Bütün gözleri üzerinde toplasa da; kendi kahverengi dolabında yapayalnız yaşayan, kocca bir salon saatinin duyguları içinde hissederim kendimi!..
Peşinde insanlar yürüyen bir mayın eşeğinin attığı adımlardan daha tedirgin olurum; dilimden dökülen her sözde, kalemimin yazdığı her satırda. Belli etmem sadece…
Eroin koklayan bir gümrük köpeği… Veya, enkaz altında beden arayan köpekler daha şanslıdır benden… Çünkü, cezaları olmaz; arkalarına yiyecekleri birer tekmeden başka!..
Ve hatta;
Hiçbiri de benim kadar yalnız değildir!..
Ardında makas makas turna katarları açılan bir sürü başına doğru kaldırdığında başını, beni getir hatırına…
Ve acı; yalnızlığıma!..
İçim kanat açarken uzaklara;
Ben… Çöl ortasında motorları çalınmış… Ve aynen gerçeğe, az sonra havalanacağa benzeyen bir uçak misali; beklerim kumların ortasında!..
Sıcaktır…
Senin dünyanda çiçekleri güldüren güneş; benim çölümde kayaları bile öldürür!..
Böyle bir zamanda, yolumu bilen tek dostumuz ulaşır bana; ayağına sardığın pusulayla…
Martıların sesini görür, denizin nemine dokunurum onda!
Yeter bana!..
Umarım ki;
Bir ses ol duyayım. İki satırlık da olsa seni okuyayım ama sessizlik olma!..
Sen yaz, ne yazarsan yaz; çünkü onlar senden geldikleri için güzelleşir, demek istersin satır aralarında!..
Yazmadan anlatmalısın…
Anlatmalısın; söylemeden!..
Ve, yapayalnız yürümelisin; bir mayın eşeği gibi en önde, veya koklayıp durmalısın her mânâyı; valizlerin arasında dolaşan bir gümrük köpeği gibi…
Adını koyanlar, acaba biliyorlar mıydı;
Yalnızlığın ne demek olduğunu?..
Stop
Muammer Erkul
10 Haziran 2005 Cuma
Bilmiyorlardı zâhir… Bilen, yaşayan, yalnızlığından başını kaldırıp da nasıl koysun adını?.. Değişmez bir lider gerçeği bu…
Ama ardında makas makas açılan katarları güzelliklere doğru çekip götüren o yapayalnız sürü başılarına hakikat âleminde kimler yârenlik eder kim bilir…
Hicran Seçkin