Sınıf!.. [07 Şubat 2001 Çarşamba]

Sınıf!..

Hangi dersin öğretmeniydi, sormayın. Adını da söylemeyeyim…
O sene girdiği derslerde diğer anlattıklarının hiç ama hiçbirini hatırlamıyorum. Ama o çok mühim bir öğretmen hâlâ benim için..
İsmini söylemeyeyim. Hatta girdiği dersi de söylemeyeyim ki düşünceniz sıkışmasın bir ders ismine… Fizik, kimya, matematik gibi herhangi bir kelimeye takılıp kalmayın; geniş düşünün, geniş…
O zaman daha çok şey anlayacaksınız.
Evet, o sene girdiği derslerde anlattıklarından hiç ama hiç birini hatırlamıyorum; biri hariç!.. O birini ise hayatımın mühim derslerinden biri olarak gezdiriyorum içimde.

"Farkında mısınız; bir sınıftayız!..
Ve hepimiz… Sen de, sen de… Sizler de… Hatta, sen bile AYNI sınıftayız!.." diye başlamıştı konuşmaya.
Gülüştü bazıları…
Bazımız da, lafın nereye varacağını bilmesek bile, en azından hangi istikamete doğru yola çıktığını tahmin edip kulak kesildik…
Anlatmaya devam etti hocamız:
…..
"Bu sınıfın bir sorumluluğu vardır…
Biliyorum ve eminim ki; daha iyi bir seçeneğimiz olsaydı şu anda karşı karşıya bulunmazdık…
Sadece burda bulunmakla bile, bu sınıfta bulunanların taşıdığı mesuliyetleri taşıyoruz ki, bundan kimse kurtulamaz…
Öyle değil mi?..
…..
Şimdi bir soru size:
Aranızda, bu sınıfta bir kitap okunduğunu hiç duymamış ve bilmeyeniniz var mı?..
Güzel. Galiba yok… Çoğunuzun önünde de görüyorum zaten. Ama kimlerin aklında, kimlerin içinde bilemiyorum; çünkü hiç birinizin içini göremiyorum!..
…..
Fakat yakında… Hem de zannettiğiniz kadar uzun olmayan bir zaman sonra içiniz dışınıza, yani bütün görünmeyenleriniz açığa çıkıverecek!..
Biliyorsunuz bunu, değil mi?
…..
Hepiniz tek tek, ayrı ayrı imtihan olacaksınız; bu sınıftaki halinizden, bu sınıfta öğrendiklerinizden!
Arkadaşlarınızla kağıtlarınızı değiştiremeyeceksiniz… Benim sırtıma cevap kâğıdını iliştirmek gibi fantezileri ise aklınıza bile getiremeyeceksiniz… İlkokuldaki gibi, bazen işe yarayan iki damla gözyaşının da hiç faydası olmayacak!..

Çocuklar… Arkadaşlar!..
Bu sınıfın içinde bulunanlardan; sadece havada uçuşan sinekler bilmiyor sonsuza kadar burada kalınmayacağını!..
Yine sadece onlar akıl edemiyor, her öğrencinin önünde imtihanlar olduğunu ve bu sınıfta bulunma süresinin sonunda bir bitirme sınavı olduğunu…
O sınav sonucunun, sonraki hayata direkt tesiri olduğunuysa; herhalde bu sınıfta bulunanlardan yine sadece havada uçuşan sinekler bilmiyor!.."
…..
Burada artık hepimiz durumun ciddiyetini, idrak etmiştik… Suratlarımıza arada bir asılan sırıtışlar, yerini; bütün gözlere yerleşen koyu gri bir ciddiyete terketmişti…
Çünkü, söylenen bütün sözler doğruydu…
Aslında bunların hepsini biliyorduk!.. Biliyorduk, ama; galiba, işte böyle, sözcüklerle dövülmeyi bekliyorduk!..

"Size saatlerce nasihat etmeyeceğim burada…
Ama öğretmenlik görevimi yaparken, "öğretme sorumluluğu" mu da hatırlıyorum bazen. Bazı kişiler kendi "öğrenme sorumluluğu"nu bilmezden gelse bile!..
…..
Şimdi size birkaç soru daha soracağım, ama endişelenmeyin. Çünkü bunlara cevap istemiyorum, not da vermeyeceğim… Dileyen, kendi kendine verir cevaplarını…
…..
Evet;
Yarın, karşınıza gelecek olan soruların "nereden" çıkacağını tahmin ediyorsunuz?..
İşte hepinizin, burnuna sadece bir karış mesafede birer kitap var… İmtihan soruları sizce, bu kitabın içinden mi sorulacak, yoksa hangi arkadaşınızın, ailesiyle hangi problemleri yaşadığından; hangi arkadaşınızın kime gönlünü kaptırdığından; hangi sinema yıldızının ne yaptığından; filanca futbolcunun transfer dedikodularından mı?..
Veya bilmemeniz mazeret olacak mı, bu kitabın içindekileri; bir yıl boyunca koltuğunuzun altında taşıyıp, sıranızın üstünde tuttuktan sonra?..

Hangi soruların çıkacağını tahmin ediyorsunuz gerçekten?..
…..
Benim veya bir başka öğretmeninizin ceketinin rengini… Gömleğinin yeni veya eski mi olduğunu… Saçının uzun veya kısa, bakımlı veya bakımsız mı olduğunu soracaklarını sanan var mı peki?..
Ne soracaklar size?
Kitabınızın içinde bulunup bilmeniz gereken kısımları, ve öğretmeninizin neler anlattığını soracaklar, değil mi?.."
…..
Öğretmenimiz sustu. Bir daha hiç sesini çıkartmadı ta zil çalıncaya kadar… Bizden de hiç konuşan olmadı. Zaten artık istesek bile konuşamayacak gibiydik!..
…..
Şimdi sınıfta sadece, havada uçuşan sineklerin sesi duyuluyordu…
Hani şu;
Bu sınıfta sonsuza kadar kalınmayacağını bilemeyen… Öğrenci demenin imtihan demek olduğunu idrak edemeyen… Bitirme sınavı sonucununsa kendi geleceğini ne kadar ilgilendirdiğini anlayamayan sinekler!..

Yıllar geçti…
Hayatım, o dersle paralel gitmedi, çünkü başka işlerle, başka konularla uğraştım. Ama o öğretmenimizin o günkü dersiyle kol kola gitti.
Üstelik hâlâ da öyle gitmeye devam ediyor.
Ve galiba öyle gitmeye de devam edecek, hayatımın devam ettiği müddetçe…
… Çünkü her geçen yıl biraz daha iyi anlıyorum o günkü dersi!..

———————————————————


Güzel söz

"Yerinde söz söyleyen, özür dilemek zorunda kalmaz."
Fatih Sultan Mehmed

 

Stop
Muammer Erkul
07 Şubat 2001 Çarşamba

1 Yorum

  1. Ne çok isterdim öğrencilerimin hatırında böylesine kalabilen bir öğretmen olmayı…

Anonim için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir