Sevmenin kuytusunda sensiz yaşamak
Sevda;
Sanki bir coğrafî harita gibi önümde!..
Hiç denilmemiş sözler misali,
Hiç değilmemiş “köz”leriyle!
Tepeleriyle, dereleriyle; çölleriyle, ormanlarıyla; körfezleriyle, yarımadalarıyla…
Ve “ada”larıyla!
Yalnızım…
Yar; sızım!
Bunun adı;
Sevmenin kuytularında sessiz yaşamak.
Veya;
Sevmenin kuytularında sensiz yaşamak!
Gün karardı…
Gün karardı bir daha.
Yıldızlar beklendi…
Yıldız beklendi bin daha!
Umut battı, umut doğdu… Umut doğdu, umut battı…
Yine…
Yine…
Yine sis!
Dağıtacak bir deli yel arandı.
Bu avuca bir sıcak el arandı…
Gelecek bir yar…
Gelecek bir yüz…
Duyacak bir kalp…
Diyecek bir dil…
Tutacak bir el…
Öpecek bir ten aramak…
Ve sevmenin kuytusunda sessiz yaşamak.
Ahh!..
Sevda kuytularında sensiz yaşamak
——————————————————–
E-MAİL KUTUSU
Gençleri adam yerine koymak…
Yaşım sizden çok küçük. Sizi tebrik etmek belki bana kalmadı ama bunu bildirmeden yapamadım.
Varlığınızı 3 yıl önce farketmeme rağmen, yazış tarzınız beni sarmadığı için okumuyor, sadece ilgimi çeken başlıklara şöyle bir göz atıyordum, ta ki 7 ay öncesine kadar.
Bu kısa zaman zarfında gözlemlediğim kadarıyla her kesimden, her zihniyetten insana güzel bir şekilde hitap ediyor ve etkilemeyi başarıyorsunuz. Özellikle okuyucu kitlenizde yoğunluğu teşkil eden gençlerin, sizin içten ve güzel yazılarınıza çok ihtiyaçları var.
İçinde bulunduğumuz toplumda, genç insanları adam yerine koyup duygularını paylaşan, yol gösteren yetişkinler maalesef çok az.
Umarım bu konuda siz birçok yetişkine örnek olursunuz ve sizin gibi seviyeli yetişkinlerin sayısı da gün geçtikçe artar.
Biz gençler ise bahtiyar oluruz…
Saygılarımla…
Vildan Demiralp-İst.
Biliyorum…
İşte yine, umutlarımın ak alınla ortaya çıkışının sembolü olan mektubuma başlıyorum.
…Ne kadar sabırsızlansam da bir gün köşenizde yazılarımın ve şiirlerimin çıkacağını biliyorum. Zaten benim ilkem de “biliyorum”dur…
Her gün yeni bir umutla açıyorum gazetemi. Önce yazıları (tabiri caizse) noktası noktasına okuyorum. Göndermiş olduğum yazı ve şiirlerin orada yer almadığını görünce;
“Çıkacak!.. Bir gün benim de yazılarım çıkacak. Ruh alemimle dalga geçenler hüsrana uğrayacak” diyorum.
…..
İnsan toprak parçası,
Ya da bir avuç balçık…
Peki neden kalbi taş?
…..
…Cevabımı alamayacağım kesin. Tuhaf! Neden uğraşıyorum ki?..
Zaten mektubun uzunluğunu görür görmez okumaktan vazgeçeceksiniz. İyisi mi ben yatayım, çünkü yarın sabah 06.30’da işe gideceğim!..
Nagehan Çilhoroz – Akyazı
(Cevap:) Eski bir yazımın ismi neydi biliyor musun Nagehan?..
“Önyargılarınızı arkaya atın”
Sevgiyle…
ŞİİR
Düş ağacı
Düş kurarken düştüm
ağaçtan
Ağaç bile anladı
düşlerden düştüğümü
İyi be! Artık düş de mi kuramayacağız!..
Kuracak saatim yok…
Kuracak evim yok…
Kuracak yuvam yok…
Kuracak masam yok…
Zaten yemeğe beklediğim kimse de yok…
Kuracak bir tek düş
kalmışken elimde.
Düş bile anladı ağaçtan düştüğümü!
Nihan Doğanoğlu – Konya
DAVET
Yarın, Cumartesi günü saat 13.00-17.00 saatleri arasında Çemberlitaş’taki Fırat Kültür Merkezi (sinemanın üstü)’ndeyiz.
Murat Başaran ile ben yani Muammer Erkul sizlerin karşısına çıkacağız!..
Stop
Muammer Erkul
03 Aralık 1999 Cuma
“Dağıtacak bir deli yel arandı.
Bu avuca bir sıcak el arandı…
Gelecek bir yar…
Gelecek bir yüz…
Duyacak bir kalp…
Diyecek bir dil…
Tutacak bir el…
Öpecek bir ten aramak…
Ve sevmenin kuytusunda sessiz yaşamak.
Sevda kuytularında sensiz yaşamak”
Yıllar önce bu yazıyı,evimize gelen abonesi olduğumuz Türkiye Gazetesi’nde(şuan hatırlamıyorum ama köşenizin sıkı takipçisiydim o zamanlar)okumuş ve tüm ev halkı da gazeteyi okuduktan sonra ben bu yazınızı kesmiştim , hâlâ saklarım.Tekrar tevafuken görmek beni çok mutlu etti,bir an geçmişe o anlarıma döndüm ve “ben çok mutluymuşum” dedim kendime..Bunu da paylaşmak istedim sizinle Muammer Abi..Bir ara Çetin ve mecareları vardı, o da size mi aitti hatırlamıyorum ama onu da zevkle takip ederdik ev ahalisi olarak..Onun zekice yaramazlıkları bize örnek olmuştur hep(müsbet mânâda tabi:).).Kendinize çok iyi bakın Allah’a(cc) emanet olun abi.