Farkında mısınız; hemen hemen bütün çekişmelerin öncesinde beklentiler ve neredeyse bütün beklentilerin sonrasında da çekişmeler var! Bunun şiddeti ise; kimden beklediğin ve beklentinin çokluğuyla orantılı… Anne ile yavrusu veya baba ile evladı arasında çekişme olur mu?.. Elbette olur: Baba evladına küçük bir cip almıştır ama evlat babasından, fotoğrafı duvarında yapışıkDevamı

Bir başınayım ve bir başıma yaşamaya çalışıyorum bir başına yalnızlıkları; …sen gibi! Bir başınasın ve bir başınalığın benim bir başınalığımla benzeşiyor! Birer kişilik hayatlar; birer çivi gibi çakılmış dünyanın kalın tahtasına; hayattan mezun olduğun gün, yerin yüzünden sökülmek üzere! Paslı bir çivi gibiyim, çatının kolon direğinde… Bir ceket asılı bende:Devamı

-Babamı görsen, var ya, inanamazsın, dedi… -Hayırdır, ne var ki, ne oldu? -Bir haftaya yakın bizde kaldılar, bana “nasılsın oğlum” dedi… Kendi arabasına beni aldı ve benim işlerim için günlerce birlikte dolaştık, sohbetler ettik… Görsen, babam gitmiş de sanki bambaşka bir adam gelmiş onun yerine… -Biliyorum, dedim gülerek. Ben deDevamı

Yağı tükenmiş bir kandil gibi söndü ışığım! Fitilimde ufalmış alevim can çekişirken; bütün şehirlerim de karanlığa gömülmüştü, fay yarıklarına düşen evler gibi! Kandilim söndü; Kanamadan, kendime söylediğim yalanlara! Kanadı sorular içimde, kanattı sorular zihnimi; yine de bilemedim gerçek miydin, değil mi?.. Kuşsuz ağaçlar gibiyim şimdi ve çiçeksiz baharlar gibi… İçiminDevamı

Ben, “koklanmayı” senden öğrendim; ve de koklamayı!.. Ben, koklamayı; senin koklamalarından öğrendim… Ben, seni duymayı; beni dinleyişinden öğrendim… Ben, seni görmeyi; bana bakışından öğrendim… Ben, sana dokunmayı; bana dokunuşundan öğrendim… Ve ben… Ben, öperken koklamayı; Öperken beni koklayışından öğrendim… ….. Ben, öperken koklamayı, senden öğrendim!.. Sen, yüreği kıpır kıpır denizlereDevamı

İşitmiştim; “Kıbrıs adasında, leylekler Türklerin çatılarına yuva yapıyor” diye. Sonra da; bu hayvanların Türk ile Rum’u birbirinden nasıl ayırdığını düşünmüştüm… Bu mümkün olabilir mi; leylekler acaba insanları milliyetlerine göre ayırabilir mi? Bir leylek gördüğünde sevinmeyen, heyecanlanmayan acaba kaç kişi vardır? Göç zamanı takvimlerde yazılıdır. O günlerde “leyleği havada görmek” veDevamı

Daha da güzel olmak ister misiniz? Gözlerinizin daha güzel olmasını ister misiniz?.. ….. BEN, BANA BAKTIĞINIZDA, ÇOK GÜZEL GÖZLER GÖRMENİZİ İSTERİM… ….. Öğrendim ki; Güzel gözlerim olmasını istiyorsam, İnsanlara SEVGİYLE ve İYİLİKLE BAKMAM gerekiyormuş…  Dudaklarınızın daha güzel olmasını ister misiniz?.. ….. BEN, BANA BAKTIĞINIZDA, ÇOK GÜZEL DUDAKLAR GÖRMENİZİ İSTERİM… …..Devamı

Onun hazırlandığını görür görmez, aklıma yeni bir “deneme” yapmak gelmişti… Az sonra boyum hizasındaki yüklüğün üstüne tırmanıp oturdum. Padişah gibi odaya hakimdim şimdi!.. ….. Dudaklarında mırıl mırıl bir dua ile odaya giren ve elindeki peşkiri kapının ardındaki çiviye asan dedem; aslında, az evvel koşarak buraya daldığımı da görmüştü galiba… ODevamı

  Bir gün daha yaşamak Eskiden, bu hayatın, üstüme yüklemiş olduğu vazifeleri düşünmek yerine; “bin yıl daha” yaşamayı düşünürdüm… ….. Şimdi ise, “bir gün daha yaşayacağımı” söyleyen olsa; “Acaba bu bir gün boyunca yapmam gereken en önemli iş hangisi” diye düşünüyorum…  O da sen de… Kafana birisi takılıyor… Değil mi?Devamı

Yoklamaya geldim Toplamaya geldim; lacivert gözlerine düşürdüğüm yıldızlarımı!.. ….. Toplamaya geldim… Ve göz yaşlarım gibi onları biriktirip avuçlarımda; Koklamaya geldim!..  Geldim… Geldim işte; Lacivert gözlerine düşürdüğüm yıldızlarımı toplamaya geldim… ….. Geldim!.. Gözünün bebeği gibi kalıp kalmadığımı… Ve yani; Enginliğinin ortasında beni sarıp sarmadığını hâlâ, bir küçük karacık gibi; Yoklamaya geldim!..Devamı

Bu hikâye “vurdu” beni… İnternette bir sürü hikaye var ki “ilk yazanının” adı olmadan dolaşıyor kıtadan kıtaya, ülkeden ülkeye, dilden dile ve bilgisayardan bilgisayara… Ama bir de bunun güzel tarafını düşünün; ….. Uzun kış geceleri toplanılan soba başları… Milim milim oyulan kitabe taşları… Kitaplar, mecmualar, gazeteler; kuklalar, tiyatrolar, sinemalar veDevamı

Mavi kâğıttaki daire Ya, etrafım kalabalıktı ve ben içimdeki huzura soyunmuştum; Koca bir kıtanın ortasında minik bir göl bulmuş gibi… … Yahut, kendi karam olan minik adacığımda kılıç çekmiştim rüzgâra; bilsem de böldükçe çoğalacağını… Kestikçe artacağını… Ve parçaladıkça fırtınalar koparacağını başımda!.. “Bilmiyorum ki” yalanlarındayım şimdi; Ne zaman düştüğünü o sıcakDevamı

Sevginin kökü olur (Yani, anla ki; sen beni sevmiyordun!..) ……. Sen, kendin için, hoşuna giden bir oyuncağı seviyordun ve onu ele geçirmeye çalışıyordun, başkalarından evvel… Sen, kendini seviyordun, beni değil!.. Şimdi, başka birine daha “onu sevdiğini” zannettirmeye çalışıyorsun, değil mi; …hatta kendin bile “öyle olduğunu” sanarak!.. ….. Kandırma insanları… Kandırma,Devamı

Umudum var… Derin bir haz vererek bana; Söndüre söndüre yangınlı yollarımı, geleceğine umudum var ilk damla gözyaşımın… …ve ardından, gün ışığı altında parlamaya koşacağına, diğerlerinin. ….. Yani, söneceğine umudum var yangınların… Susacağına umudum var feryatların… Ve bütün tarlaların, unutulmuş yeşillere bürüneceğine umudum var! Umudum var; Çıplak tabanlarım yana yana, veDevamı

Lacivert!.. (okyanusun daveti) (O gece ıslak bir laciverde yansıyordu ay…) O gece, ıslak bir laivert üstündeydi ay, görüyordum gittikçe kararan gözlerimle… ….. Bir kabarıp bir yatışıyordu içim… Ve sanki çevriliyordu, yakamoz dökülmüş sayfaları gibi; Kilidi açılmış bir şiir defterinin! Lacivert davetiydi, kapkara gece altında; … şimşeğin öpebileceği her bir şeyin!..Devamı

Bu başında sevgi vardı, en sonunda yine sevgi olacak… İnanıyorum! ….. Öyleyse bizim yapmamız gereken; Bu iki sevgi arasını yine sevgi ile doldurmak, Öyle değil mi?.. Hımm, iyi laf!.. İyi laf da, bu laf; Evinde seni bekleyenler varken, “kendini bekleyecek” başka birilerini de bul, demek değil!.. Bu laf, kendi elindeDevamı

Yağmur ne güzel şey! Yağmur ne güzel şey; Yeşilleri yemyeşil ediyor!.. Ve mavileri, ve kahverengileri! Ne var ki dünyada; Maviden, yeşilden ve kahverengiden başka?.. Yağmur, yine yağmur, yine yağmur… Her sıcacık gülümseyişinden sonra güneşin veya yeryüzünün kaskatı donmasından önce!.. ….. Yağmur, yine yağmur, yine yağmur; Bir bardak… Bir baraj… VeyaDevamı

Aldığımız; “gülüş”tü (!) İlk defa bu bayramın arefesinde farkına vardım… Çarşı-pazar dükkan dükkan dolaşırken; İnsanlar aslında “gülüş” alıyorlardı kendilerine!.. “Ustacığım be, şu gülüşün 25 numarası kaldı mı? Kırmızı olsun, kızım için…” “Doldursana şurdan bana da yarım kilo karışık gülüş!..” “Bu dar geldi, sen bana 38 bedenini ver bu gülüşün…” …..Devamı

Gülümseyişleri süz bana ……… (Bu yazıdan sonra, gönüller sultanı Hz. Mevlânâ’dan bir hadise aktaracağım. Biliyorum ki siz çarpılacaksınız! En derininizden sarsılacaksınız. Ama önce, hadi birkaç satır konuşalım…) ……… Anlamıyorum, sanki herkes tok da, bir ben açım!.. Sanki herkesin bir eli yağda bir eli balda da bir benimki acıya, zehire bulanmış…Devamı

….. Ya büyümeye uğraşmasaydık böyle kan-ter içinde… Ya konuşmaya uğraşmasaydım seninle, ya mektuplar yazmaya çalışmasaydım sana… Ve sen; ya okumaya, dinlemeye ve anlamaya savaşmasaydın!.. Yani, ya olmasaydın… Ya olmasaydın! ….. Farkında mısın, bilmiyorum… Peki, ben farkında mıyım? Onu da bilmiyorum! ….. Ama bilmemiz gereken bir şey var ki, o daDevamı