Seyir Defteri – 23 Aralık 2009 (Yas, yasak!..)

Bizim inancımızda yas tutmak yoktur…
Savaşlarda, baskınlarda, suikastlarda şehit edilen sadece çok bilinen isimleri bile ardı ardına yazmaya kalksak, sayfalar yetmez…

İmam-ı a’zam Ebû Hanîfe (ismi: Numan bin Sabit) rahmetullahi teala aleyh, İslam âlimlerinin en büyüklerindendir. Fıkıh bilgilerini, ehlisünnet itikadını topladı. Hanefi mezhebini kurdu, doğru/hak olan diğer üç (Hanbelî, Maliki, Şafi) mezhep imamlarının da hocasıdır. 80 (m 699) senesinde doğdu ve 150 (m 767) senesinde Bağdat’da şehit edildi.
Her gün on sopa arttırarak zindanda dövüldü, sopa adedi yüz olduğu gün İmam yıkıldı, yatarken ağzına zehir akıttılar ve şehit oldu…
Yası tutulmaz, bu hadise bilinmez bile…



Şehit edilen büyükler o kadar çoktur ki…
Dinimizislam’dan dikkat çeken bir yazı şöyledir:

Şehid edilen bazı zatlar


Filistin valisi Herod, yeğeni ile evlenmek istedi. İncil’de bu yasak olduğu için, Hazret-i Yahya nikah yapmadı. Herod da, bunu şehid etti. Babası Hazret-i Zekeriya, oğlunu kurtarmaya çalışınca, bunu da öldürmek istedi. Hazret-i Zekeriya bir kütük içine saklandı.
Kütükle birlikte testere ile kesilerek şehid edildi.
 
Hazret-i Hamza, Bedir’de Cübeyrin amcasını öldürmüştü. Cübeyr, kölesi Vahşi’ye, “Hamza’yı öldürürsen azat ol” demişti. Sonradan Resulullahın kayınvalidesi olan Hind de, babasının intikamı için, Hamza’yı öldürene çok altın vereceğim demişti. Azat olmak ve altınlara kavuşmak için, iyi okçu olan Vahşi, Hazret-i Hamza’yı, ok atarak ağır yaralayıp kılıcı ile şehid etti. Mekke’nin fethinden sonra, iman etti. İman edince, sahabi oldu. Yemame tarafına gitmesi emrolundu. Müseyleme ile savaşan Halid bin Velid’in ordusu bozulduğu sırada, Hazret-i Vahşi kahramanca saldırıp, Peygamberim diyen Müseyleme-tül-kezzâbı öldürdü. Bunu gören müslümanlar hücum edip, zafer elde ettiler. Resulullah efendimizin, Hazret-i Vahşi’yi Yemame tarafına göndermesinin, mucize olduğu meydana çıktı.

Hazret-i Ömer, aşere-i mübeşşereden, yani Cennetle müjdelenen on kişiden biridir. Camide sabah namazına durunca, Mugire’nin kölesi kâfir Ebu Lü’lü Firuz tarafından karnından bıçaklanarak şehid edildi, bir gün sonra vefat etti. Resulullahın kayınpederi ve Hazret-i Ali’nin damadı idi.

Hazret-i Osman, Resulullahın damadı ve aşere-i mübeşşeredendir. Mısırlı fellahlardan bir grup, Medine’ye kadar gelince, halifelikten istifa etmesi söylendi. Hazret-i Osman, (Kur’an-ı kerim okurken şehid olacağımı, Resulullah bana haber vermişti) buyurarak, kazaya rıza, belaya sabır göstermişti. Eşkıyanın halifenin evine saldırdığını, Hazret-i Ali işiterek, korumak için iki oğlu Hasan ve Hüseyini halifenin evine gönderdi. Her ikisi kılıçlarını çekerek kapıdan kuş uçurtmadılar ise de, 5-6 eşkıya, arka taraftan merdivenle içeri girdi. Resulullah efendimiz, rüyada, (Ya Osman, bu gece bizim yanımızda iftar edersin) buyurdu. Mısırlı fellahlardan Kinane bin Beşir isimli çingene, Kur’an-ı kerim okurken şehid etti. Sonra sanki kâfiri öldürmüşler gibi, sarayı yağma ettiler.

Hazret-i Ali, aşere-i mübeşşereden, Resulullahın damadı ve Hazret-i Ömer’in kayınpederidir. Sabah namazına giderken ibni Mülcem isimli bir harici, kılıçla alnına vurarak şehid etti. Fakat Hazret-i Ali iki gün sonra vefat etti. Resulullah, Hazret-i Ali’nin İbni Mülcemin kılıcı ile şehid olacağını bildirmişti. Hazret-i Ali, İbni Mülcemi gördükçe; mübarek başını gösterip, (Bunu ne zaman kana bulayacaksın) buyururdu. İbni Mülcem de, (Ya Ali, bu kötü işi, Peygamberimiz bildirmiştir. Sen beni öldür de, kıyamete kadar lanete maruz kalmayayım) derdi. Hazret-i Ali de, (Öldürmeden önce ceza olamaz) buyururdu.

Hazret-i Hasan, babası Hazret-i Ali’den sonra halife seçildi. 7 ay sonra, savaşa hazırlanırken, müslüman kanı dökülmemesi için, hilafeti bıraktı. Kıskançlık yüzünden hanımı tarafından zehirlenerek şehid edildi.

Hazret-i Hüseyin, İbni Mercane denilen, Sinan bin Enes Nehai isimli biri tarafından Kerbela’da şehid edildi. Hazret-i Hüseyin ile birlikte 70 kişi daha şehid oldu. Mübarek başı, Mısır’da Karafe kabristanındadır.

Dinimizde, yas tutmak günah olduğundan, şehid olan bu mübarek zatların hiç birisi için matem tutmak caiz olmaz.
(
www.dinimizislam.com)



Bu konuların açılma sebebi malum içinde bulunduğumuz Muharrem ayında vuku bulan Kerbelâ vak’asıdır. Biz bu konular hakkında konuşmayız, fakat etrafta da çok konuşulduğu için en azından doğru bir kaynak göstermemiz lazımdır.
Eshab-ı Kiram kitabının adresi aşağıdakidir.

http://www.hakikatkitabevi.com/download/turkce/05-EshabiKiram.pdf

bu adrese tıklayıp, 135’inci sayfasındaki “Kerbelâ vak’ası” bölümünü okuyabilirsiniz.

Ayrıca www.dinimizislam.com adresinin ana sayfasındaki arama kutucuğuna merak ettiğiniz maddeyi/kelimeyi yazıp cevabını bulabilirsiniz…

.

 

3 yorum

  1. Allah senden razı olsun ve yukarıda sıraldığın mÜbarek zatlara da komşu eylesin. Amin.

    YILDIZ

  2. Bu büyüklerin isimlerini, az-çok hayatlarını bilmemize rağmen vefatlarının burada anlatıldığı gibi olduğunu nedeeen sonra öğrendik… Öğrendiğimizde içimiz sızım sızım sızladı elbette. Belki, yas tuttuğunu söyleyerek olmadık işler yapanlardan çok daha fazla sızladı. Ama yas tutmak yok!..

    Hatta, Hazreti Hüseyin efendimizin bu şekilde vefat etmesinin, cennetteki derecesinin yükselmesine vesile olduğunu dinlemiştim bir büyüğümüzden…

    H.Seçkin

  3. HAFTANIN SOHBETİ
    M.SAİD ARVAS
    24 Aralık 2009 Perşembe
    …..
    Aşûre günü ve gecesi
    MAKAMLARINI YÜKSELTMEK İÇİN
    Hazreti Hüseyin ve ağabeyi Hazreti Hasan radıyallahü anh, Medine-i Münevverede dünyamızı şereflendirmişlerdir. Mübarek dedeleri başta olmak üzere bütün sahabiler tarafından çok sevilmiş, takdir edilmiş ve el üstünde tutulmuşlardır. İslâm dini uğrunda pek sıkıntı çekmemişlerdi. Bu da onların derecelerinin Bilâl-i Habeşi radıyallahü anh, Ammar bin Yasir radıyallahü anh ve diğer imanları uğrunda “eza ve cefa”ya maruz kalanların derecelerinden daha düşük olmasına sebep olacaktı…
    Rabbimiz, buna razı olmadı. Onları çok sevdiğinden makamlarını yükseltmek için ikisine de “şehâdet” rütbesini ihsan buyurdu.
    Bu iki mübarek insanın “şehid” olmaları bizler için musibet gibi görünse de onlar için büyük nimet olmuştur. Bizler halen bu hadiseye üzülsek de, onlar dereceleri yükseldiği için kim bilir ne kadar sevinmişlerdir.
    …..

Anonim için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir