Çiçekler, “hortumları” neden sever bilir misin, diye sordu dedem…
Ama cevabını da hemen yine kendi verdi:
Barajlar “çiçekleri” sevdiği için!..
Daha önce hiç düşünmemiş olmalıydım ki bunu, derinlerimde bir şeyler titredi sanki, sevinir gibi…
Barajlar ve onlarda biriken sular olmasaydı, aklına mı gelirdi çiçeklerin; kendilerine su akıtan hortumları sevmek?..
Sevgi; önce, muhtaç olana doğru akıyor, iniyordu anladım…
Ancak ondan sonra geri dönüyor, çıkıyordu yukarı doğru; çoook cılız olarak!..
Sana ve çevrene dökülen sağanak yağmur ile; üzerinde kalan nemin buharlaşması kadar mukayesesizdi bu alışveriş…
Üstelik sen her zerren ile muhtaç iken bu sevgiye…
Ve senin mukabelen de sadece bunun itirafı iken!..
Rahmet dökülmediği zamanlarda gökten; Kavrulma korkusuyla titreyen çiçekler su dolu bardakları seviyordu, su getiren sürahileri, testileri seviyordu, su taşıyan kovaları, hortumları seviyordu, ve görebildikleri musluk ağızlarını seviyordu…
Pek çoğunun hatırına bile gelmiyordu suyun asıl nerden geldiği?..
…..
Yankılanan sesiyle, yine, içimde dedi ki dedem:
“Çiçekler, hortumları neden sever, bilir misin?..
Barajlar çiçekleri sevdiği için!..”
İşte tam burda laf, döner ve hortumlara gelir hep, değil mi?..
Hani vazifeleri; aldıklarını “aldıkları gibi” aktarması gerekenlere!..
Çünkü sorarlar bir gün elbette;
“Verdiğin şu bilgiyi kimden aldın, kendinden ne karıştırdın?..”
Veya;
“Bana aktarmak için aldığından eksilttiğin oldu mu?..”
Bunlar kocaman ama çok önemli sorular!.. Sorulması gerekiyor, bilinmesi gerekiyor…
Ve çiçeklerin de;
“Hortum kokan suları içmemek” gibi önemli bir mesuliyetleri olduğunun hatırlatılması gerekiyor!..
…..
Afiyet olsun.
Stop
Muammer Erkul
05 Haziran 2002 Çarşamba