Bir yanda Tarzan(lar) var, diğer tarafta ise Ceyn(ler)… …..
Tarzan; goril gibi davranan kayıp insan yavrusu…
Tarzan; biraz maymunca, biraz aslanca, biraz ayıca, biraz filce, biraz bilmem neyce konuşmaya çalışan…
Yani Tarzan; bunca “dil” arasında dilsiz kalan zavallı!..
…..
Ceyn ise ormana düşmüş dil güzeli!..
Şimdi, kim; neyi seçmeli?..
Ceyn mi dilsizliği, “dilsiz”ler mi dili seçecek?..
Biraz maymunca, biraz aslanca, biraz ayıca, biraz filce, biraz bilmem neyce konuşan Tarzan unutmuş artık, baksana; annesinin ve babasının dilini!..
Ceyn ise, hoş sesler çıkartan ve üstelik kendisine benzeyen bir mahluk…
Aslında, bu cazip yaratık için bir ömür boyu muz toplayıp, ceviz taşıyabilir Tarzan!..
Her hikâye başka başka uzayıp gidiyor, mâlum…
Romanlarda farklı, filmlerde farklı, çizgi romanlarda farklı, animasyonlarda farklı…
Ama hepsinde medenî insanın beklentisi şu yönde;
CEYN, ORMANDAN KURTARILMALI!..
Peki niçin?..
Çünkü Ceyn, Tarzan’ın yanında kaldıktan bir süre sonra, belki onlarla anlaşmaya başlayabilecek… Ama o tuhaf uluma ve uğultuları, sürekli duyduğu garip sesleri kendi konuşmasına karıştıracağından, lisanını unutacak…
Halbuki tersi olursa… Tarzan, yani o biraz gorile, biraz ayıya, biraz aslana benzemiş adam bile “insanî” özellikler kazanabilir… Sadece kâfi gelecek kadar bile olsa, “insanca” konuşabilir!..
…..
Ne dersiniz?..
Evet… Şimdi karşımızda bir televizyon var ki; SITMA YAYAN BİR ORMAN gibi!.. Mikrop taşıyan sinekler gelip, bizi DİLİMİZDEN DİLİMİZDEN SOKUYOR!..
…..
Ve iki yol var şimdi bizim için;
Birincisi; Ceyn’i ormandan kurtarmak, Tarzan’ı medeniyetle tanıştırmak ve ormanı ıslah edip hastalık yaymasına mani olmak…
İkincisi; “Ne güzel kelebekler var, ağaçlara da bayıldım, şu heybetli goril hazır avlanmaya gitmişken yavrularıyla oynayayım” diyerek kendimizi meşgul edip, KARANLIĞIN VE İLKELLİĞİN TECAVÜZÜNE RIZA göstermek!..
Tercih hiç kimsenin değil, bizden başka…
Tercih; önündeki iki yol olduğunu fark edenlerin.
Tercih; “Ben dilime sahip çıkabilir, onu koruyabilirim” diyenlerin.
Tercih;
“BEN MEDENİ BİR İNSANIM… TARZAN’I SEVSEM VE ONA YARDIM ETMEYİ DÜŞÜNSEM DE, MEDENİYETİ ÖNCE KENDİM HAK EDİYORUM” diyebilenlerin…
Tercih;
“Ben de onun gibi olmak istiyorum” diye yerinden fırlamak yerine, önce;
“O DA BENİM GİBİ OLMALI” diye karar verebilenlerin…
Anlamayan kaldı mı buraya kadar, anlatmaya çalıştıklarımı;
Tarzan, sadece bir fantezidir, HİÇBİR MEDENİYE UYMAYACAK OLAN!..
…..
Ama televizyonlarımız?..
Maalesef onlar, artık “Tarzan’ın televizyonları”;
…..
Sokaklara biraz maymunca, biraz aslanca, biraz ayıca, biraz filce, biraz da bilmem neyce “lisan” akıtan “boru”lar!..
Bir yanda Tarzan(lar) var, diğer tarafta ise Ceyn(ler)…
…..
Tarzan; goril gibi davranan kayıp insan yavrusu. Yani bunca “dil” arasında dilsiz kalan zavallı!..
Ceyn’se, vahşi ormana düşmüş diller güzeli!..
Şimdi, kim neyi seçecek?..
Ceyn mi, anne ve babasının dilini çoktan unutmuş. Tarzan’ın çıkarttığı anlamsız sesleri tercih edecek;
Yoksa “dilsiz”ler mi, kökleri-temelleri olan…
Dedelerin torunlarına masallar anlatabildiği, torunların da kendi dedelerinin konuştuklarını anladığı dili seçecek?..
…..
Daha da mühimi;
SEN, neyi seçeceksin?
Stop
Muammer Erkul
11 Mayıs 2001 Cuma