(İnsan, savaşmak için yaratılmıştır… Savaşa; elbette evet!..)
…..
İnsan, ılık güneş altında gerinen tarlalar gibi hep aydınlık kalmıyor… Kâbuslar çökmeye başlıyor bir süre sonra
toprağın üstüne ve karanlıklar; insanların üstüne!..
İnsan; savaşmadan olmuyor…
İnsan, savaştıkça var… İnsan; savaştıkça güçlü… İnsan; ayakta durdukça ispat halinde kendini…
Dedik ya; insan "savaşmak için" yaratılmıştır… Düşünce ve dil ve el ve bütün silahlarıyla savaşa katılmak için…
Yardım almalı insan? Almalı; "mermi" üretmek konusunda, kendi silahlarını kullanmak konusunda, belki biraz da taktik konusunda…
Peki savaşsız olmaz mı, savaşmalı mı insan?..
İşte bundan kaçış yok, savaşmalısın; evet!..
İnsana yetmiyor zaten doğduğu günkü masumiyeti. Anne sütü, bir bebeği ancak üç beş ay koruyor. Sonra savaş başlıyor; insan, "kendiyle" karşılaştığı zaman!
Kendimden ödüm kopuyor desem, inanır mısınız?..
İnanın!..
Ben, savaş halinde olduğum için yazıyorum burada…
Sen, savaş halinde olduğun için tercihin okumaktır…
Anlaşılmıyor, hangisi daha büyüktür; dışına düşen bombalar mı, yoksa içine düşenler mi?..
Hangisi daha tehlikeli; kafanı delen kurşun mu, aklını vuranlar mı?..
Anne sütü bir insanı korumaz, ilk senenin ardından… Sen; kendini koruyacaksın… Sen sevdiklerini koruyacaksın, ve korunmayı anlatacaksın insanlara…
İnsan; nasıl savaş halinde olmaz?..
İnsan, güneş altındaki tarlalar gibi aydınlık kalmıyor… Pili bitiyor kısa zamanda sanki bir el feneri gibi, susuyor sanki bir telefon bataryası gibi, duruyor sanki bir akü gibi…
Şarj olmayan felç ediliyor!..
Aküsüz otomobil; tavuklara kümes, felçli insan; çaylaklara tünek oluyor!..
…..
İnsan; savaşmadan olmuyor…
Yo, hayır düzeltiyorum:
Savaşmayan; "insan" olmuyor!.
—————————————————–
KİM O?
-Tık, tık, tık!..
-Kim o?..
-Benim, Sevgi Ailesinin çocuğu…
-Söyle canım…
-Size sormaya geldim; Mart’ın ilk Pazar günü müsait misiniz?..
Stop
Muammer Erkul
21 Şubat 2003 Cuma