Bir martının daha uzuyor gölgesi denizde…
Bir güneş daha soğuyor, düşünce ufkunun en batısında…
Bir baba daha tutunmaya çalışıyor kızının koluna, düşmemek için ve düşmesin diye!..
…..
Keçiboynuzu satan bir Rum çocuğu geçiyor, sürerek arabasını…
Yere sürünüyor ayaklar, sedyeleri iterken…
Veya birilerine sürünüyor ayaklar, sedyelerin üstünde…
Kimler karar veriyor insanların, kendilerinden başka; hangi kapıdan çıkacaklarına?..
…..
Sağ kulağında ezan, sol kulağında çan sesi, çarpışırken beyninde!..
Hayat… Hayat, sadece bir sucuk zarı gibi sırtında!..
Ömür, bir su damlası; yere bile düşmeden kuruyan!..
…..
Çiçekler,,, susuz!..
Çiçeğim;
Gözyaşım tuzluysa, özür dilerim!..
…..
Çünkü içim yanıyor!
Nedir ölüm?..
Ki, bunca ölen; ölümü idrak ettiremiyor insana!
…..
Denizin ardında değil ki hayat…
Hayat; ölümün ardında!
Bir gün daha dürülüyor ortalıktan…
Bir gül daha düşünce kavruluyor yüreğime; içimde, dikeen diken acılar!..
Bir baba, bir anne, bir koca, bir evlat ve nihayet bir insan; dönmüyor artık odasına, toplansın diye döşeği!..
Eller titriyor ve titriyor damlalar…
…..
Can, çatlamak üzere cam gibi; bir yanı bunca soğuk, bir yanı böyle sıcak!..
Bir martının daha uzuyor gölgesi…
Bir güneş daha batıyor, bir insan daha süpürülürken ortalıktan!
…..
Kimi, ölünce buluyor asıl hayatı;
Kimi ise dünya kadar yaşıyor!..
Stop
Muammer Erkul
12 Mayıs 2005 Perşembe