Veda mektubu [01 Nisan 2000 Cumartesi]

Veda mektubu

Sizden hiç ayrılmak istememiştim. Hiç de ayrılmak istemezdim… Ama hayat işte. Ne zaman ne olacağı belli olmuyor…
Son defa, sizlere bir “veda yazısı” yazmama izi verdikleri için de bu gazetenin yöneticilerini minnetle anacağım.

Üzgün müyüm, bilmiyorum!
Siz üzgün müsünüz?
Onu da sizler bileceksiniz.
Bu bir veda mektubunun başlangıcı; hem de tam (1943) bindokuzyüzkırküç sevda mektubundan sonra gelen…
İçine küçük kalpler koyduğumuz yazılarımızı artık nerelerde ve kimlere yazarız bilmiyorum… Bildiğim bir şey var ki; sizler kendinize okuyacak yeni yazarlar bulabilirsiniz. Ama bilin ki; ben, sizler gibisini bulamam…

Beni “şimdiki ben” eden sizlere her zaman minnettarım. Sizleri ve sımsıcak mektuplarınızı, fakslarınızı, telefonlarınızı unutmayacağım hiçbir zaman. Sizler de beni unutmayın, olur mu?
Gazetenizi okumaya devam edin, çünkü ben okumaya devam edeceğim.
Bu köşede kim yazarsa yazsın ona da, ve diğer köşelerdeki ağabey ve ablalarımıza da ilginizi ve sevginizi aynen bana yaptığınız gibi akıtın… Çünkü onlar da sizlerin iyiliğini ve mutluluğunu isteyen iyiniyetli kimseler, hepsine birer birer kefilim…
Zülf-ü yâre dokunduğumuz olmuştur, geçerken ayağınıza bastığımız olmuştur… Hakkınızı helal edin.
Benden yana helal olsun bütün yorgunluklar.
Benim size verdiklerimin kat be kat fazlasını ikram ettiniz bana…
Uzatmak istemiyorum sözü fazla.
İçimde ince ve keskin sızılarla daha fazla yazmaya elim varmıyor.
Aslında biliyorum ki bazılarınız bugün Nisan’ın 1’i olduğunun farkındadır.
İşte o yüzden şakayı fazla uzatıp, yüzüme gözüme bulaştırmaktan korkarım!

(Sizi bilmiyorum da, yukarıdaki satırları yazmaya çalışırken tüylerim dimdik oldu… Bir an, sanki gerçekmiş gibi bir duyguya kapıldım ve fırtınalar koptu içimde, her biriniz için ayrı ayrı hem de!..)
Öyle alışıyor ki insanlar bazen… Biliyorsun;

O, NASILSA ORDA!..
Bu mantıklı mı dersiniz, bir gün ansızın bitiverecek hayatta?..
Siz, nasılsa ordasınız…
Ben nasılsa burdayım…
Annem, babam, karım, kocam, çocuklarım nasılsa ordalar…
Sevdiğim, arkadaşım, öğretmenim, hocam işte orda nasılsa…
Bütün insanlar nasılsa orda…
Ne lüzum var ki onlara “biraz daha iyi, biraz daha sıcak, biraz daha hassas” davranmaya!..
Hele bir kaybolsunlar ortalıktan… Onları ne çok sevdiğimizi, ne çok özlediğimizi, aslında onlara ne de çok ihtiyacımız olduğunu haykırmak için paralar dururuz kendimizi.
Ama iş de işten geçmiş olur!..

Etrafınızda var olanları değil, “artık etrafınızda var olamayanları” düşünün bir de; o zaman ne söylemeye çalıştığımı anlayacaksınız!..
Ben sizleri hep sevdim ve üzmemeye, kırmamaya çalıştım. Sizler de bana, benim size davrandığım gibi davrandınız her vakit.
Ve sizlere olan sevgim ve minnetim hiç tükenmeyecek. En azından buna emin olun sadece.
Sizi seviyorum… Sizi seviyorum… Sizi seviyorum.

———————————————————-

Posta kutusu
Sultan’ı ayakta alkışladım. Ve tebrik ediyorum. Bundan böyle dualarımda onu da hatırlayacağım. İyi geceler.
(Nihal)

Bugün okuduğum yazınızdaki Sultan’ın hayata bakış açısı, yaşantısından duyduğu mutluluk bence herkese yansımalı. Çevremde Sultan’la aynı durumda olan arkadaşlarım var. Bunlardan biri de benim sınıf arkadaşım. Onunla hiç birbirimize yakınlaşamıyoruz. Hep çekingen kendi halinde, toplumdan uzak bir arkadaş. Onun bu durumu beni çok üzüyor. Ona yaklaşma yollarını bulamıyorum. Sizce ne yapmalıyım?. (-Uygun bir lisanla ona Sultan’ı ve köşemizi tanıt.)

Aslında mesafeler izâfîdir ve sadece ten için geçerlidir.
Gönüller arasındaki uzaklık ise çok farklı. İki dargın kalp belki birbirine yıldızlar kadar uzak. Fakat muhabbetle çarpan iki gönül sanki etle tırnak kadar birbirine yakın ve kenetli…
(Mehmet)

İhlas’ın iş ahlakı çok güzel, stajda ben güzel olan pek çok şeyi onlardan öğrendim. Orada en sevdiğim şey paradan çok -finans kurumu olmasına rağmen- gönül kazanmaya çalışılmasıydı; Sevgi ailemizde senin yaptığın gibi. Sevgiler kere sevgiler…
(Semra)

Bugün güya sana tatil vermiştim, aramayacaktım. Ama öyle bir gülümsedin ki.. en değerli çeyizlerimi hazırlıyorum, yani bizim köşeyi. Elimi attığım her yerden bir yazı çıkıyor.
Neyi farkettim biliyor musun? Eski resminde göz altların yorgunluktan şişik görünüyor. Eskisinde 7, yenisinde 8 dişin görünüyoor. Şimdi ise heralde 15. : -))))

HARİKA!!!
ALKIŞ!!!
BU MÜTHİŞ BİR ŞEY! MUAMMER ABİ.
SULTAN’A KOCAMAN BİR ALKIŞ!..
HAYATI YAŞAMAYA DEĞER BULDUĞU İÇİN… SULTAN’A BİR ALKIŞ DAHA… O DA SENİN GİBİ BİZE HAYATI SEVDİRDİĞİ İÇİN.
ŞİMDİ HAYATI DAHA ÇOK SEVİYORUM ABİCİM. VE DAHA DA ÇOK SEVECEĞİM.
HAYATI SEVİYORUM; BÖYLE GÜZEL İNSANLARI TANIDIĞIM İÇİN. VE SEVECEĞİM; DAHA NİCE BÖYLE GÜZEL İNSANLAR TANIYACAĞIM İÇİN. HEPİNİZİ ÇOK SEVİYORUM YA ASLINDA! VE HAYATI DA…
(Sana şu intihar yazılarından sonra; “Sen gerçekten hiç yaşamamak istemedin mi?” Diye saçma bir soru sormuştum ya! Sen de; “Hayır!..” Demiştin.
Bu soruyu sorduğuma bile şaşırıyorum şu an ve kendimden utanıyorum.) SEVGİYLE… (bu az kalır) SEVGİLER KERE SEVGiLER…
(Aslıhan)

Geçenlerde, haftada bir gün köşe yazısı yazan bir arkadaşımla karşılaştım. Kendi yazılarını sordu. İlk haftalardaki tadını bulamadığımı, halbuki ilk yazıları görünce “birkaç ay sonra güzel yazılar okuyacağız” diye ümitlendiğimi söyledim. Okuyucunun ilgisizliğinden yakındı ve ekledi: “Hiç arayan, tepki veren, mesaj gönderen yok. Müspetten vazgeçtim, tenkit etmek için arasın veya yazsınlar, kalite ancak böyle yükselir. O da yok. Böyle bir yazar kendini nasıl geliştirir? Motivasyon yoksa kaliteli yazı da olmuyor. Bazen ümitsizliğe kapılıp bu işi bırakmayı bile düsünüyorum.”
İşte, kendi dünyasında yaşayan, okuyucusu ile bütünleşememiş samimi bir yazar örneği…
(-Samimi dediğin için söylüyorum. Ve samimi bir şekilde, motive olabilmeyi ÖĞRENMEK İSTEDİĞİNDE beni bulsun…)

Sevgi Köşesi Ailesi büyüyor… Bayramda dost-akraba ziyareti için memlekete gitmiştim. Baktım ki yakınlarım, yeğenlerim hepsi Sevgi Ailemize katılmışlar. Yazılarınızı okuyorlar, kesip defterlere yapıştırıyor, birbirlerine anlatıyorlar. Ne kadar sevindim, bilemezsiniz.
(Mustafa Örnek)

Stop
Muammer Erkul
01 Nisan 2000 Cumartesi

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir