Yorgundum, ama sabırla çalışıyordum…
Biri geliyor bakıyor, biri geçerken dudak büküyor, biri görmüyor, biri görmezden geliyordu…
Görenler görmeyenlere söylüyor, sonra görmeyenler görmeye geliyor… Ya da görmüş olanlar tekrar görmemek için yolunu değiştiriyordu…
Bazıları da çekiç seslerimi duyacak bir mesafeye oturup; bitmeyecek gibi uzamış olan bu "tek perdelik oyunumu" seyrediyordu!..
Sonunda, biri dayanamadı…
"Sen, dedi…
Sen, gerçekten buraya bir iskele mi inşa ediyorsun?.."
…..
O konuştuğunda, sesini duyabilmek için işimi yavaşlatmıştım. Ama sorusunu işitince daha hızlı vurdum çalıştığım direğe!..
"Sana söyledim, diye bağırdı bu defa…
Senin bir iskele yaptığını söylüyorlar… Hem de buraya, bu bozkırın ortasına!.. Doğru mu bu?"
Bakmıyordum…
Demek ki gitmemiş; sesini duydum uzun zaman sonra:
"Nedeen?.."
Ağır ağır ayağa kalktım.
O yöne dönüp;
"Çünkü ağlayacağım, dedim!..
Çünkü, bulmak için bu iskeleden bineceğim; bulunmak için bu iskelede bekleyeceğim…
Çünkü beni bulmak için bu iskelede inecek bazı yolcular!..
…..
Bu iskelede buluşacağız ve sarıldığımızda birbirimize, bir de sevinç gözyaşları dökeceğiz…
Çünkü boğulacak zulmedenler, ben istemesem de!.."
Sesler sustu…
Sıcağın altındaki kurumuş düzlüğün ortasında, küçücük ve hareket eden tek nokta, ben kaldım…
Yorgundum, ama sabırla çalışıyordum…
Bir çivi daha çaktım… Bir çivi daha çaktım…
Bir çivi daha…
Stop
Muammer Erkul
13 Ağustos 2004 Cuma