Erzurum’dan çıktık… Kuzeye doğru 50 km. gidip; dağlar arasındaki sulak ve yeşil vadiye kurulmuş tarihi ilçe Tortum’a vardık…
-Şelale nerde, diye sorduk heyecanla; serinlerken yoldan aldığımız kavunları yiyeceğiz ya… Dediler ki;
-Geldiğiniz kadar daha gideceksiniz!
Keskin dağlar arasındaki suyu takip ettik. Her bölgenin kaya yapısı farklı oluyor. Buradaki dağların tamamı yatay tabakalardan oluşmuş; sanki masa üstündeki kitapların sayfaları gibi…
Erzurum ve Tortum ilçesi tarafından gelip, Artvin istikametine giden yoldayız. İki sıra dağ arasında, baraja benzeyen uzun ve geniş bir göl çıkıyor karşımıza. Devam edip bu gölün sonuna varıyoruz. İnce bir ırmakla gölün fazla suyu boşalıyor, biz de onu takip ediyoruz… “Şelale” tabelasını görünce asfalttan ayrılıp sağa doğru giriyoruz.
Burası özel bir alan… Ata Kardeşler çay bahçesi var çok güzel bir gölcüğün kenarında. Balık, kebap, köfte filan sunuyorlar müşterilerine… Orda saatlerce otursa insan anlayamaz nasıl bir yerde bulunduğunu, ama biraz yürüyünce öyle bir manzara görüyorsun ki, muhteşem!
Meğer içindeki balık ve kurbağaları seyrettiğiniz, ayaklarınız altındaki şu sular, bir kaç metre ileride havalanıyor ve aşağı doğru, boşlukta tam 48 metre uçuyormuş!.. Yani, bir apartmanın 16. kat penceresinden bakın, işte o kadar yüksekten…
Hiçbirini ölçmedim, ama Güneydoğu Afrika’daki Zambezi nehri üstündeki Viktorya şelalesi 120 metreden… Kuzey Amerika’nın doğusundaki Ontario gölüyle Erie gölü arasındaki Niagara şelalesi 51 metreden dökülüyormuş…
Tortum şelalemiz ise 48 metre ile en yüksekten dökülen 3’üncü, oluşum önemi açısından ise 2. sıradaymış…
Uzundere yani yöre halkı “sudökülen” diyor; Tortum Gölü’nden çıkan suyun Tev vadisi arasındaki heyelan kütlesinin üzerini aşarken yaptığı şelaleye… 22 metre genişlikten, muhteşem gökkuşakları yaparak 48 metre aşağı dökülen sular, düştükleri yerde de kocaman bir dev kazanı (yani çukur, oyuk) meydana getirmiş… Demir korkuluklara tutunarak, sayısız taş basamaklardan buraya inebiliyor ve nemli-ferah havada serinliyorsunuz…
Buraya savrulmuş çöp poşetleri beni çok rahatsız etti. Meğer onlar benden daha fazla rahatsızmış durumdan ve haftada en az bir kere şelalenin dibine kadar inip bu çöpleri topluyorlarmış. Her tarafta uyarı yazıları da varken, bazı düşüncesiz insanların (belki de eğlenmek için) çöplerini şelale boşluğuna doğru uçurmaları ne kadar yanlış ve ayıp!
Tortum’un efsanesi ise şöyle:
Gaipten bir ses “Gelireeeemm” diye bağırdıkça, çoban arar ama sesin sahibini bulamaz. Hem de üç gün üst üste… O da gidip, köyünün yaşlılarına durumu açar. Dinleyenlerden bir koca;
-Yarın da aynı sesi duyarsan çağır onu, der.
Yarın, çobanın kulağı seste ya; “gelireeem” haykırışını duyduğu gibi, haykırır:
-Gel bakalım, ne yapacaksın!
Der demez, eteklerinde sürü otardığı dağın yarısı kopar ve; “gümmbürrrr” diye, aşağıda akıp duran Tortum Çayının üstüne düşer, suyun önünü kapatır… Böylece göl oluşur.
Diğer tarafa taşan su ise Tortum Şelalesini meydana getirir.
Stop
Muammer Erkul
07 Ekim 2007 Pazar