Seyir Defteri – 13 Ağustos 2008 (Ameliyattan nasıl uyanılır?)

 

Uzun bir Anadolu turuna çıktığımız günün akşamı öğrendik ablamın acil olarak  hastaneye yattığını…
Önce bir özel hastanede "kalp krizi" diye teşhis koymuşlar.
Hiç vakit kaybetmeden, bu konuda uzmanlarla doldurulmuş olan Siyami Ersek Kalp ve Damar Hastanesi'ne gönderilmiş. Orada işin aslı anlaşılınca hemen yandaki Haydarpaşa Nümune'ye aktarılmış… 
Yeğenim dedi ki;
"Annemin safra kesesinde çamur birikmiş, vücudunun düzeni bozulmuş, bir ay kadar hiç bir şey yemeden, içmeden, kolundan beslenecek ve sonra da uygun zamanda ameliyat edilecekmiş!"
…..
Gece yarısında acildeydik;
Perdelerle birbirinden ayrılmış bölmelerdeki hastalardan biri de, kolunda serumla yatan ablam…
Gülümsüyor; hortumlar bağlı olmasa, şaka yaptıklarını sanacağım!

Yarın akşam, yani Temmuz'un 25'inin gecesi, başka bir yeğenin (Rıdvan'ın) kına gecesindeyiz.
Hayat böyle  işte; hastalıklar, doğumlar, ölümler, düğünler bir arada…
…..
Sonra da o şehir senin, bu köy benim, tur başlıyor…
Fakat aklım hep İstanbul'da.
Neden peki; safra kesesi en kolay ameliyatlardan biri değil mi?
Evet, öyle de; ablamın bir özel durumu var. Alerji… Yani başı ağrısa bir hap içemez; ya dişini sıkıp geçmesini bekler veya herkesin kullandığı o sıradan ilacı içerken yanında bir alerji hapı daha içerek (ilacın yapacağı) kızarmaları, kabarmaları azaltmaya çalışır!
Bunları bildiği zaman, safra kesesi ameliyatı "sıradan bir ameliyat" gelmiyor insana…

Fakat belki de hayır dualardandır; işler yolunda gitti ve iki haftada ameliyata aldılar. Hatta daha önce bile alacaklardı; ama cihazlar ve doktorlar müsait olmadı, daha doğrusu acil vakalardan onu arkaya bıraktılar.
Doğum gününde oradaydı. 
İkinci Perşembe günü alındı ameliyathaneye. Cuma gününün akşam üzeri gene hastane kapısındaydık…
Gördüğümde ayaktaydı. Ağrılıydı ama gülümsüyordu. Bir tekerlekli sandalyeye oturdu, biraz konuştuk.

Dışarı çıktığımızda Ayşe'ye sordum; narkozdan ayılırken neler söylediğini…
Zaten bu yazıyı da bunun için yazdım!
:)))
…..
Dedi ki yeğenim:
-Hiç sesi çıkmıyordu…
Kulağımı yaklaştırdım ağzına, fısıltısını dinledim;
"Gülen bir surat çizin yüzüme…
Gülümseyerek gireyim, gülümseyerek uyanayım" 
diyordu!..

Biraz sonra da;
"Hiç dokunmayın bana, böyle gayet mutluyum" diye fısıldıyormuş!

Galiba biraz ders almamız lazım bundan…
Yani bizlerin de "biraz daha mutlu olmak için" çaba sarf etmemiz lazım…
Yani "mutlu olmayı beklemek" yerine;
Mutlu olmayı tercih etmek, biraz da bizim elimizde…

Öyle, değil mi?

 

7 yorum

  1. Çok ilginç gerçekten.
    Kimin ablası yahu?
    Elbet ders verecek sözler sarfedecek, boş lakırtılar yerine…

    “Gülen bir surat çizin yüzüme”
    Bittim bu deyime…

    Büyük geçmişler olsun Mahdume hanım.
    Sevgiler ve dualar gönderiyorum size.
    Saygımla selamlar…

    SULTAN YÜRÜK

  2. 🙁 böyle değiiill!
    🙂 böyle yani (SURAT), öyle mi?
    Zor değil mi yahuu… 😉

    Ablamızdan hepimize bulaşsın inşallah zor zamanda gülümsemek…
    Sevgimle

    AYŞE

  3. Evet Muammer Abi;

    Çoğu zaman, beklemekten, tercih etmeyi aklımıza getiremiyoruz. Çok doğru bir tespit. Mutluluğun nerede, nelerde ve ne şekilde olduğunu merak etmek ve beklemek yerine, her şeyde ve her yerde olduğunu bilmek ve mutlu olmayı istemek gerekir.

    Ne güzel değil mi?
    Ablanız bu olayı bizlere, yıllarca hafızalarımıza kazınacak şekilde resmetmiş.
    Siz de bize gösteriyorsunuz.

    Burada küçük ama önemli bir detay var;

    Ablanız niçin mutlu olmayı tercih etti? Mutluluk oyunu oynamayı istediği için mi yoksa her ne şartta olursa olsun, hayatın gerçeklerini olduğu gibi kabul ederek, sevinebilmeyi istediği için mi?
    Sanırım cevap (b) şıkkı, öyle değil mi?

    Allah hepimize gerçek mutlulukları istemeyi ve kavuşmayı nasip etsin, diyorum.
    Hepimiz O’ndan gelen herşeye razıyız ve O’ndan geldiğini bildiğimiz içinde sevinçliyiz.
    İnsanlık icabı üzülmeler olsa da, iç mutluluğumuzu da yüzümüze yansıtmasını bilmeliyiz. Acılardan da zevk alıp mutlu olabilmeliyiz, öyle değil mi?

    Laf fazla uzadı. Proaktif bir hikayeye dönüşen bu ablanızın söylemiş olduklarını bizimle paylaştığın için size bir kez daha teşekkür ediyor, ablanıza da tekrardan geçmiş olsun dileklerimi gönderiyorum.

    Eh… Böyle kardeşe, böyle abla… 🙂 Ne diyeyim…
    Sevgiler kere sevgiler efendim.

    KADİR ÇETİN

  4. Merhabalar Sayın Muammer Erkul Beyefendi,
    uzunca zamandır sitenize uğrayamadım işlerin yoğunluğundan, ama mail adresimden yazılarınızdan ve sitedeki gelişmelerden haberdar oluyorum. Siz de tatildeydiniz ve döndünüz hoşça geldiniz…
    Ve geçmişler olsun şükür şimdi iyi inşallah. Ne kadar güzel mutluluğu çok ince bir çizgide resmetmiş ablanız. Keşke bunu hepimiz başarabilsek ama sağlıklıyken ama zora düşmeden. Allah’ın bize her verdiği saat bir armağan ömrümüzü boş şeylere üzerek değil de faydalı bir şeyler yaparak geçirsek ve bir işe yarıyoruz diye vicdanen huzurlu olabilsek ne güzel olur değil mi?..
    Hakikaten çok büyük bir noktayı vurgulayan bir gerçekti yazdığınız.
    Dilerim payımıza düşeni alırız hep beklemek yerine biraz da vermeyi biliriz ve hayattan acı da olsa zevk alabilmeyi biliriz.
    Selamlar, saygılar, sevgiler sundum kaleminize… Sağlıcakla, gülümseme tadında kalın…

    CEREN BALOĞLU

  5. Ablanız “gülümsemek, her ne şart altında olursa olsun” demiş…
    Ne büyük güç azim.
    Benim ameliyat masasından kalkışımı anlatan hemşire arkadaş ise neler anlatmıştı!..

    LEVENT

  6. Bir abim demişti ki bana:
    Gülümse…
    Bir kere de benim için gülümse her gün. Ne olur…
    Nefes aldığın için,
    düşünebildiğin için,
    üzülebildiğin için,
    derdin olduğu için bile gülümse…

    Tabii ki bunu söyleyen Muammer Abimden başkası değildi…
    Böyle bir kardeşin ablasından da herşeye rağmen mutlu olmayı seçmek, gülümsemeyi seçmek beklenirdi elbet…
    Teşekkür ediyorum Muammer Abimin ablasına da herşeye rağmen mutlu olmayı seçmek gerektiğini aklımın bir köşesine kazıdığı için…
    🙂

    H

  7. Slm Muammer bey, Allah-ü Teala ablamıza acil şifalar ihsan eylesin. Bugün Berat Kandili, dualarımız ümmet-i Muhammed için, sizler de bizi dualarınızdan ayırmayın ne olur, Allaha emanet olun…

    EMİNE

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir