Yazarı: Yavuz Bülent Bakiler / Yayınevi: YAKIN PLAN
Yavuz Bülent Bâkiler’in kitapları insanı derinden etkileyen,
bilgi bâbında insana önemli katkılar yapan eserler…
bilgi bâbında insana önemli katkılar yapan eserler…
Bizi etkileyen kıymetli eserlerinden birisi de Üsküp’ten Kosova’ya adlı muhteşem kitap…
Daha önce yine Bâkiler’in Türkistan Türkistan adlı kitabını okumuş ve yine derinden etkilenmiştim.
Kitabı okudukça oralarda bizden birilerinin olduğunu “farketmeye” başlıyorsunuz. Daha önceden bunu bilseniz bile kitabı okuduktan sonra bu bilgi, yerini farkındalığa bırakıyor. Oradaki soydaşlarımız, kardeşlerimiz gerçekten Türkiye’ye hasret duyuyorlar. Bir Türk’ün oraya gitmesi, oradaki insanlarla muhabbet etmesi, onlara Türkiye’den haber veya hediye götürmesi onlar için paha biçilemez… Tabi, oralarda yaşayan kardeşlerimizin duygularını anlayabilmemiz kesinlikle mümkün değil. Ancak bir nebze de olsa onları anlamaya çalışmamız, bir an için kendimizi onların yerine koymamız, bizi çok daha farklı kılacaktır. Bu hasret duygularıyla yaşayan kardeşlerimizin hallerini, sözlerini okudukça insanın içinden adeta bir parça kopuyor, bir duygu seline kapılıp gidiyorsunuz.
Dünyanın çeşitli yerlerindeki kardeşlerimizle irtibatımızın kopmasını isteyenler her zaman iş başında. Üsküp, Kosova, Makedonya, Türkistan vs… Bu yerlerde yaşayan Türklerle, dindaşlarımızla ilgi ve alâkamızı kesmeye çalışanlar, ne büyük bir ihanetin içinde olduklarını bilmiyor değiller… Zaten bunlar bilinçli yapılıyor… Alfabelerde, dillerde, inançlarda yapılan değişiklikler bizi kardeşlerimizden, kardeşlerimizi bizden daha da uzaklaştırıyor. Özellikle Türkçemizde “Öztürkçe” adı altında yapılan “imha” hareketi, bunun önemli bir parçası. Dil birliği sağlanamazsa kültür birliği diye bir konu da ortada kalmaz…
Her vatandaşımızın okuması gereken bu eser hakkındaki kısa değerlendirmemden sonra yazıma bir dua ile son vermek istiyorum.
Ya Rabbi! Dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan din kardeşlerimizle irtibatımızın kopmasına fırsat verme. Bizi ve din kardeşlerimizi, İslam düşmanlarının yalanlarına aldanmaktan muhafaza eyle. Bizleri bölmeye çalışanlara fırsat verme.
Ya Rabbi! Birlik ve beraberliğimizin artmasını, milletimizin daha güçlü yerlere gelmesini nasib ve müyesser eyle…
Dinimize, birliğimize kastedenleri kahr u perişan eyle…
Ya Rabbi! Birlik ve beraberliğimizin artmasını, milletimizin daha güçlü yerlere gelmesini nasib ve müyesser eyle…
Dinimize, birliğimize kastedenleri kahr u perişan eyle…
Amin!
Kitap tahlili:
evet iki defa okudum ve ağladım….
Hami Koç
Yavuz abimizi ne zaman dinlesem yüreğimde mehter çalar.
Böyle bir kitabı okuyup, hatırlatan sevgili kardeşim Ömer Faruk’a da teşekkürler.
Bazısı kitap okumaz, çoğu da okusa da fikrini yazmaz…
Hal böyle olunca sitemiz için kitap tahlili yapan Ömer Faruk Çetin’in çabası ayrıca takdire şayan…
M:)
Amin…
fatma
Ömer Faruk, bir kitabı daha bitirip düşüncelerini bizimle paylaştı.. Sağ olsun.. Tam bir kitap kurdu.. Kendisini 2006’den bu yana tanırım.. Düşüncelerini kolaylıkla kelimelere döken bir kardeşimdir.Şimdi de Yavuz Bülent Bakiler’in Üsküp’ten Kosova’ya kitabına dair fikirlerini paylaşmış.. Teşekkürler…
Yavuz Bülent Bakiler’i yaklaşık 20 senedir takip ederim. Türkiye Gazetesi’deki yazıları benim düşünce dünyamın gelişmesinde büyük tesirleri olmuştur. Bakiler üstadın Türkçe hassasiyeti aydın olmanın bir sorumluluğudur… Bu topraklardan aldığını aydın, mütefekkir olmanın hassasiyetiyle gene bu topraklara bırakmaktadır Bakiler üstad….
İşte Bakiler üstadın tam 13 sene evvel okuduğum bu kitabı tıpkı Ömer gibi beni de derinden etkilemişti… Kitabı okuduktan sonra derin bir hüzün duymuştum. Rumeli Türklüğünün içler acısı halini öğrenmiştim. Rumeli’yi kaybedenlere lanetler etmiştim. Enver, Cemal ve Talat’a… Bir kaç gün içinde 250 bin kilometrekarelik vatan toprağının elimizden çıkış sebeplerini öğrendiğimde de büsbütün öfke delisi olmuştum. Sadece Rumeli mi? Kerkük, Kudüs, Mekke, Medine, Şam da elden gitti saye-i devletlerinde… Ne Arap’ın adı kaldı ne Türkün önemi. Ruhlarımızda öyle bir deprem meydana getirdiler ki… Ya dilimiz? Bir milleti geçmişinden koparmanın iki yolu var, birincisi alfabe değişikliğiyle dili kısırlaştırmak, diğeri tarih kitaplarını değiştirerek sahte kahramanlar oluşturmak. İkisini de başardılar… Türk’ün 1000 senede ilmek ilmek işlediği güzelim Türkçe’mizi mahvettiler… Alfabesini değiştirdiler… Nesiller birbirini anlayamadı. Dilimizdeki Arapça ve Farsça kelimeleri atıp yerine uydurma, bugün kullanmadığımız kelimeleri devşirdiler.. Bakiler üstad bunun misalini çok güzel vermekte… Gece yarısı Biser Oteli’ne giderken bir Arnavut’un kendisine ” Allah bir, peygamber bir, kitap bir, Osmanlı muhteşem” demesini büyük bir coşkunlukla karşılamış ve Allah yerine tanrı, peygamber yerine yalvaç kitap yerine bitik deseydik acaba anlaşabilir miydik diye de kendi kendisine sormaktadır… Ya alfabe? Aynı alfabeyi kullanarak aynı kelimeleri yazarak Arap da, Türk de , Fars’ta ortak kelimeler dolayısıyla bir yazıda ne anlatıldığını aşağı yukarı anlayabiliyorlardı. Ya şimdi? Türk bile 50 sene evvel yazılan bir Latinize vesikayı anlayamıyor, 1928’den evvelki bir gazeteyi dahi okuyamıyor. Bakiler üstad, sahip olduğu siyasi konum dolayısıyla maalesef alfabe değişikliğine değinememiş ama buna da şükür… Çünkü bu kitabıyla meseleye parmak basmıştır.. Dikkat çekmiştir…
Yazarın Gidenlerin Ardından, Arif Nihad Asya İhtişamı ve Sözün Doğrusu I ve II kitaplarını da hararetle tavsiye ederim.
CEM ÇALIŞICI
Hem “Üsküp’ten Kosova’ya” hem de “Türkistan Türkistan” muazzam eserler, bende bıraktıkları en büyük etki zihnimize kazınmış Edirne’den Kars’a tabusunu yıkmalarıdır. Allahu Teala Yavuz hocamdan binlerce kere razı olsun, sağlık sıhhat ihsan etsin.
ZÜBEYİR