Çayın da tadı ne güzeldi demin! Kokusu mis gibi yayılmıştı, odaya. Biraz şeker, billur bir kırmızılık ve off; kıvranarak tüten buhar…
Sıcağı, parmak uçlarından içine işlerken yudum yudum içersin. Ama sonra;
“Tadı da demin ne güzeldi çayın” dersin!
Sahiplenirsin birini; onu, şunu, beni… Uzakta da olsan; bilirsin ki karşındadır, sanki aynı masada!.. Hani sözler bazen mektup sıcaklığında olur ya veya satırlar bakışlara benzer, demli bir çay kıvamında!.. Ummadığın bir zamandır; karşına çıkıverir, sana erişiverir, kalbine dokunuverir…
Ona karşı rahatsındır; rahat konuşursun onunla, rahat bakarsın, rahatça dokunursun hatta yadırgamayacağını, sorgulamayacağını bilerek… Bilir ki rahatsın ve bilirsin ki rahattır… Senin için konuşur, yazar; yani oturmaktasınızdır karşılıklı… Bunca kalabalıklar ve bunca zamansızlıklar içinden ayrılmış zamanda, dersin ki; bir vakit seninim ve sen de vakti sen kıvamına getirip koy masanın üstüne!
Şu anda, güzelsin veya değil; ağırbaşlısın veya tatlı kaçık; kederli veya çakır keyif; hatıralara dolanmış veya ufuklara bakmakta ol fark etmez. Bütün sıfatlar “benim için” fısıldar senin kulağına, ve dersin ki: Benimsin!..
Bunun izahı; sahiplenme duygusudur…
Her nasıl, ne, kim olduğum/olduğun fark etmez artık, çünkü sahiplenmişsindir…
“Benimsin” demişsen, seversin beni de bu sahiplenme duygusuyla… Teke gibi boynuzun, beygir gibi kuyruğun olsa; onu bile seversin, sahiplemişsen… İnsan “ardında bıraktığına” bile söz söylensin istemez, kendiyle ilgisi olduğu için!
Hâlbuki dünya, sahiplenme yeri değildir, çünkü kimse “sahip” değildir!
Demlikteki su da; çaydanlığı sahiplenmişti, ama “Eyvah, dediler. Az önce doluydu bu çaydanlık!..
Yani, ha kabındaki su, ha bedenindeki insan; aynı şey!
Stop
Muammer Erkul
14 Kasım 2008 Cuma
Abi ne yaptın.
İlk giriş paragrafınla yıktın bizi.
Ortam da müsait değil çay yapıp içmeye…
Sonraki paragraflarla hepten yere serdin. Bu canı biz, emanet bilirdik zaten. Ama üzerine titrediğimiz her şey için söylediklerini yorumlayınca…
Emine Işınsu’nun bir romanından bir pasaj geldi aklıma. Kahramanın yaşadığı ülkede, çocuklar da dahil olmak üzere, devlet her şeye el koymuş. Her şey devletindir, demiş. O da sırf benim olsun, bana ait olsun diye bir taş almış eline. Gece yanında, gündüz yanında. Kendi sıcaklığıyla ısıtıyor, öpüyor okşuyor. Taş da olsa benimdir diye.
Mevlam kimseyi, taşlara muhtaç etmesin.
Her şeyin sahibi olduğunu zanneden faniler, elbette sonsuz alemin sahibine hesap verecekler. Mevlam bizleri hesabını kolay verenlerden eylesin. (Amin)
GÖKMAVİ/SAMSUN
Henüz zamanımız varken kıymetini bilmemiz lazım sahip olduklarımızın… Herşeyin asıl sahibi olan Allah kalemine kuvvet versin abicimmm…
ESRA