Birinci yaşımız! :)))
Bir gün, bir hayal kurduk…
Bir gece bir rüya gördük…
Dedik ki;
Bir yıllık yolun sonunda, ardımıza bakabilmek için; yola tam da bugün çıkmak lazımdır!
Geçen sene, tam da bu geceye benzeyen bir geceydi işte; “bir” diye saymaya başladı sitenin sayacı, kendisine bakanları… Sonra iki ve üç ve elli ve yüz…
Sonra birinci gün kapımızı çalanların sayısı “Dün” hanesine geçti ve “Bugün” hanesi yeniden dolmaya başladı…
Ardından “Bu hafta”ları tanıdık ve sonra “Bu ay”ları… Ay dönümlerinde de hatırlamaya çalıştık başladığımız günü.
Ve şimdi, yani bu geceden itibaren “Yıl” hanesini hatırlar olacağız!
Seksen yedi bin’i geçmişiz… [87396]
Kimler tıkladı bu kapıya bir yıl boyunca…
Az mı? Az… Çok mu? Çok!
Öyle demiştik ya, ay dönümlerini kutlarken de…
Bu arada bir yanılgı da olmasın, yanlış anlaşılmayalım.
Reyting almak için değil; “gönül almak” için elbette, parmakların böyle tuşlara dokunması, gözlerin ekranlara bu kadar uykusuz bakması…
Önemli olan bir olmaktı…
..bir olduk;
“BİR” olduk!
Hazret-i Mevlâ’m, iki cihanda da ayırmasın sevdiklerimizden…
Bizler bir oldukça böyle; iki de oluruz inşallah, üç de, beş de, on da…
Öyle değil mi?
SevgiMMMle…
: )))
—————————————————————————-
İLAVE:
Bu arada, haberim olmadan hazırlanan Özel Yıldönümü Sayfası gerçekten bana büyük bir sürpriz oldu…
Çetebaşı Bilal iyi örgütemiş milleti!.. :)))
Bunca konuştuğum kimselerden nasıl da "tık" çıkmamış, inanılmaz!
Daha bugün Hanife Çırak Darak'ı sordum Ayşe'ye, neden kayboldu, ne oldu diye…
Meğer MEŞGULMÜŞ 🙂
Meğer İrfan Atasoy da örgüte dahil olmuş…
Yazı okuyorlarmış, en içten sesleriyle…
Pastalar özel yapılmış Aslı, Ayşe, Kezban "usta"lardan :)))
Yazılar; Hicran Seçkin, Aslı Dirik, Kadir Çetin, Kezban öğretmen, Sultan Yürük, Sultan Gül, Tuba Karabey'den…
Daha bakamadım, okuyamadım, dinleyemedim hepsini,inşallah isimleri atlamamışımdır…
Ama en kocaman ve en tatlı öpücüklerim; Birinci Yıl Sayfası için resim çizip gönderen Firdevs, Serpil, Muhsin, Kevser, Melisa'ya; o tatlı pastanın başında gülüşen tatlı yanaklara, Dedeler Köyü'ndeki okulu cıvıltılarıyla dolduran bütüün öğrencilere…
Hepsine teşekkür ederim 🙂
Yıllardır bana "site kuralım" diyen sevgili Bilal'e… Geçen sene bu gece sitenin kurulmasında bize epey yardım eden Tuzla'daki kurstan Haydar hocaya…
Sonra bu siteyi bir sene boyunca ziyaret eden, bize yön veren. bu kocaman ailemizin her ferdine, bütün gönül verenlerine…
..teşekkür ederim 🙂
Daha öncesine gidersek; ormandan kesilmiş bir kütükten saraylara mobilya yapar gibi…
Veya dağdan indirilen bir kaya bloğundan nakışlı bir sütun çıkarır gibi…
Yahut Sarıyer, Çubuklu veya Kuleli açıklarından, uzak denizlere doğru geçip giden sürülerin içinden tutulmuş ve zıplayan bir balığı… Güzelce temizleyip, lezzetle pişirip, süslenmiş bir sevris tabağı içinde ziyafete sunar gibi…
..benim gibi bir pasaklı sokak kedisini bile "yazar" denecek kıvama sokan büyüklerime teşekkür ederim…
...
Uzaklardayım…
Ve yapayalnızım…
Ben bu gece biraz zor uyurum…
Yorganın altına girince bir kaç damla gözyaşı akıtırsam da;
..görmezden gelin artık, ne yapalım!..
Muammer 🙂
—————————————————————————-
2. İLAVE:
2. İLAVE:
Bildiğiniz gibi bu siteyi geçen yıl 19 Ocak’ta başlatmıştık. Yayınlanmış yazı ve çizgilerimizi toplamaktı gayemiz. Türkiye Gazetesi’nde 1999 sonrasında çıkan yazıların çoğunu (ki 94-99 arası köşe yazıları ve daha önceki yazılar ve Çekirge Çetin’ler eksik)… Türkiye Çocuk Dergisi’nde son üç yıldır çıkan gezi yazıların birkaç tanesini (ki 1983’e kadar geriye giden eski yazı, gezi, çizgi romanlar eksik)… Türkiye Gazete’sinin orta sayfasında çizilmiş resimler, roman resimlemeleri eksik… Zaman’da iki sene haftalık yayınlanmış Çetin köşeleri eksik… Kitap kapakları ve resimlemeleri eksik… Reklam/tanıtım işleri yaptığım zamanlarda basılmış, çizilmiş her şey eksik… Daha da eskilerde Yeni Asya Gazete’sinde, Can Kardeş Dergisi’nde, Köprü’de, Elif ilavesinde, Zafer Dergisi’nde ve şimdi aklıma gelmeyen ve büyük yığınlar halindeki kitap, gazete ve kağıtlar içinde hepsinin eksiksiz bulunduğunu “umduğum” yazılarım, röportajlarım, karikatürlerim, çizgi romanlarım falan filan her şey eksik sitede…
Bu nasıl bir cümle oldu böyle!
İşte bunların haricinde kalan işlerimizin de henüz çok küçük bir kısmını koyabildik siteye.
Bir yandan bu “toplama” işi devam ederken; Türkiye Gazetesi’nde (Perşembe, Cuma ve Pazar günleri) yayınlanan STOP köşemiz için uygun olmayan yazıları da sitemize koymaya, bazı güncel olayları yorumlamaya da başladık. Bu arada yazışmalar, haberler, fotoğraflar filan da girince, iş değişti ve muammererkul.com bir depo/arşiv olmaktan çıktı; ve yani başımıza “iş” aldık!
Velhasıl bir sene geçti. Ayın 19’una girdiğimiz gece, hep birlikte mutlu olalım diye; “Birinci yılımız” isimli bir yazı yazdım, (gece yarısını sanırım 5 geçe) siteye ekledim ve bir şeylerle meşgul olmaya başladım.
Az sonra; “site ne güzel olmuş değil mi” diyen bir telefon ve birkaç mesaj geldi.
Tekrar döndüm siteye ki; aman Allah’ım!..
(Sitemiz 1 yaşında. Özel bölüme şuradan geçin) diyordu!
Şimdi ben, üzerinde kendi adım yazan sitede şaşkınlıklar içindeydim. Memleketin her köşesinden toplanmış nice güzellik: Sadece üç ayrı yaş pasta ki üzerlerinde sitemizin ismi yazıyor, minik ellerin çizdiği resimler, özel yazılar, şiirler, okunmuş radyo kayıtları… Yani adın etrafında senden habersiz yapılmış işler… Profesyonel okuyucuların sesinden senin için yazılmış cümleler, şiirler dinlemek, ilginç!
Çok sevindim elbette, ama (hadi söyleyeyim) bir de…
Sandım ki öldüm!..
Düşündüm ki; acaba gerçekten böyle sözler mi söyleyecekler ardımdan?.. Bu insanlardan birinin hayır duasıyla kurtulurum belki ama bilmiyorum ki hangisinin!
Gün boyu bu aramalar, mailler, mesajlar sürdü ve site kendi tıklanma rekorunu (590) kırdı. Site ziyaretçileri, arayanlar filan…
Ayın 20’sineyse; “üzerinde adım yazan mezarı” görmüş halde uyandım!
Rüya mı?..
Hayırlara çıksın inşallah…
Dağın yamacındaki seyrek ağaçlar yeşil çimenler, sanki bir bağdayız. Kayalar da var. Kalabalık ama sanki bir turistik gezi grubuylayım. Orada, üç beş metre kadar meyille yükselen kayalığın eğimli yüzüne mezarlar tutturulmuş baş kısmından. Mermerden yapılmış mezarlar ve taşları var ama altı boş… Kabirler (ölünün bedeninin gömüldüğü yer) gözükmüyor. Mezarın çevre mermerleri ve mezar taşları ön kısımdan kayalara/duvara/toprağa sabitlenmiş…
Bakıyorum ki benim taşım da orada, üzerinde adım yazıyor…
Etrafında başka mezarlar/taşlar da var, ama isimlerini görmüyorum.
Bir süre sonra da sıra ile, arazinin eğimine göre, kayalık duvarın kenarındaki taş merdivenlerden inerek ayrılıyoruz oradan…
Dedim ki bunu yazmam lazım…
Oturdum bilgisayarın başına, ama önce postamı kontrol edeyim, dedim.
Her sabah, ilk mail Abdüllatif Uyan ağabeyimden gelir. Kaçta açarsam açayım hazır bulurum; kısacık, şeker kaplı ilaç gibi bir menkıbe/sohbet/ibret göndermiştir…
Açarım, okurum, ohh bereketlenirim hatta kendime gelirim.
Gördüm, listede ondan gelen posta var.
Adı mı ne?..
Sıkı durun:
“Ey mevtalar!..”
Dedim ki; n’oluyoruz?..
Sonra da tahmin ettim ki; onun mail grubundan o sabah gelen “Ey mevtalar” isimli menkıbe, bu hadiseye noktayı koymak içindi! Ve sanki;
“Eğer kaldırırsan o burnunu kırarlar” diyordu!
🙂
Bunca lafın ardından, o menkıbeyi de görmek isteyen olur mu bilmem.
Ben yayınlayayım da; isteyen okusuuun, isteyen okusun!..
…..
Ey mevtâlar!
Hazret-i Fâtıma validemiz (radıyallahü anha) vefat etmişti.
Hazret-i Alî ve oğulları (radıyallahü anhüm) cenaze hizmetini görüp, o gece defnettiler kendisini.
Hazret-i Alî (kerremallahü vecheh) ertesi sabah kabristana gitti.
Orada yatanlara bir Fâtiha-i şerife okuyup, sonra seslendi:
“-Ey mevtâlar! Bıraktığınız Mallar vârislere taksim edildi. Hanımlarınız başkalarıyla evlendi. Evlerinize tanımadıklarınız taşındı…
Bizden size haber bunlardır. Sizden bize ne gibi haberler var?..”
O anda bir ses yükseldi kabristandan. Kulak verip dinledi:
“-Yâ Alî! Dünyâ malından, (Allah için) verdiklerimizin, burada faydasını gördük.
Dünyada kullandıklarımız kâr kaldı yanımıza.
Bıraktıklarımızı ziyan ettik!” Diyordu.
Muammer abi, ben babama hep kızardım… Bir telefon gelse, bir hasta, bir ihtiyaç haberi duysa, gece yarısı dahi olsa koşar giderdi. O günden sonra belki yüzüne bakmayacak insanlar olsa da yapardı bunu…
Kalp hastası olduğu ve kendini yormaması gerektiği zamanlardan birinde, köyün imamı hacca gidecek diye sabah ezanından saatler önce kalkıp, imam efendiyi evinden alıp bize hayli uzak olan hava alanına götürüp, yetmez gibi dönüşünde alıp getirince dayanamadım dedim ki:
“Baba, Allah aşkına bu köyde senden başka kimse yok mu?..
Soruma karşılık;
“Var kızım olmaz mı? Ama ben emekli adamım, milletin işi gücü var” Diye cevap vermişti.
“Sanki tek boş adam sensin” diye içimden geçirdim ama bu defa bir şey söyleyemedim…
Ramazan Bayramı arefesinde, son iftar sofrasında, akşam ezanından bir dakika kadar önce rahatsızlanarak, vefat etmeden önce son sözlerinde; “siz yemeğinizi yiyin çocuklar” dediğini duyduktan sonra ve cenazesindeki büyük kalabalığı gördükten sonra anladım ben babamı…
Cenazesini bahsettiğim imam kaldırdığında, hatta daha sonra gönüllü olarak babam adına hacca gittiğinde anladım… Sadece kendi için yaşamayan, tek başına ölmüyormuş Muammer abi…
Yıllar sonra bile dua almak ne büyük zenginlikmiş meğer…
Bu dünyada yapılan her iyilik, aslında insanın kendi için yapacağı en büyük yatırımmış… İnsan kendini seviyorsa, düşünüyorsa, bütün canlıları düşünürmüş meğer…
Bunca düşünceyi;
“Düşündüm ki; acaba gerçekten böyle sözler mi söyleyecekler ardımdan?.. Bu insanlardan birinin hayır duasıyla kurtulurum belki ama bilmiyorum ki hangisinin!” diyerek yazdığınız satırlar getirdi hatırıma…
Kim önce gider asıl mekanına bilinmez ama bizlerin hayır duaları bir yana, çocuklarınıza “Kimdi senin baban?” denildiğinde ve onlar Muammer Erkul cevabını verdiklerinde, “mekanı cennet olsun, çok değerli insandı, Allah razı olsun” cevabı bile hem onlara, hem size yeter…
Saygı ve selam ile 🙂
SULTAN
Ufff!.. 2.ilave’yi okudum da şimdi… Tüylerim diken diken oldu. Neler dşünmüşsün ağabeyciğim. Ardından gelen “ey mevtalar” başlıklı yazı da tevafuk olmuş. Fakat Allah sana sevdiklerinle ailenle birlikte nice nice uzun ve sağlıklı yıllar nasip etsin… Hem senin gibi bir insan sevgiyle yaşar hatta sana dünyanın dört köşesinden gönderdiğimiz sevgiler kere sevgilerle 100 yaşına kadar yaşar da sonra “uzun yaşamanızın sırrı nedir?” röportajlarına; ne yoğurt, ne de zeytinyağı.. Benim sırrım sevgidir” der…
Bence aynen böyle olacak.
NUR AKTOPRAK SUMAN
Sevgiler kere sevgiler!
Doğum günümüz kutlu olsun. Nice yıllara…
LALE
Desene Yıldız da benim gibi arada bir firari oluyor ve sonrasında dönüp dolaşıp buluyor yolu.)) Ne hikmetse senden kopamıyor-kopulamıyor…
Bağımlılık yapmışsın müptelayız işte var mı ötesi.:-))
(Sahi aklıma geldi, bizim “Hasret Yıldızı”mız vardı, değil mi?)
PERGİN
Bir güneş ışığı milyonlarca km. uzaklıkdan gelir.
Hiç bıkmadan usanmadan boşlukda ilerler…
Sonra dünyanın yörüngesine girer ve yine ilerler,
Taa ki;
Her hangi bir şehirden,
her hangi bir insanı buluncaya kadar.
Sabahın erken saatlerinde.
penceresinin dışında ışığı arayan insanı görünce,
onun yüzüne tatlı tatlı gülümseyerek kaybolur.
İşte o küçücük ışığın bütün bu yolculuğu, azmi, emekleri; o insanın yüzünü aydınlatınca meydana
gelen TEBESSÜM içindir!..
O yüzden gülümseyin.. Gökyüzündeki ışıklara, bulutlara, yıldızlara gülümseyin…
İnsanlara gülümseyin!..
Unutmayın bir tebessüm ile hiç birşey kaybemezsiniz
Ama tahmininizden çok şey kazanırsınız….:-)
(Sitenizin ilk yaşını kutlarım… Unutmayın gülümsemeye devam…)
RABİA AKA
Sitemizin yeni yılı hayırlı olsun:-)) Nice nice yıllara inşallah… Allahü teala size, sitenize ve sevdiklerinize hayırlı, bereketli ömürler versin ve iki cihanda mesud etsin inşallah! Amiiiin…
CELALEDDİN H.
Ben içimden hergün kutluyorum.
KÜLKEDİSİ
Abi o resmi kim koydu bilmiyorum ama sen de mi dikkat etmedin? Ya o resim Rus nataşalarının yürüyüş yaptığı resimdir, fotonun sağ üst köşesine dikkat et Rus bayrağı var. Çok güzel ya bu mu senin sevgi ailesi :-)))
Bi bakıma düşünürsen sevgi ailesi.:-)))
Bari sen yazmasaydın sayfanda “Haydar hoca sanırım SEVGİ AİLESİNİN fotoğrafını bulup da eklemiş! ;-))) O ne kalabalıktır öyle, siz de var mısınız aralarında?” diye
E yuh artık!
Abi kusura bakma öyle bir ailede yokum sen varsın galiba :-))
MENEKŞE
Gönlümün dostu yıllar öncesinden söylerdim seni tanımak çok güzel diye seninle sevgi ailesiyle hedeflere koşmak çok güzel gurur veriyor bana hatırlar mısın hep şaikasın derdim ve de öylesin gönüller dostum yaşımız kutlu olsun geç kaldım gripten yatıyorum sevgi ailesine çok selam köydeki çoçuklarıma da Kezban öğretmene de selam, öpüldün…
RABİA
Hayırlı yıldönümleri dileklerimle,
herkese, bütün sevgi ailesine kucak dolusu sevgi, saygı ve dularımla.
Ayrıca sayın üstadımız Muammer Erkul’un görmüş olduğu rüyaya da “Allah hayırlar eylesin” dileklerimizi de ilave etmeden edemeyceğim. Ömrün uzun olur inşallah ve heyırlı ömürler verir Rabbim.
Sevgiler kere sevgiler.
C.A.Y
Askerden geldiğim gün geçen yıl 18 ocaktı. Yeni bir hayata başlamıştım artık. Hemen akabinde bu site açıldı ve üye olmuştum. Zaten Muammer abiyi gazeteden okurdum çoğunlukla. Eline ve yüreğine sağlık abim…
FUAT
Bunun bir önemi yok ki, şakadır! Eğlenin gitsin…:-)
Gerçekten dedikleri gibi olsa bile; “keşke öyle olsa” deriz!..
Bize doğru gelen bize benzer, uzağa gidense gittiği yöndekilere!..
(Gaf ise, benim yazdığım cümle gaf idi, ki o da zaten geçti arkada kaldı, görünmez oldu.)
Takılmamak lazım böyle ince dallara.
Pek sanmıyorum ama yine de çok rahatsızlık verirse onu yapanlar, daha başkalarını da yapıp koyarlar oraya…
Tebessüm etmeyi unutmayın!
MUAMMER 🙂
Abi 58 nolu yorum sahibi haklı gözüküyor. Lütfen tedbir al.
GÖKMAVİ/SAMSUN
Hani bir şarkı var ya;
“Hep geç kaldık ne zaman erken çıksak yola
Yolculuklar nankördü hiç bilmedik…” diye başlayan…
Ben de hep geç kalmışlıktan dem vurur oldum… Olmak istediğim zamanda, olmak istediğim yerde olamamak üzücü bir şey… Oysa ne çok istiyordum, kutlamalar esnasında burda olayım… [Bizler seni uzakta bilmedik ki:-) M.]
Yeni yaşımız kutlu olsun…
Sevgiler:-)
ZîŞAN
Ben sessiz sessiz, gizli gizli, hergün bu siteyi ziyaret eden, herkesi çok seven ama sessiz kalmaya nedendir bilmem ısrar eden, inatçı biri olduğumu farkettim bugün.
2 Haftadır siteye girememiştim, çoooook özlemişim herkesi. Doğum gününü de kaçırmışım…
Kötü hissettim kendimi.
YILDIZ M
Hayırlı yıllar amcamınoğlu 🙂
MEHMET ERKUL
Biraz (çok) geç oldu bu mesaj ama geç olsun güç olmasın 🙂
Birinci yaşımız hayırlı olsun 🙂
İnşallah daha nice yıllarda hep beraber olmak dileğiyle.
Sevgi Ailesi’nin Özel Yıldönümü Sayfası’nı da inceledim, oraya yorum yapamadığımız için buraya yazalım bir şeyler;
Küçük kardeşlerimizin yaptığı resimler, yazdıkları çok hoş, bu arada pastaları görünce de üzüldüm bir müddet daha öyle pasta tadamayacağım 🙁
Şiirler ve yazılar seslendirmelerle birlikte çok hoş olmuş 🙂
Sevgiler kere sevgiler; Saygılar kere saygılar… 🙂
VELİ ÖRS
Yine merhaba Muammer abi:-)! Geç de olsa sitenizin birinci yaş gününü kutlarım. Aslında size yazmaya gazetemizdeki yaşgünü yazınızdan sonra karar verdim. Yani çooooooook senelerdir istiyorum size yazmak ama nasip o zaman imiş. (YANİ NASİPLENEN BENİM 🙂 Ben sizin daha çok Stop köşenizdeki yazılarınızı hatırlıyorum. Çekirge Çetin\’i de Türkiye Çocuk\’tan. Ama kardeşim Çekirge Çetin\’in gazetede yayınlanan bölümlerini kesmiş ve hala saklıyormuş. Yani ikimiz de birbirimizden habersiz o veya bu şekilde sevgi hanemize eklemişiz sizi. Allahü teala sizden ve sevdiklerinizden razı olsun :-))
NURCİHAN
Şiirde ses de hoş olmuş fakat neden embed kod vererek veya başka bir kod ile her hangi bir sitede direkt çalınmasına imkan verilmemiş anlayamadım sebebini yazabilirseniz memnun olurum…
ERHAN
1.Yıldönümü Özel Sayfamızda bulunan “Nice Yıllara” isimli şiirimi sevgili Hanife Çınar Darak çok güzel seslendirmişti, ona tekrar tekrar teşekkür ediyorum.
Aynı sayfanın en altındaki Edebiyat Defteri isimli siteye ait linke de aynı şiirimi koymuştum.
Hanife Hanımın o hoş ses kaydını oradaki şiirime de ekledim. Buna Hanife Hanımın bir itirazı olmaz umarım…
Ses kaydıyla çok daha hoş oldu. Ziyaret etmek isteyenler için:
http://www.edebiyatdefteri.com/siir/187913/nice-yillara.html
Sevgi Sitesinin Sevgi Dolu Üyelerine Sevgilerle… 🙂
HİCRAN SEÇKİN