Seyir Defteri – (18 Ekim 2009 Pazar) Bayraklar asla çöpe atılmadı ve bayraklar indirilmedi!..

 

 


Bayraklar asla çöpe atılmadı ve bayraklar indirilmedi!..

 

 

Bazı haberlerde veya filmlerde kamera şöyle görüntüler yakalar:
Baba veya anne önemli bir iş görüşmesindedir. Mühim insanlarla el sıkışacakk, ciddi imzalar atacaktır ama yürümekte zorluk çeker…
Neden?
Çünkü o çok sevdiği evladı; ayakkabısının üzerine çıkmış, bacağına sımsıkı sarılmıştır ve bir türlü bırakmaz!
Der ki sanki: "Bu benim babam, bu benim anam, kimseye vermem onu, bırakmam!.."

 

 

Yahu evlat, yapma etme!
Yok, asla ve kat’iyyen bırakmak niyetinde değildir, zorlasan iyice kalbi kırılır ve başlar ağlamaya ve yerlerde dövünmeye…
Halbuki bu anlaşma hem ana babası, hem kardeşleri ve en önemlisi de kendisi için hayat memat meselesidir.
Babası der ki: "Beş dakika bacağıma asılma, sonra istediğin kadar tepeme çık, omuzumda gez, kucağımda oyna…"
Fakat çocuk takılmıştır bir kere;
"Ben babamı kismelerle paylaşmam", diye tutturur!

 

 

Azerilere kızılır mı bu günlerde, yoksa (bizi kimselerle paylaşamadıkları için) onlar daha mı çok sevilir? Şu durumda; karar veremiyor çoğu insan.
Fakat onlar bizim kardeşlerimizdir…
Kızsak ta, bize kızsalar da kardeşlerimizdir; çünkü büyük dedelerimiz kardeştir…
Dikkat edilmesi gereken şudur ki;
Bu samimiyeti birileri kendi çıkarları uğruna kullanıp, sonra da arkamızdan gülmesin!

 

 

Türk futbol tarihinin en önemli fatihlerinden Fatih hocanın veda maçı da olan Bursa’daki Türkiye-Ermenistan maçına, Fatih Terim posterleri bile sokulmamıştı. Diğer milli maçlarda (İngiltere-Türkiye maçını hatırlayın, stad kırmızı beyazdı) olduğu gibi/kadar Türk bayrağı da yoktu…
Yani "Türkiye-Ermenistan maçına neden Azerbaycan bayrağı sokulmadı" haberlerinin masum olduğuna inanmıyorum!

 

 

Bu tırmanıştan, gerilimden kimin ne menfaati vardır bilinmez.
Hangi gayeye hizmet olsun diye, bazı ahmak kameramanların çektiği görüntüleri (Azeri bayrakları çöpe atıldı) başlığıyla yayınlar bazıları, anlayışla karşılamak da mümkün değil…

 

 

Hayatında bir kere bile maça gidenler bilir ki; ekranlarda görülen o kocaman koliler çöp kovaları değildir…
Stadların girişlerinde üzeri aranan seyircilerden çıkan (oynanan maça göre yasaklanmış olan) malzemelerdir o görüntüler:
Siyasi maçlarda bayraklar, gerilimli maçlarda sadece bayrak sopaları, hemen her maçta dışarıdan getirilmiş su şişeleri, atılabilecek materyaller, küçük stadlarda ve hemen her basketbol maçında bozuk para ve çakmaklar…
Bunlar ve benzerleri yasaktır, toplanır ve işte o görülen kolilere konur.
Türkiye’de de böyledir Azerbaycan’da da böyledir…

 

 

Bunun böyle olduğunu haberi yayınlayan televizyoncuların HEPSİ biliyordu…
Bunun böyle olduğunu görüntüleri çeken kameramanların HEPSİ biliyordu…
Ama sanki Azeri kardeşlerimize ağır hakaret varmış havasında yayınlandı haber ve bunun hemen ardından yapılan (Türk şehitliğindeki bayraklarımız indirildi) haberi de DÜZMECEYDİ…
Bunun böyle olduğunu umuyorum!
Çünkü internet sitelerine düşen haberlerde şehitliğin eski görüntüleri vardı; işte burada gördüğünüz şu bayraklar indirilmiş, gibi…
Bir yandan da sanki (İNDİRMEDİYSENİZ DE İNDİRİN BAAYRAĞIMIZI EY AZERİLER, ŞURADA İKİ PUANLIK REYTİNG ALACAĞIZ) diyerek!..

 

 

Soruyu tekrar sormak lazım:
Bu karışıklıktan kimin ne menfaatı vardır?
Bu işin altında en ufak bir ihanet, cehalet, menfaat, ahmaklık (gerçeği bir yana) kokusu bile varsa, bu çirkefe karışanlara YAZIKLAR OLSUN!..

 

Muammer Erkul

 

 

 

———————————KÖŞE YAZISI
Entellektüel Boyut

 

Rahim Er
19 Ekim 2009 Pazartesi, Türkiye Gazetesi

 

 

Azeri hassasiyeti

> Washington DC

Günler, talihin bize küstüğü zamanlardan biridir. Türk yurdu Azerbaycan, İngiliz, Rus ve Ermeni işgali altındadır. Yapılmayan kötülük yoktur. Osmanlı zor vaktindedir. Fakat yüreğinin bir yarısı Yemense diğer yarısı Bakıdır. Bu işgal böyle devam edemez. Onun için Nuri Paşa komutasındaki İslam Türk Kafkas Ordusu, canını dişine takarak Bakı’yı halas etmek içün şehrin üzerine yürür. Kuvvetli bir düşman mukavemetiyle karşılaşır. Fakat aslan parçası Mehmetçik imanından aldığı kuvvetle düşman ordusunu darmadağınık ederek 15 Eylül 1918’de Bakı’ya girer. Azeri Türkü sevinçten serhoş gibidir. Düşmana ağır zayiat verdirilmiştir. Azerbaycan istiklaline kavuşur. Bu istiklalin bedeli 1130 şehittir. Bu 1130 şehidimiz, toprağa düştüğü o günden bu tarafa Hazar Denizine bakan Başkanlık Köşkü ve Türk Camiinin de olduğu tepede rengini kanından alan bayrağının endamlı salınışı altında cennet bahçesi kabrindeki ebedi uykusundadır.
İşte bu bayrağın Türk şehitliğinin semalarından indirildiği havadislerini almaktayız. Buna inanamayız. Azeri Türkü, Vefalı Türk’e bu vefasızlığı yapmaz.

 

Azeri Türk’ü neye alındı?
Ermenistan’la barış protokolü imzalanmasından tedirginlik yaşadı. Ardından gelen maçta Bursa stadına Azerbaycan bayrağı sokulmamasından rahatsız oldu.
Haksız mı?
Haksız değil.
Bir kere, Türkiye’ye kayıtsız-şartsız itimat etmektedir. En ufak bir harekete dahi bu itimadın verdiği hisle bakmaktalar. Çünkü vatan toprağının beşte biri Ermeni işgali altındadır. Türk yurdu Dağlık Karabağ işgaldedir. Yitik topraklardan gelen kaçkınlarla yerlerinden olan göçkünler senelerden beri çok perişan şartlarda hayat sürmüşlerdir. Onları tren vagonlarında, çadırlarda, yaşadıkları kötü şartlarda ziyaret etmiştik. Görgü şahitlerinin ağzından yazılmış Ermeni mezalimini okumaya her insan tahammül edemez. O yapılanları vahşet kelimesi bile anlatmaya yetmez. Bunlar malum. Bunları her Türkiye Türkü, yüreğinin tâ derununda olanca sızısıyla çekmekte. Zaten Ankara’nın çırpınışı da Azerbaycan-Türkiye hududunu tesis için.
Bakı’nın her gönül sızısı Ankara’nın sızısıdır.
Bir Azeri Türkünün her elemi Türkiye Türkünün elemidir. Bütün dâvâ kaybedilen hakları geri almaktır. Nitekim Zürih’ten evvel Nahcevan’da Türk liderleriyle içtima kılınmış, Türk Konseyi kurulması kararı alınmıştır. Bilahare, Suriye, derken Irak andlaşmaları gelmiştir. Şimdi Balkan temasları sıradadır. Azerbaycan’a düşen Ankara’ya tam teslimiyetle hiçbir zorluk çıkartmamaktır..
Hedefe vasıl olmak ya harple olur veya sulhle.
Şimdi Ermenistan ikinci yola zorlanmıştır.
Azerbaycan’ın aleyhine olacak bir muahedeye hiçbir Türk hükümeti asla kol çekmez. İslam, Türklük ve barış remzi Azerbaycan bayrağını stada koymamak hiçbir Türk idarecisinin aklından geçmez. Nitekim Bursa valiliği müsaade vermiş iken Beynelmilel futbol teşkilatı FIFA bu yasağı getirmiştir. Şayet Türk idarecileri bu karara riayet etmeseydi müsabaka tatil edilerek Ermenistan hükmen galip ilan edilirdi.
Aynı boyun, aynı soyun kan kardaşları, din kardaşları arasında böyle niza olabilemez. Azerbaycan bayrağı bizim de bayrağımızdır Türk bayrağı da Azerbaycan’ın..
Öyle güman ederiz ki bu hatadan rücu edilir. Yoksa Ahmet Cevat’ın Nuri Paşa Kafkas Ordusu’na yazdığı o Çırpınırdı Karadeniz şiiri incinir.

 

Türkistan’dan esen yeller
Şimdi sana selam söyler
Vefalı Türk geldi yine
Selam Türk’ün bayrağına

 

 

———————————KÖŞE YAZISI
Başkent Notları

 

Akif Bülbül
21 Ekim 2009 Çarşamba, Türkiye Gazetesi

 

 

Can can can “Yapma bee” Azerbaycan!

 

17 yıl geçmiş, Azerbaycan’ı ziyaretimin üzerinden. Bağımsızlığını ilan ettiğinin 2. yılında gerçekleştirdiğimiz bu ziyarette “Kardeşlik” özlemimizi gidermiştik. Azeriler bize o kadar candan davranmıştı ki, o duygusal anları burada satırlara sığdırmak mümkün değil. Bakü Şehitliğini de ziyaret etmiştik o zaman… Şehitlerimize dua ederken Azerbaycan’ın Ermeni-Bolşevik işgali ve vahşetinden kurtarılması için verilen mücadele gözlerimin önünden bir film şeridi gibi geçmişti. Enver Paşa’nın kardeşi Nuri Paşa komutasındaki 20 bin kişilik Osmanlı Ordusunun, 15 Eylül 1918 tarihinde bir Kurban Bayramı sabahı Bakü’ye girmesi… Bakü’yü işgalden kurtarmak için verilen mücadelede bin 130 askerimizin şehit olması ve Azerilerin hürriyetine yeniden kavuşması…
Düşman mezalimi altında inleyen Azerilerin; o zamanlar Nuri Paşa’ya gönderdiği şu mektup, bakın, nasıl kardeşlik kokuyor:
“Ey Türk Askeri! Eğer sen Bakü’yü alamazsan, Bakü’de, senin için hazırlanan sofralar konaksız kalacak, senin için kesilen kurbanlar düşmana kalacak. Eğer sen bu şehri alamazsan, Müslüman gelinlerin duvaklarını düşman yırtacak, senin muzaffer olman için kalkan elleri zalimler kesecek…”
Azerbaycan’ın millî şairi merhum Bahtiyar Vahapzade’nin şu mısralarına bakın. Nasıl kardeşlik kokuyor:
“Dinimiz bir, dilimiz bir/Ayımız bir, ilimiz bir/Eşk’imiz bir, yolumuz bir/Azerbaycan-Türkiye/Bir milletiz iki devlet/Aynı arzu aynı niyet…”
Bir de Azerilerin şimdi yaptığına bakın hele!
Sayın İlham Aliyev, şehitlerimizin gölgesinde huzur bulduğu şanlı bayrağımızın Azerbaycan semalarında yeniden dalgalanacağı günleri sabırla ve iyi niyetle bekliyoruz. Babanızın kemiklerini, şehitlerimizin de ruhunu sızlatmayın.
“Zam-zum, güzergah-müzergah…” tehditleri ile bize gözdağı verilmesin. Tek yumruk tek yürek olan Azeri-Türk kardeşliği bu tehditleri bir silindir gibi ezer de geçer…
NOT: Dün akşam saatlerinde gelen son dakika haberi bizleri sevindirdi. Bayrağımız gönderinde yine dalgalanacak…

 

 

 

———————————KÖŞE YAZISI
Noktalar

 

İsmail Kapan
22 Ekim 2009 Perşembe, Türkiye Gazetesi

 

Azeri gardaşlarımıza bir çift lafım var…

 

Gardaşlar! Hissiyatınızı anlıyorum.
Torpahlarınız işgal altında. Bir milyondan fazla insan 17 seneden beri ‘kaçğun’ ve ‘mecburi köçgün’ durumunda. Onların içinde bulunduğu insani dramın büyüklüğünü, ayrıca anlatmaya lüzum yok. Savaş ve işgalin ne derece yıkım yaptığını zaten bilmeyen yok…
Bu sebeple, ‘Karabağ meselesi’ ve onun yansımaları ile ilgili ne kadar endişe duyarsanız, ne kadar hassasiyet gösterirseniz haklısınız. Lakin hakkınızı doğru yerde ve doğru şekilde aramanız gerektiğini de unutmayınız! İzin verirseniz, yapılan yanlışlıklara işaret etme babında, işgalin başlangıç yıllarına kısa bir göz atalım:
Gardaşlar, maalesef 1990’lı yılların başında henüz yeni bağımsızlığına kavuşmuş olan Azerbaycan, istiklalinin daha birinci gününden itibaren kendisini bir iç siyasi kaos içinde buldu. Sizler orada koltuk için birbirinizle didişirken, ne yazık ki, Ermeniler bu fırsatı iyi kullandılar. Doğru dürüst ordunuz, silahınız, savaş gücünüz yoktu. Dahası, savaş sırasında vukua gelen ihanetlerin de haddi hesabı yoktu! Dolayısıyla çok talihsiz şekilde ve kolayca büyük toprak kaybına uğradınız…
Tıpkı Filistin’de olduğu gibi. Araplar iktidar kavgasına tutuşmuşken, İsrail bu fırsatı öyle kullandı ki, altmış yıldan beri hep bu avantajla daima kazanan taraf oldu maalesef!.. Sizin de aynı yanlışlığa düşmeniz gerekmezdi ama, ne yazık ki tarih tekerrür etti. Neyse, bu konuyu daha fazla uzatmadan günümüze gelelim. Maksat işgal altındaki vatan topraklarını kurtarmaksa, o zaman doğru yolu tutmanız gerekir.
Azerbaycan’ın nüfusu Ermenistan’ın tam iki katıdır. Azeri toprakları, yer üstü ve yer altı zenginliği bakımından, Ermenistan ile asla mukayese edilemez. Azerbaycan’ın artık disiplinli bir ordusu da var… Yani icap ederse yeniden savaşarak da, bu toprakları kurtarmanın yolu, teorik olarak açıktır. Fakat yeni bir savaş, kimsenin tercihi olmasa gerek. Karabağ meselesini barışçı yollardan halletmenin şartları da bellidir.
Türkiye Cumhuriyeti, bu uğurda bütün ağırlığı ile Azerbaycan’ın yanındadır. Bunu sizler de gayet iyi biliyorsunuz. Bu konuda, zaman zaman sizin cenahta doğan tereddütleri gidermek için, en üst düzeyde temas ve ziyaretler yapılmakta, gelişmeler en samimi şekilde anlatılmaktadır. Daha beş ay önce Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan, Azerbaycan Milli Meclisi’nde yaptığı konuşmada, Türkiye’nin kardeşliğini, desteğini, kesin siyasi tavrını vs. en açık şekilde dile getirdi. Ve Sayın İlham Aliyev de dedi ki: “Artık hiçbir şüphe ve tereddüdüm kalmamıştır…”
Geçen zaman zarfında da, Türk yetkililer her adımda ve her fırsatta aynı kararlılığı deklare ettiler, ediyorlar.
İmdi Eziz Gardaşlar; hal böyle iken, nasıl olur da Azeri topraklarını korumak için; hayatını feda eden şehitlerin başucundaki Türk Bayrağını indirmek gibi, vahim bir hatayı işlersiniz?!. Daha önce de Şehitliğin dibindeki camiyi ibadete kapattınız. Bunu hangi akıl ve mantıkla yapıyorsunuz? Gardaşlar siz de biliyor ve itiraf ediyorsunuz ki, Karabağ’da esas mücadele ettiğiniz güç Ruslardı… Rusya, Karabağ işgali ile, hem Azerbaycan’ı, hem de Ermenistan’ı âdeta burnundan yakalayarak kontrol altına aldı. Ve bu durum hâlâ devam ediyor. Hal böyle iken, siz haksız yere Türkiye’ye küsüp, Rusya’ya doğru dümen kırıyorsunuz! Gardaşlar, siz Türk Bayrağını indirerek kime hizmet ediyorsunuz? Unutmayınız ki, “Tek millet, iki devletiz” lafı, büyük devlet adamı Haydar Aliyev’e aittir…
Son söz: Gardaşlar! Bu dediklerim başa düştü mü?

 

 

———————————KÖŞE YAZISI
Düşündükçe

 

Yavuz Bülent Bâkiler
Türkiye Gazetesi,
24 Ekim 2009 Cumartesi

 

 

Azerbaycan’a yakışmıyor

 

Azerbaycan, kendisinden asla beklemediğimiz bir büyük ayıbın içine girdi. Bir küçük aşiret topluluğuna bile yakışmayan bir kabalığın bir basiretsizliğin, bir çirkinliğin altında kaldı.
Önce, 1918 yılında, Azerbaycan’ın bağımsızlığı için Ermenilere ve Ruslara karşı çarpışarak şehid düşen Mehmetçiklerimizin Bakü’deki temsilî mezarları başında dalgalanan bayraklarımız indirildi.
Sonra, Diyanet İşleri Başkanlığımız tarafından Bakü’de inşa ettirilen iki camimiz kapatıldı. Bu câmi kapatma ve bayrak indirme işini, orada, sokak delikanlıları yapmadı. Bir Ermeni kindarlığıyla veya bir Moskof düşmanlığıyla… bayraklarımızı indirenleri, camilerimizin kapılarına kilit vuranları, Bakü’deki devlet yetkilileri vazifelendirdi. Bu bakımdan biz, yüzyıl sonra bile unutamayacağımız bir vefasızlık, bir idraksizlik, bir saygısızlık karşısındayız.
Azerbaycan’da, bazı yetkililer, kendilerini temize çıkarmak için diyorlar ki: “Siz, Bursa’da yapılan Türkiye-Ermenistan futbol maçında, Azerbaycan bayraklarının, stadyuma sokulmasına mani olduğunuz için, biz de Bakü Şehitliğinizdeki bayraklarınızı indirdik, açtığınız iki caminin kapısına kilit vurduk!..”
Ah ne kadar yazık! Biz, bu kardeşlerimize anlatamıyoruz ki. Bursa’da, Azerbaycan bayraklarının stadyuma sokulmasına engel olan biz değiliz. O yasaklamayı FIFA yetkilileri koydular. Ermeni diasporasının tesirinde kalan FIFA idarecileri, Bursa Valiliğine dediler ki: “Stadyuma Azerbaycan bayrakları girdiği, asıldığı ve sallandığı takdirde Türkiye-Ermenistan futbol maçını iptal ederiz!”
FIFA yetkililerinin, bu kesin tavırları karşısında, bizim idarecilerimiz de, Azerbaycan bayraklarının stadyuma sokulmasını istemediler. Peki ne olmalıydı? Biz, Azerbaycan bayraklarını stadyuma alarak Türkiye-Ermenistan maçını iptal mi ettirmeliydik? Azerbaycanlı kardeşlerimiz, Ermenistan milli futbol takımını iki sıfır yenmemizden sevinç duymadılar mı? Duymuyorlar mı?
Türkiyemizde Azerbaycan bayrakları asılmıyor mu?
Zaman zaman Azerbaycan bayrakları, bizim bayraklarımız yanında dalgalanmıyor mu? Türkiye-Ermenistan milli futbol maçında, Azerbaycan bayrakları olsa ne olurdu; olmadığı için Azerbaycan ne kaybetti?
Bizim devlet adamlarımız belki kırk yerde söylemiyorlar mı? “Azerbaycan toprağı, bizim için mukaddestir! Azerbaycan bayrağı aynı zamanda bizim de bayrağımızdır!” demiyorlar mı? Başbakanımız “Ermenistan, Dağlık Karabağ’dan çekilmedikçe, sınır kapılarının açılması mümkün değildir!” diyerek kararlılığımızı ortaya koymuyor mu? Peki nedir bu çocuksu alınganlık! Azerbaycan Cumhuriyetine, onun anlı-şanlı temsilcilerine yakışıyor mu bu?
Azerbaycan Cumhuriyetini ilk defa Türkiye Cumhuriyeti tanımadı mı? Yeni Azerbaycan ordusunu bizim komutanlarımız eğitmiyor mu? Dünyada bizden daha fazla hangi devlet, hangi millet Azerbaycan’ın yanındadır? Bugünkü Azerbaycan yetkilileri, bayraklarının bir futbol maçına sokulmamasından üzüntü duyuyorlarsa, gözlerini Ermeni işgali altındaki topraklarımıza çevirsin. Önce gidip Azerbaycan bayraklarını kaybeden yedi Azerbaycan şehrinde eski yerlerine çeksinler. Sonra Türkiye-Ermenistan maçında olanları düşünsünler.
Sonra camilerimizi nasıl kapatıyorlar? Allah’ın evine nasıl bir kayıtsızlıkla kilit vuruyorlar? Günahtır, yanlıştır, yazıktır!..

 

 

—————

 

 

 

 

 

 

.

 

 

 

10 yorum

  1. Kesinlikle haklısın Muammer abim.
    Bu ülkedeki bazı kesimlerin, kime hizmet ettikleri ve ne için hizmet ettikleri tam olarak belli değildir.
    Reyting uğruna ellerinden gelen kötülüğü yapıyorlar. Nasıl bir zihniyet bu Allah’ım.
    Ama bu yaptıkları ile Türkiye’mize zarar verdikleri kesin bir gerçek.
    Zaman gittikçe bozuluyor. Bu tür yayın organlarının ortadan kalkması lazım…
    Sevgi ve saygılarımla…

    ÖMER FARUK ÇETİN

  2. Yazınızda da geçtiği üzere haber yapılırken bazı hassasiyetler göz önüne alınmalıdır.
    Normal şartlarda Türkiye’de yapılan hiçbir maçta kardeş Azerbaycan bayrağı toplatılmaz.
    Bu kararı son anda FİFA kuruluşunun verdiği herkesce malum.
    Bizler birer Türk ferdi olarak, hükümetimiz de bütün Ermeni ilişkilerinde kardeş Azerbaycan Devletini üzecek adım atmaktan son derece sakınmalıyız. Kardeş Azerbaycanın da her haberden, her olaydan işin içyüzünü bilmeden alınmaması ve Türkiye’nin kendi aleyhine hiçbir adım atmayacağını bilmesi gerekir.
    Et tırnaktan ayrılmaz.
    Saygılarımla.

    M.KÜRŞAT KARAKEBELİOĞLU

  3. Author

    Biraz önce bir arkadaşım bana yazmış, paylaşayım mı?
    Diyor ki:
    ZAMAN HER ŞEYİ YAPAR, YIKAR, YENİDEN YAPAR, DÜZELTİR. AMA ADI ÜSTÜNDE “ZAMAN” ZAMAN ALIR!..
    Hoşuma gitti…

    YILDIZ

  4. “..Düşmanın yoksa, kardeşin de mi yok?..” derler ya; maalesef ki Azerbaycan öyle bir kardeşlik yapıyor biraz!..
    Ama tatlıya bağlanacak inşallah…

    KARANFİL

  5. Aziz Türk kardeslerim, bu yazdıklarınızı belki geç yorumluyorum ama bilmeniz gereken şey budur ki Azerbaycan-Türkiye kardeşliğini hiç bir kuvvet bozamaz.. Ben kendim şahsen Azeriyim… Bilmelisiniz ki, bizim alinmamımız o zaman Azeri bayraklarının stadyuma girmesinin engellenmesi bir tarafa onun çöp kutusuna atılmalarıydı… Ancak olaydan büyük zaman geçdi… Ve biz Eurovision 2011 şarkı musabakasında kendi kadeşliğimizin bir daha ne kadar kuvvetli olduğunu gosterdik, bayraklarımızın Bursada çöp kutularına atılmasına rağmen… Evet bu gün tek kardeş devlet olarak Türkiye bizi destekliyor ve biz de bununla qurur duyuyoruz…
    YAŞASIN AZERBAYCAN-TÜRKİYE KARDEŞLİĞİ!!

    Orhan

  6. Author

    Orhan kardeşimiz…
    Nerede yaşıyorsunuz şu anda, Türkiye mi, Azerbaycan mı bilemiyorum.
    Keşke oradaki arkadaşlarla/kardeşlerimizle daha yakın olsak, yazışsak, sitemizi kullansalar da sesimiz bir olsa…
    Sevgiler, saygılar ve bütün güzellikler…
    M:)

  7. Muammer abi Azerbaycan’da yaşıyorum, Bakü’de. Siz kardeşlerimize de çok selamlar… Allah razı olsun mesajımı yorumlamışsın…
    Ben sitenizi yaymağa (bura Azeri kardeşlerimizin de girmesini sağlayacağım) çalışacağım. Bizim sesimiz hep bir olacak. Çünki TÜRKÜN sesi hiç bir zaman susmaz!..

    Orhan

  8. Muammer kardeşim, mesajımı yorumladığın için sana teşekkür ediyorum. Bizim sesimiz hep bir olacak, bir TÜRKÜN sesi susamaz çunki! Sitenizi burda Azeri kardeşlerime söyleyeceğim. Bir daha teşekkürler.

    Nebizade Orxan

  9. Author

    Can Azerbaycan’a selamlar ve dualarla…
    Ben Tiflis tren garında bir şey olmuştu ve son anda Bakü trenine binmemiştim.
    Hazar’ı görememiştim…
    Geçen gün de İstanbul’da (yurt dışındaki bütün Türklerin sanki dili, gözü, kulağı, eli olan Numan ağabeyimiz ile birlikte Güzelce’ye gelen) iki Bakü’lü kardeşimizle birlikteydik.
    Orada fotoğraf filan çektirmişlerdi.

    Şiirinde Azerbaycan’ın “şahdamar” olduğunu söyleyen Yavuz Bülent Bakiler isimli söz ustamızı, dil hocamızı ve Türkiye Gazetemizin yazarını bilirsiniz.
    Azerbaycan kökenlidir ve bizim sitemizde de ondan bahseden resimli bölümleri bulabilirsiniz.
    Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan, Azerbaycan meclisinde milletvekilerine şiirini okurken, bu okunan şiirin yazarı Yavuz Bülent Bakiler ile yanyana idim, gemide ve ayakta bu şiirin okunmasını izlemiştik televizyonda. Onun heyecanına şahit olmuştum (sitemizde var)…

    Şimdi bunları, Oradaki arkadaşlarımız sitemize sahip çıkacaklar diye yazıyorum.
    Azeriler güzel sözlere, duygulu satırlara tutkundur, iyi biliyorum…
    Bizim yazılarımızı da öyle bilir insanlar. Onun için klip, slayt vs yapmışlar, Muammer Erkul yazınca bol bol google’da çıkıyor…

    Mesala oradaki kardeşlerimiz Doğumgünlerini eklesinler sitemize, hep birlikte tebrik edelim… Şiirlerini eklesinler Duygu Bahçemiz bölümümüze… Ve isimlerinin altına mutlaka BAKÜ diye yazsınlar… Bilelim.

    Bu site hepimizindir, hepimizin gönül soframızdır, Sevgi Ailemiz’dir…
    Hadi gelin de bu sohbet sofrasında yan yana, can cana oturalım, muhabbet edelim…

    Sevgiler, selamlar…
    M:)

muammer için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir