Dizginleri-iplerin ucunu tutması gerekenlerden bazıları; basit urgan ve kalın halatları bile kendi tek elleriyle tutmaya çalışırsa ne olur, diyerek açmıştık ya konuyu… Hadi devam edelim:
…..
Biliyor musunuz; herkes, kendi tepesindeki kimsenin tavrına bakıyor ve gelecek işte buna göre şekilleniyor!
Masalar hayal edin şimdi; kurulmuş işyeri/işler yerine…
…..
Bacaklar üzerinde yükselmiş olan bazı masa tahtaları;
…her bacağın tepesine çiviler sokup…
“…bunlardan her birini, kendisinin ayakta tuttuğunu” söyleyip duruyor…
…..
Haklıdır, ya da haksızdır… Ama, (ben olmasam sen olmazdın, edasında) bu fikrin sıkça söylenmesiyle çürüyen her bir bacak, günü geldikçe terk ediyor masayı ve kooskocaman masa tahtası çamuru boyluyor… cilası bozuluyor… ıslanıp kabarıyor… ve, yok oluyor!..
Bazen de ayaklar görüyorsunuz…
Her birinin üzerinde; bütün ayakları tutan bir tahta olduğu halde…
Ayrıca…
Her bir ayağın altına da; (kendisi tek başına kalsa bile, ayakta kalıp devrilmeyeceği şekilde tahtalar, plakalar monte edilmiş…
…..
Güzelliğe bakar mısınız?..
Güvene, saygınlığa bakar mısınız?..
Ve hatta bunlar (tabanlara çakılmış olan tahtalar) da yine/yeni çok ayaklarla… Hem de yine altlarına zeminler raptedilmiş yeni ayaklarla desteklenmiş…
Yarınlar; tahta bacağının üstünde sallanarak durmaya çalışan korsanların değil;
…kendi ayakları üzerinde bile müstakil durabilen bacaklar tarafından ayakta tutulan masaların üzerinde serilecek insanların önüne;
Birer ziyafet sofrası olarak!..
Şu konu çok mühim:
Kendi ikinci eline bile güvenmemeyi âdet edinmiş adamların; alt alta ayakta durabilen bacaklar halinde sistem/işlerlik kazandırılmamış işleri/iş yerleri (en iyi ihtimalle, kendi hayatlarının sonuna kadar devam ettikten sonra) ölümlerinin ardından bozulacak/dağılacak…
Ve pek çok dedenin birer ömür verdiği çoğu işi/iş yerini, kendi torunları bile göremeyecek!
Bu elbette temenni değil…
Bu tespit; ülkemizin karın ağrısı!
Stop
Muammer Erkul
11 Kasım 2005 Cuma