğine hücrelerine kadar inandığı ama bu mukavemet karşısında kendisinin yok olduğu Türk’e olan kinini hiçbir zaman unutmayacak…
Şundan emin olun ki İngiliz’ler bir de UEFA 2000 Kupası’nı unutmayacak!..
Burda bir talihsizlik var işte, birilerinin düştüğü…
Adı ve ünvanı ne olursa olsun büyük bir nasipsizlik var…
Aslında zaman içinde kıymetini çok daha net bir şekilde anlayacağımız bu büyük destanı yazan altın adamların üzerlerinde bulunan formanın aslında “KIRMIZI VE BEYAZ” olduğunu, göğüslerinde bir ay ve bir yıldız bulunduğunu göremeyecek kadar âmâlık ve renk körlüğü var…
Yazık.
———————————————————
Üzülmeli mi sevinmeli mi?
Bugün (ben dahil) sokaktaki insana sorsan; “Geçen gün sonuçlanan 33. Avrupa Boks Şampiyonasında ne oldu?..” desen, sanmıyorum ki pek kimse doğru cevaplar verebilsin sana.
…..
Doğru cevap şu:
Şampiyonada 3 altın ve 2 bronz madalya kazanan Türkiye, tarihindeki bu dalda en başarılı sonucunu elde etti…
36 ülkeden 170 boksörün mücadele ettiği Avrupa Boks Şampiyonasında Türkiye takım ve madalya sıralamasında Avrupa ikincisi oldu…
…..
Polanya’daki Avrupa Judo Şampiyonasında Selim Tataroğlu Avrupa ikincisi olarak gümüş madalya aldı.
Bu haberleri artık spor sayfalarının satır aralarında sekiz-dokuz punto ve bir kaç satırı geçmeyecek şekilde zar zor görebiliyoruz…
On sene önce bunların her biri birer manşetti… Birinci sayfadan… Hatta başlık üstünden…
Onbeş sene önce bunların herbiri yılın sporcusu olmaya adaydı…
Yirmi sene önce ise bizler bunları düşünemezdik bile.
Başarı, diğer başarıları da peşisıra getiriyor.
Ve beklentimiz artıyor; kendimizden ve diğerlerinden; daha büyük başarılar için.
Bu da elbette iyiye işaret.
Stop
Muammer Erkul
23 Mayıs 2000 Salı