Yaşasın, ‘Memoli’siz günler başladı! [10 Haziran 2000 Cumartesi]

Yaşasın, ‘Memoli’siz günler başladı!

Mahallenin bekçisi bile bir kahvehanenin kıyıcığına büzüşüp seyrediyormuş Memoli’yi;
“Nasılsa bu film oynarken hırsızlar da televizyonun karşısında olur (!)” diye…
…..
Ama bu mantık, eğer (hani şu bankamatikler gibi) “24×7 Memolimatik” uygulaması başlatılabildiği takdirde, ülke sınırlarında… Yok yok, hatta uydunun yayın sınırları dahilindeki bütün noktalarda “SIFIR SUÇ” beklentisini de beraberinde getirir, öyle değil mi?..

Ama bekçinin bilmediği, benim de yeni öğrendiğim bir şey varmış ki; dizi iki gün sonra, yani Cumartesi günleri yeniden oynuyormuş… (Hem de aynı dizi ve aynı bölüm olarak…) O yüzden de “İŞİ OLAN HIRSIZLAR” bütün gazetelerin de yazdığı bu saatlerin herhangi birinde “meşgul” olabiliyorlarmış!..

Ooohhhh!..
Mahallenin bütün erkekleri olarak rahatladık abiler…
Memoli’siz günler başladı nihayet…
…..
Artık kadınlarımızın;
“Birer kocaları olduğunu hatırlayacağını” umuyor bazı uzmanlar.
Birkaç tane de çocukları olduğunu…
…..
Hangi çocuğun hangisine ait olduğu ise pek önemli değil henüz!..
Çünkü “henüz” Memoli’siz ilk hafta!..
Çoğunuzun da birkaç acayiplik duymuşluğunuz vardır değil mi, konuyla alakalı olarak?..
…..
Dayak yediği için babaevine kaçan karısını almaya gelen damadı hesaba çekiyor kayınpederi:
“Söyle bakalım, niye oldu böyle bir şey?..”

“Birini sayıklayıp duruyordu baba… Adını da değiştirmeye çalışıyordu benden gizlemek için sanki…
Sordum, televizyondaki bir dizi olduğunu söyledi. Yarın sabah bütün gazeteleri inceledim, ama Memoli isminde bir dizi yoktu…
Beklemeye başladım, nasılsa çıkar kokusu diye. Bekliyordum ama arkadaşları ile konuşurken gene duyuyordum bu ismi, arada bir…
……
Eve geldim. Sakin sakin sordum:
“Kim bu Memoli?..”
“Dizideki çocuk!..”

Baba, kapının iç kısmında kendilerini dinlediğini bildiği kızına seslendi:
“Gel bakayım buraya!..”
Kız, kendi kocasının hesaba çekildiği odaya, önünde annesi olduğu halde girdi.
“Buyur baba.”
“Kim bu Memoli?..”
“Televizyondaki dizide oynayan çocuk baba…”
Ardından, babasının ve kocasının bakışlarından korkup, annesinin koluna sarıldı kız;
“Anne ya, şunlara bir şeyler söylesene!..”

Söyledi anne…
Ama birazdan iki koca iki karıya aynı soruyu soruyordu:
“Kim bu Memoli?..”
…..
İşin kan-revân kısmını şöyle bir tarafa bırakalım değil mi?..
Bazıları ise, erkeklerin “ağzı açık” seyrettikleri programların intikamını almak için takılmışlar sekiz-on aydır Memoli’ye… Halbuki ben “Köylü Kızı”nı “Propaganda” filminden hatırlıyorum. Malumunuz; tel örgünün ardından “ülkelerarası” faaliyet göstermeye çalışıyordu kolu-bacağı çizile-yarıla!..

Memoli, bir “neyse” ile es geçilir mi bilmiyorum… Çünkü Memoli nice nota tesir etti bu dönem, nice karneye zayıf olarak yansıdı…
Memoli nice kavgaların sebebi oldu bu sene, nice kocaların eve geç saatlere kadar gelmesine mani oldu…
Memoli, kimbilir daha bilmediğim nelerin müsebbibidir de haberim yoktur.
Gene de “neyse” deyip geçmekten başka bir şey gelmiyor elimdem.
Dizinin sonunda duyulan o silah seslerinin ne olduğunu aylarca bekleyen çok insan var çünkü!..

———————————————————

Kellerin inandığı yalanlar
Neymiş, biliyor muydunuz?
Ben, bilmiyordum açıkçası… Öğrenince de size aktarmaya karar verdim
1-) Bana yakışıyor.
2-) Tarihe bir bakın, bütün büyük adamlar keldir.
3-) Bütün saç kozmetikleri para tuzağı.
4-) İstesem saç ektiririm ama insanın doğal hali daha güzel.
5-) Kelliğimle dalga geçilmesine kızmıyorum çünkü o benim kusurum değil, karizmamın bir parçası.
6-) Benim saç kurutma derdim yok neyse ki. Şükrediyorum halime.
7-) Benim babamın kirpi gibi saçları vardı.
😎 Çekicilik beyinden gelir, üzerindeki kıllardan değil.
9-) Sen kafanı kazıtsan sana yakışmaz. Kafa derin benimki kadar düzgün ve benimki gibi yüz fizyonomisine uygun olmalı.
10-) Tarihte Japon döğüşçüleri kafalarını kazıtıp daha erkek görünürlermiş.
11-) Antropolojide zekaya delalet eden kıvrımlı beyine sahip kafatasları deri yuzeyi, genelde fazla saça müsait olmamaktadır.
12-) Bir adamın kafasında ya kıl ya da akıl olur…
13-) Maden olan yerde ot bitmez.

Stop
Muammer Erkul
10 Haziran 2000 Cumartesi

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir