Seyir Defteri – 14 Haziran 2012 (Kuzuluk böyle bir yer!..)


Haziran’ın ortası…
Hava sıcak mı sıcak, mış!..
Bu "mış" belki bazılarını sinir edecek, pek çok arkadaşı da imrendirecek ama biz işimizi yapacağız, Seyir Defteri’mize notlar almaya devam edeceğiz…

Hani ekranlarda görürsünüz; kameramanı peşine takar birileri ve yatak odalarına kadar evlerini veya tuvaletlerine kadar çalışma ofislerini gezdirirler…
Ben de bir benzerini yapacağım bugün;
Haziran ayının ikinci yarısında kullandığım mekanlardan birindeki ÇALIŞTIĞIM ORTAMI VE ÇALIŞMA MASAMI sizlere açacağım…
Umarım beğenirsiniz…

Efendim, burası giriş kısmı… Başkalarının dünyası ile benim dünyamı birbirine bağlayan veya ayıran köprü…
Altından pırıl pırıl bir su geçiyor hem de içilebilen, temiz ve içinde balıkların kovalamaca oynadığı bir su…
Direkler ise canlı ve yüksek ağaçlardan..
İşte, iki farklı açadın iki ayrı görüntü size… Yukarıda köprüyle birlikte görülüyorum, aşağıda ise köprünün üzerinden alınmış bir kare…



Burası Kuzuluk…
Elbette İhlasKuzulukKaplıcaları’nda kalıyoruz ve şu an oraya çok yakındaki Kuşların deresindeyiz…
Buraya kaç yıldır geldiğimi hatırlamıyorum; yaz kış yılda bir kaç kere uğrar ahbaplarla hasret gideririz. 

.
Ağaçların kökü doğrudan suyun içinde.
Suyun önüne de taşlar diziyorlar ki derenin suyu iki kenara kadar düz bir yüzey oluştursun diye.

.
Hava sıcak, iyi de burada isen bundan sana ne!
Derenin suyunu al havaya fırlat, istersen kendini ıslat, ne var ki?..
Bu derenin içinde böyle şeylerin tuhaf değil ki…
.


Siz şimdi bu görüntülere bakarken beni görmeyin; KENDİNİZİ koyun benim yerime…
Hani vitrindeki mankenin üzerinde gördüğünüz güzel bir kıyafeti kendi üzerinizde hayal ettiğiniz gibi…

.

.
Benim bir "manken" olduğumu düşünün. Hani sizin alacağın, imrendiğiniz, beğendiğiniz bir kıyafeti onun üzerinde gördüğünüz bir vitrin mankeni gibi!..
.

.
Biliyorum, çok mütevazı biriyim… ;)))
Siz şimdi bir de şu aşağıdaki kareye bakın!

İşte benim Kuzuluk’taki ortamlarımdan biri…
İşte "ofis"lerimden biri: Kuşların deresindeki ÇALIŞMA MASAM…


.
Yukarıdan gelen ve içinde balıklar yüzen bir içme suyu deresi… Buradaki suyu şişeleyip İstanbul ve çoğu şehirlerde satıyorlar, zaten az yukarısı meşhur Şerefiye suyunun dolum yeri, yine çok yakında maden suyu dolum tesisleri de var…


.
Masada otururken ayaklarının altından suyun akıyor olması ne güzel bir his. İki yanın ağaç ve üstündeki yüksek ağaçların yapraklarıdan bir çatı…
Toz, polen, kir, pas filan yok. Doğrudan doğanın içindesin ve kendini bir ağaç kadar, bir dere balığı kadar doğal hissediyorsun…   


.
Bu fotoğraflar çekildiği sırada çeşitli telefonlar geliyor; İstanbul ve pek çok şehirde nefes bile alınamayacak kadar boğucu sıcaklar olduğunu öğreniyoruz…
Biz ise burada, Kuzuluk’ta… Gölgelerin, serinliklerin altında… İstediğimiz zaman, sıcak istediğimiz zaman soğuk suların içindeyiz.
Canımız bir şey istediği zaman ya bir kaç adım yürüyor veya çocuklardan birine sesleniyoruz!


.
Bu halime kendim de bakıp; "Allah’ım bu ne nimet, bu nasıl bir iş, sana şükürler olsun…
Burada yazıyor, buradan gazeteye yazımı gönderiyor… Ve hatta işte burada açıp mini bilgisayarımı, gazetemi okuyabiliyor, mektuplarıma cevaplar yazabiliyor" diyorum…
 

.
Bu ülkemiz sanki bir cennet gibi güzel…


.
Her kareye ben de tek tek bakıyorum şimdi… Tekraaar ve tekrar… 🙂


.
İş biter ve çay gelir. Tadı ise bir başkadır…


.
Artistik pozlar aranır…

.

Sizin de bir kare fotoğrafınızı ben çekeyim telefonla 😉

Soru şu: Acıkınca ne yaparsın burada?
Benim canım balık ister elbette… Burada bir de istediğin balığı seçme şansın var…

.
Balıklar ise işte böyle besleniyor. Şu anda yemleri var avucumda, üçer beşer düşürüyorum suya
onlar da saldırıyorlar. Elime çarpıyorlar ama tutmak mümkün değil çünkü çok kayganlar…

.

Ve bütün bunların üzerine, yemek ardından çay faslı…
(Fotoğrafçım ElifSabah’ın eline sağlık, şahane bir kare daha)

Çay her yerde güzel yahu; Erzurum Kalesi’nde de, Meriç Köprüsü’nde de… Rize’de de, Antalya’da da…
Emirgan’da da ve Kuzuluk’ta da.


.
Biz buradayız efendim…
Kuzuluk’a sizleri de bekleriz…

.

4 yorum

  1. Herbiri diğerlerini hatırlatan, birkaç kelime:

    Beykoz, balık, deniz, Tekirdağ, Paşabahçe, boza, sandal, İstanbul, Muammer Erkul, Çorlu, martı, Velimeşe, KUZULUK…

    Şu an için, aklıma gelenler bunlar.

    🙂

    Zehra Öner

  2. “Vayyyy be, Üstadım!..” diyesim geldi…
    Daha fazla söze ne hacet.
    CEYDA :-)))))

  3. 7 yıl önce bu gün:

    Elimde “Sen İstanbul Olsaydın” kitabı.
    Üzerinde 19 Haziran 2005 Kuzuluk MUAMMER ERKUL imzası…

    Kazara tanıştığım Kuzuluk kaplıcalarına ilk ve son gidişim olan 2005 yılına ait hatıralarımı tazelemek adına tekrar gitmek ne de güzel olurdu!

    HİLALE M.

  4. Kuzuluk başka bir yer…
    Ama Muammer Erkul’un gözünden daha başka 🙂
    fatma

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir