Seni seviyorum küçük kız
İnsanlar bazı duyguları ve bazı doğruları hikâye yoluyla anlatmaktan ve dinlemekten hoşlanır…
Bu yüzden dilden dile dolaşan sayısız örneği mevcuttur bunların.
Çok hoş hikâyeler gelir bana da; yazanı belli olmayan. Ülkesi bile belli değildir çoğunun…
Ama yüklü olduğu duygular besbellidir.
İşte bu duygu yüküdür zaten, bu hikayeciklerin; YAKIT YÜKLÜ, GIDA YÜKLÜ GEMİLER GİBİ iskele iskele dolaşmalarını sağlayan…
Değil mi?..
…..
Hadi bakalım;
“Evet” diyenler için iki örnek:
Bir kaç yıl önce, Seattle Özel Olimpiyatları’nda, tümü fiziksel ve zihinsel özürlü olan dokuz yarışmacı, 100 metre koşusu için başlama çizgisinde toplandılar…
Başlama işareti verilince, hepsi birlikte hareketlendiler… Bir hamlede başlayamadılar belki, ama hepsi de yarışı bitirmek ve kazanmak için istekliydiler.
…..
Fakat daha yarışa başlar başlamaz, bir delikanlı tökezleyip yere düştü ve ağlamaya başladı….
Diğer sekiz kişi delikanlının ağlamasını duydular.
Yavaşladılar ve geriye baktılar…
Sonra hepsi yönlerini değiştirdiler ve geriye dönüp delikanlının yanına geldiler.
İçlerinden Down Sendrom(*)’lu bir kız eğilip oğlanı öptü ve;
“Bu onun daha iyi olmasını sağlar” dedi.
Sonra dokuzu birden kolkola girdiler ve bitiş çizgisine doğru hep birlikte yürüdüler. Stadyumdaki herkes ayağa kalkıp dakikalarca onları alkışladı.
Orada bulunan insanlar hâlâ bu hikâyeyi anlatıyorlar.
…..
Neden?
Çünkü şu tek şeyi derinden bilmekteyiz:
Bu hayatta önemli olan şey; kendimiz için kazanmaktan çok daha ötede olan bir şeydir… Bu hayatta önemli olan; yavaşlamak ve rotanızı değiştirmek anlamına gelse bile diğerlerinin de kazanması için yardım etmektir…
(Salih Topçu gönderdi)
(*) Down Sendromu: Burun kökü basık, pek çoğunda gözler ayrık, hafif veya ciddi boyutlarda zeka özrüne sahip… Mongol.)
Günün birinde bir kız çocuğu dünyaya geldi.
Gözlerini hayata ilk açtığında babası;
“Seni seviyorum küçük kız” diyerek karşılamış ve sonra da onu severken daima “seni seviyorum küçük kız” demeye başlamıştı.
…..
Kız büyüdü, orta okul çağlarına geldi. Genç kızlığa ilk adımlarını atıyordu. Babası hâlâ “seni seviyorum küçük kız” diyordu. Kız üniversite çağlarına geldiğinde, “seni seviyorum küçük kız” denilmek istemiyordu…
“Ben artık büyüdüm, bana küçük kız deme baba” diyerek hoşnutsuzluğunu da dile getiriyordu, ama babası halâ;
“Seni seviyorum küçük kız” diyordu.
Derken kız okulunu bitirdi. Babası biricik kızını yurt dışına mastır yapmaya gönderdi. Artık sadece telefonda hasret giderebiliyorlardı ve babası her telefon görüşmesinin sonunda;
“Seni seviyorum küçük kız” diyordu… Çünkü ne olursa olsun o hep babasının küçük kızıydı!..
Bir gün ansızın telefonlar kesildi!
Baba günlerdir aramıyordu…
Kız, babasına felç geldiğini ve artık konuşamadığını haber aldığında panik içinde hemen yurda döndü. Evlerinin kapısını çaldı, içeri girdi, koridoru geçti ve babasıyla gözleri buluştuğunda haykırdı:
“Konuş baba!..
Seni seviyorum küçük kız, de…
Yeter ki konuş…”
…..
Babası gülümsedi ve kalbini işaret etti.
Kız başını babasının kalbine yasladı. İşte şimdi duyuyordu:
Kalpten gelen;
“Tık, tık… Tık, tık… Tık, tık…” sesleri, her zaman olduğu gibi gene;
“SENİ SEVİYORUM KÜÇÜK KIZ” diyordu!..
…..
Uzun süre babasının kalbinin sesini dinledi “küçük kız” ve işte ancak o zaman babasına hak verdi.
BULUTLAR YAĞMUR DOLUDUR, YAĞMASA BİLE!..
(Aysun Yıldırım gönderdi)
———————————————————
Meşhurlardan inciler
Sokrat ölüme mahkum edildiğinde, eşi:
-Haksız yere öldürülüyorsun, diye ağlamaya başlayınca, Sokrat:
-Ne yani, demiş. Bir de haklı yere mi öldürülseydim!..
Bir şemsiye tamircisi, yazmış olduğu şiirleri incelemesi için Sheaksper’a gönderdiğinde, ünlü yazarın cevabı şu olmuş:
-Dostum siz şemsiye yapın, hep şemsiye yapın, sadece şemsiye yapın!..
Meşhur bir filozofa:
-Servet ayaklarınızın altında olduğu halde neden bu kadar fakirsiniz? diye sorulduğunda:
-Ona ulaşmak için eğilmek lazım da ondan, demiş…
Dostlarından biri, Fransız kralı 15. Lui’ ye:
-Majesteleri, demiş. Akıl vergisi almayı hiç düşündünüz mü? Hiç kimse budalalığı kabul etmeyeceğine göre, herkes böyle bir vergiyi seve seve öder.
Kral, alaylı alaylı gülerek:
-Hakikaten enteresan bir fikir, cevabını vermiş. Bu buluşunuza karşılık, sizi “akıl vergisi”nden muaf tutuyorum!..
Kulaklarının büyüklüğü ile ünlü Galile’ ye hasımlarından biri:
-Efendim, demiş. Kulaklarınız, bir insan için biraz büyük değil mi?
Galile:
-Doğru, demiş. Benim kulaklarım bir insan için biraz büyük ama, seninkiler bir eşek için fazla küçük sayılmaz mı?..
…..
(İsmail Çiçek gönderdi)
Stop
Muammer Erkul
02 Kasım 2000 Perşembe