İş semineri için arkadaşları ikna etmeye çalışıyorum. Bir kaç kişi daha gruba dahil edeceğim, bir de onların çalışması içerisindeyim, ama…..
CEVAP:
İyi yapıyorsun. İnsanları kalabalığa sokmak lazım, yani toplantılara çekmek lazım.
Bunları saat uyuşmazlığı yüzünden şu an yapamasan bile ben yine de sana söylemek zorundayım, onun için tekrarlıyorum…
Çünkü senin kendi tanıdıklarına yapamadığını, orada seminer salonunda köşede oturan bir teyze, bir kardeş, bir delikanlı duruşu veya bir hareketiyle, bir mimiğiyle yapıverir, anlamazsın bile… Misal ki; "ben sahnede heyecandan titreyen birinden dolayı işe sarıldım" diyen kişi çoktur.
İnsanları ikna etme çabasından da bahsettin ya; senin sözüne güvenen/inanan kimselere fazla dil dökme! Boğulmaktan korkan veya suyun serinliğinden ürken bir arkadaşını suya itmek gibi, itiver işin içine!..
Bir kimse hiç çalışmazsa zengin olamaz elbette, ama bu işte (kendi istese bile) zarar edemez bir insan.
Neticede burada sadece kâr edebilir insanlar fakat miktarı kendileriyle alakalıdır….
Öyleyse dil dökmek için fazla uğraşma; su temiz ve güzel ve ferah ve sağlıklı; at onları suyun içine zaten ayakları zemine değiyor, zaten can yelekleri sırtlarında, zaten bizler ve sen hep birlikte onların yanlarındayız…
Islanmadan yüzülmez!
Önce yüzeyim sonra ıslanırım, demek tuhaf kaçar…
İşe başlanmadan kâr edilmez!
..değil mi?
🙂