Yağmur
İlaç, şekerle kaplı olmasa; onu kaç kişi yutar!
Şükürler olsun; yağmur mevsimi çocuklarıyız… Kavuran ateş ve kurutan kuraklık bizden öncede kalmış!
Öyleyse zaman, filiz görmek istiyor artık zeminin üzerinde, filizler görmek istiyor…
Yonca ile çınar birlikte burnunu çıkarıyor topraktan, ama birinin ömrü altı ay, diğerininki altı yüz yıl!..
Demek ki yağmur, hizmetkâr filizlere!..
Her filiz kendi seçiyor ne olacağını; aynı toprakta, aynı güneş ve aynı yağmur altında…
Bu konuya tekrar döneriz. Ya yeni bir yazı yazar veya bu satırlara devam ederiz..
Şimdi, eskilere gidelim; bir kucak yağmur getirelim ve şeker koyalım dilinizin üstüne!
…..
Devamı da gelir nasılsa!
🙂
—————————————————————
Bir kucak yağmur
Açık bir havada bazen…Yolunu şaşıran tek bir bulut, geçerken bir kucak yağmur bırakır ya hani…
Ve sanki sen kuvvetle üflersin de, geri kaçar herbir damla; ama bulutunu yakalayamaz!
Gök içini çeker sanki derinden; ve havanın her bir zerresi, suyun her bir zerresini hapseder içine…
Ne yağmur düşer yere, ne havada su kalır…
Ama gök;
Gözlerin gibi bir renk alır.
Gözlerimde bazen…
Yıldızların renkten renge büründüğünü söylersin ya hani…
Akseder demek ki, anlamadan;
Gözlerinde seyrettiğim gökkuşakları.
İstanbul şimdi neden bu kadar mavidir bilmem…
İstanbul’da bütün renkleri mavi ikiye böler!
Ve bilirim;
Kördür içinde yıldızlar uçuşmayan geceler.
İrkilirim;
Beni bırakmaz bilmeceler!
Açık bir havada bazen…
Yolunu şaşıran tek bir bulut, geçerken bir kucak yağmur bırakır ya hani…
Ne yağmur düşer yere hani, ne havada su kalır…
Ama gök;
Gözlerin gibi bir renk alır.
Muammer Erkul [24 Şubat 2000 Perşembe]
——————————————————————-
Yağmur üstüne…
Dikkat ettiğim kadarıyla her Kurban Bayram'ından sonra çok az da olsa yağmur yağmıştır. Mahalle sakinleri kurbanlıklarıyla ilgilenirken biz de çocuklar olarak el ele tutuşup "Yağmur yağıyor seller akıyor, Arap kızı camdan bakıyor" tekerlemesiyle döner, ne çok zevk alırdık.
Çocukluk…
Ufacık şeylerle mutlu olmak demek,
saflık demek, güzellik demek…
Şu an da yağmur yağıyor.
Bu yağmur kimi çocuklar için keyifken kimileri içinse üşümek, ıslanmak, dizlerine kadar suda kalmak demektir.
Yağmurla ilgili bir örnek daha var ki su gibi berrak bir şekilde fısıldar bize nasihatı:
"İlim yağmur gibidir. Yağmur, temiz olarak yağar, bitkilerin kökleri bu suyu emer, kendi vasfına çevirir. Aynı yağmur suyu, biberi acılaştırırken, karpuzu tatlılaştırır. Temiz olan ilim de, kibirliyi azdırır, mütevazıının da tevazuunu artırır.
www.dinimizislam.com/detay.asp?Aid=505 adresinden ulaşılabilir…
Ve bu nimet için yazılmış hoş bir şiir:
BU YAĞMUR
Bu yağmur, bu yağmur, bu kıldan ince,
Nefesten yumuşak, yağan bu yağmur.
Bu yağmur, bu yağmur, bir gün dinince,
Aynalar yüzümü tanımaz olur.
Bu yağmur, kanımı boğan bir iplik,
Tenimde acısız yatan bir bıçak.
Bu yağmur, yerde taş ve bende kemik,
Dayandıkça çisil çisil yağacak.
Bu yağmur, delilik vehminden üstün,
Karanlık, kovulmaz düşüncelerden.
Cinlerin beynimde yaptığı düğün,
Sulardan, seslerden ve gecelerden…
Necip Fazıl Kısakürek
Bir de buyurulmuş ki:
(Kur'an ve ezan okunurken, düşman ordusuyla karşılaşınca, yağmur yağarken, zulme uğrayınca dualar kabul olur.) [Taberani]
Tüm bu satırlar bir yağmur damlası için yazıldı…
Bir yağmur, bir damla, bin dua!
"Binlerce top ve tüfek, yapamaz aslâ,
Gözyaşının seher vakti yapdığını,
Düşman kaçıran süngüleri, çok def'a,
Toz gibi yapar, bir mü'minin düâsı."
Dualarınızı bekleriz efendim 🙂
Tûba Karabey (22 Kasım 2008)
Bu yazıyı okuyup da şöyle bir dua etmeden geçmek yakışık almaz değil mi? 🙂
…
Allah hepimizin mekanını cennet eylesin!
Amin!
E.SABAH
YAĞMUR
Hani meleklerin sayısı anlatılırken buyuruluyor ya; “her yağmur tanesini yeryüzüne bir melek indirir. Ve o melek tekrar sıraya girer ama ona bir daha sıra gelmez…
İşte göklerden rahmet yağması bu olsa gerek.
Nasrettin Hoca’nın; “yağmur tanelerine basmamak için koşturuyorum” demesi de işte bu yüzden…
Yine bu sebepten, hiçbir yağmur tanesi inerken birbirine çarpmaz. Düşünsenize yumruk gibi ya da top gibi yağmur taneleri gökyüzünden, yere düşse, acaba ne olurdu?..
Ve yağmurla birlikte yeryüzüne rızıklar da inmekte. Ve canlanmakta tüm yeryüzü…
İyi hatırlıyorum ki; küçükken memleketim Isparta/Gelendost/Çaltı’da, yağmur duası etmiştik hep beraber ve at arabamız daha Karakuyu’ya varmadan yağmur başlamıştı.
Can bulmuştu su bekleyen kuyular ve ekinler, bitkiler, ağaçlar…
Aklımda kaldığınca bir hadis-i şerifte, Peygamber efendimiz; (Sallallahü teala aleyhi ve sellem) bir gün yağmur bulutlarını görünce şöyle dua eder:”Ya Rabbi; bu yağmur bulutunu, üzerimize rahmet olarak gönder. Felaket olarak gönderme!..”
Yağmur berekettir, rahmettir ama bazen de felaket olabilmektedir. Bu sebeple, nice sel felaketlerine şahit olmaktayız, öyle değil mi?..
Evet; yeryüzü yağmurla can bulur, yağmurla temizlenir, dere, çay ve nehirlerimiz, göl ve barajlarımız yağmurla dolar, hayat bulur. Biz insanlara düşense; bu yağmurdan güzel istifade etmesini bilebilmektir. Nehirlerimizi ıslah ederek, taşkınlıkların önüne geçebilmektir. Şehirlerimizin alt yapılarını tamamlayarak, sel ve su baskınlarını önleyebilmektir. En önemlisi yağmurun şükrünü yapabilmektir.
Bu yağan yağmurlarımızın hep, rahmet, bereket ve rızık olması dileklerimle;
Yağmurlar kere yağmurlar…
KADİR ÇETİN 24.11.08-Nazilli
24 şubat 2000 ya da ne zaman yazıldıysa artık. Harikulâde bir eser! Geçen akşam İstanbul’u yıkayan yağmura yakalandım ben de. Herkes koşturuyor. Ben de sırılsıklam halde attım kendimi otobüse ama ne keyif! Tebessüm halinde izliyorum İstanbul’u. Kaç kişi benim duyduğum hazzı duydu o gün bilmem ama ben şükrederek ve afâtsız olması duasıyla izledim nimetin yeryüzüne inişini. 🙂
ŞAHİKA
“Yağmur üstüme üstüme varsın yağsın küçük hanım, ben yağmurdan yaştan değil aşkından sırıl sıklamım…”
İllaki bişeyler yazmak istedim, ama bir şey de bulamadım.
Yazıyı okurken bu şarkı dilime dolanmış buldum kendimi…
MELİKE