Seniha(veya dilimizi şarkılardan öğrenmek!) [04 Mayıs 2001 Cuma]

Son yıllarda, Avni Anıl üstadın “Rüya gibi” esintisini ekranlardan bize üfleyen, Seniha’dan daha başarılı kimseye rastlamadım. (Elenor’a tebrikler…)
Seniha; henüz, tomurcukları yeni açılmış bir gül…
Seniha; “öze dönüş”ün trafik lambası!..
(Şimdi anlatacaklarıma dikkat ettiğinizde siz de fark edeceksiniz; üç yıl kadar zamandır aşikâr olduğu halde belki Seniha’nın bile bilmediklerini…)
…..
Sanki bir rüya gibi geçen yıllara; “haydi duruun, durun biraz” diye haykıran bu şarkıyı, ben de Seniha’nın yaşlarındayken Bülent Ersoy beyefendiden dinlemiş, etkilenmiş, öğrenmiş ve yine o yıllarda, onun “derinleri paralayan, iniltili” yorumuyla söyler olmuştum…
(Şimdi görüyorum ki; “Rüya gibi”, Seniha’nın yorumuyla da ulaşacak çok kişinin kulağına. Ama bununla birlikte, klip yapılacak şarkılar belirlenirken, özellikle genç dinleyicilerin aklında kalacak nümûneler seçilmeli. Bu küçük nokta, kesinlikle kasetin ve yorumcusunun soluğunu uzatır!..)

Sonra nasıl olduğunu anlayamadan, ansızın “arabesk” müziğin rekabeti başladı. Aynen “Fenerli misin Gassaraylı mı?”ya benzer; “Orhancı mısın Ferdici mi?..” gibi bir mantık örtüsüyle kaplandı sokaklar!
(Piyasada az biraz BJK’liyle, birazcık da Müslüm’cü vardı o yıllarda!)
…..
Ardından; “dura dura gelen kunduralı yari” ile, İbo patladı…
Ardından; ortası yukarı kalkmış, üzgün durmaya çalışan kaşlarıyla; bizim bildiğimiz “küçük”lerin en büyüğü olan Emrah çıktı meydâne!..
Ardından “top”lar, ve nihayet “pop”lar patladı!..
…..
Şu koca vadinin ötesindeki dağ zirvelerine bayrağı, hani şu bir zamanlar “kıl olunan” çocuk Tarkan dikti ilk defa, ama bu sırada da ortalık hamam kaçkınlarıyla, meydan çığırtkanlarıyla ve bar süprüntüleriyle doldu…
Dünya starı olacağını sanan biiir sürü vehimliyle “trafik” kilitlendi neredeyse!

İki üç yıl oldu galiba onunla tanışalı, değil mi?.. Herhalde ilkokulu yeni bitirmişti.
Seniha’yı ilk gördüğümde içimde bir ürperti hissettim; kedi yırtanların, teneke tangırdatanların, sadece gürültü çıkaranların sıkıntısıyla kıvranmakta olan bu ülkenin sahip olduğu insan ve enstrüman sesleri adına… Ayrıca, doğuştan elde bulunan kabiliyetler adına…
(Bunun ehemmiyetini idrak edemeyenler var, ne yazık ki…
Çünkü ortaya çıkan her başarılı örnek, ardından; kendi yaşındakilerin ve kendinden biraz genç yaştakilerin çoğunlukta olduğu büyük bir kalabalığı da sürüklüyor…)
…..
Evet… BELLİ Kİ “TUR” TAMAMLANMAK ÜZERE…
Ve müzik denen şey, Türk sanat musikisine meyledip, geri dönüyor!
…..
Ardından, Seniha’nın yaşındaki (henüz boyu uzamaya devam eden) gençler, delikanlılar (ve sonra onların kardeşleri) “KENDİ NOTALARINA AŞİNA” olarak büyüyecekler…
Hani şu bir zamanlar hastanelerde, rehabilitasyon merkezlerinde, hatta yüz yıllar önce akıl hastanelerinde tedavi maksatlı kullanılan Türk musikisine;
Ki çok deneyde, bitkilerin serpilip büyümesinde bile belirgin fayda sağlayan Türk sanat ve Klasik Türk sanat müziğine…

Nereye varmaya çalışıyorum?
Şuraya;
DİLİNİZİ KORUYUN!..
…..
Aynen, saçma sapan gürültülerden kulakları ve duyguları yorulan insanların, “büyük bir tur” atıp geri dönmesi gibi…
İşte aynen bunun gibi…
İşte aynen öyle…
Birileri çıkıp gelecek bir gün… Ve inanın bayılacak yerli yerinde söylediğiniz “İMKÂN” kelimesine…
…..
“- Bunu ben de kullanabilir miyim?” diyecek.
Sonra; “Lütfeeen, diye ısrar edecek… Bu muhteşem kelimeyi benim de kullanmama lütfen izin verir misiniz?..”
Siz de şöyle diyeceksiniz:
“Şuna inanabilirsin ki;
Zaten dedelerinin ve babanın mirası olan… ama geçen asrın son çeyreğinde bir kısım hainler tarafından çalındığı için kendi zihninde bulamadığın bu kelimeler sana ananın ak sütü kadar helaldir!..
Kullan!.. Elbette kullan ki, zaten onlar SANA AİT GÜZELLİKLERDİR!..”
…..
Devam ederek diyeceksin ki;
“HAYAT” gibi güzel bir kelime daha var, hem de yine sana ait olan… ÖMÜR var ayrıca…
Sok elini şu heybeye, seç seçebildiğin kadar. Bak, bir de İHTİMAL var…

Haritaları ve pusulaları ÇALINMIŞ güzel insanlar, kendi kalplerinin sesini dinleyerek buldukları kendi musikileri gibi;
Hislerinde husule gelen titreşimler yardımıyla KENDİ KELİMELERİNİ, YENİDEN BULDUKLARINDA;
Kitabelerden kitaplara, şiirlerden şarkılara kadar her şeyin derinleştikçe artan (şu an mevcut oldukları halde kendilerinin göremedikleri) güzelliklerini keşfetmeye başlayacaklar…

Seniha; “öze dönüş”ün trafik lambası!.. dedik ya; ben hep inandım ve inanacağım, kendi köklerimizden beslenen sanatımız için yakında “yeşil” yanacağına.
…..
Hoşgeliyorsunuz şarkılar, hoş geliyorsunuz kelimeler, hoş geliyorsunuz kafiyeler, heceler, hoş geliyorsunuz içlerine tıkıldığınız yaban kestanesi kabuklarından kurtulabilen, bize ait her şey…
Hoşgeliyorsunuz sabahları açılan gözler…
Hoşgeliyorsunuz mütebessim günaydınlar…
…..
Ve, gel artık;
Asıl güzel olanın KENDİMİZDE olduğunu anlayacağımız aydınlık gün…
Gel artık!

Stop
Muammer Erkul
04 Mayıs 2001 Cuma

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir