Yavuz olmayı seçmek [21 Kasım 2000 Salı]

Yavuz olmayı seçmek

(Burada geçen “Yavuz”, Selim han olduğu halde, ayrıca bu yazımızda da bir “simge”dir…)
Unutulmaması gereken bir husus var ki, Yavuz “Yavuz” olmaya KENDİSİNİ seçmiş…
Kendini “Yavuz” olmaya adamış…
Ve Yavuz olmak için bir ömür harcamıştır…
…..
Anlatabiliyorum değil mi?..

Zannetmesin ki kimse; o devirde sadece bir tek kişi yaşıyordu da, ve ona bir isim konulacaktı da, başka hiç kimse bulunamadığından da Selim isimli bir “garibe” Yavuz dendi (!)…
Yani uyuz bir çakalın sırtına kaplan postu atıldı (!)…
…değil!..
BU BİR SEÇİMDİ…

O zaman da pek çok insan yaşıyordu bu topraklarda.
O zaman da iyiler vardı ve kötüler vardı.
O zaman da tembeller vardı ve gecesini gündüzüne katanlar vardı…
O zaman da şanslılar vardı ve şanssızlar vardı…
Ama bir de;
“Ben koşarsam ve de koşmaya devam edersem, fırsatların kapıları bana da ardına kadar açılır” diyenler vardı…

Gelecek zamanların içinde de Yavuz’lar olacak mı?..
Elbette…
Elbette olacak. Hem de biz bilsek dee bilmesek de… İstesek dee istemesek de…
…..
Peki, acaba;
Bilmediğimiz bir el…
Televizyonların karşısında pineklemekte olan bizlerin arasında dolaşıp…
Rastgele seçtiği “herhangi biri”lerimizin ensesinden tutup da…
Yavuz’ların tahtına mı oturtacak dersiniiiz…
Yoksaa?..
…..
Evet; bu “yoksa”nın cevabını tahmin edecek kadar zeki ve akıllısınız, değil mi?..
…..
İyi…
(Bu sorunun cevabı hiçbir zaman olumsuz gelmezdi zaten…)
Yani şu an hepimizin şunu bildiğimizi biliyorum ki artık;
YAVUZ OLUNMUYOR TESADÜFEN…
Kaldırımda yürürken birisi tepemizden aşağı bir kova dolusu “yavuzluk” boca etmeyecek hiçbir zaman… Veya yolunda giderken aniden ayağı takılıverip de “yavuz olma çukuruna” falan da düşmeyecek hiç kimse..
Peki ya ne olacak?..

Bütün Yavuz’lar önce “Yavuz olmak için” KENDİLERİNİ SEÇECEK…
Sonra, seçtikleri bu kişileri yani kendilerini Yavuz olmaya ADAYACAK…
Ve ardından Yavuz olmak için, Yavuz kalmak için BİR ÖMÜR sarfedecek…

Anlatabiliyorum değil mi;
Belki “Yavuz olmak” pek de kolay olmayacak…
Ama… Ama başka da şansın yok;
Anlatabiliyorum değil mi?..
…..
Yavuz’un zamanında da pek çok insan yaşıyordu, şimdi yaşayanlar gibi…
Anlatabiliyorum değil mi?..
Çok azı hariç, hemen hemen tamamına yakını “NEYİ SEÇECEĞİNİ, KİMİ SEÇECEĞİNİ” düşünmeyi akıl bile edemedi…
Anlatabiliyorum, değil mi?..

Anlatabiliyorum, değil mi?..
Yavuz olmanın kolay olmadığını!..
Anlatabiliyorum, değil mi?..
Peki bir soru sormama izin verir misin?..
…..
Kolay olmayan ‘Yavuz olmak’tan şu daha zor değil mi;
Bu dünyada bir hayat boyu yaşayıp da, hiçbir iz bırakmadan… Hiçbir eser bırakmadan… Hiçbir hediye, hiçbir iyilik, hiçbir güzel hatıra ve hatta bir tebessüm bırakmadan çekip gitmek…
…çürük bir ağaç yaprağı gibi toprağa karışmak, daha zor…
…çook daha zor değil mi?..

———————————————————-

Mesajlar:

Bazen hayatı ve insanları anlamıyorum. O zaman kendi anlayışımı hayat sayıyorum. Kısa da sürse iyi oluyor. Sazsız.

…evleniyorum, ıssız bir adaya çıkıp gemimi yakarcasına! Çok cesurum değil mi dost? Burada olmanı isterdim.
X

Sonra dua… Eller sevgiliye açılır, sevgiliye kavuşmak için. Sessiz bir dinleyişe kâinat! Sessiz bir yalvarışa şahit olur güneş… Kandilin mübarek olsun. Doğuş

Merhaba, kendimi hiçbir şeye adapte edemiyorum. Niye mi size yazdım, bilmiyorum. Teşekkürler. F…

Özlediğim her şey uzaktı bana. Siz var ya, sevginin, umudun yüreğisiniz… Ve gülmeyi hakedenlerdensiniz. Gülsene hadi… “Gülüyoruz, berabersek..” diyorsun. Elbette beraberiz. Uzağımızda olduğun kadar yakınımızdasın da… Yazmayı özledim. Bütün sevgiler zaten senin… Pakize

Sevginin ve dostluğun hiçbir şey sayıldığı bu ülkede hâlâ dostsak ve seviyorsak… Kanatlarını farketmiş kuşlar kadar hür olmalıyız. S…

———————————————————-

Dün anlatmıştım ya, hani;

Yavuz Sultan Selim hân hazretleri, Vezîr-i a’zâmıyla Üsküdar’a geçerken sandalda soruyor:
“En kolay pişen yemek hangisidir, lala?..”
“Yumurtadır hünkarım.”
10 sene sonra, Mısır seferinde Sultan, aniden;
“Neyle lala?” Deyince, sadrazam tereddütsüz;
“Yağla hünkarım” diye cevap veriyor!..
Hani sonra da demiştim ya;
Bizlere fıkra olarak anlatılan bu ibretli hadise, “başarının en büyük sırlarından birini” önümüze koyuyor…
Bu üç beş satır bize diyor ki;
“İnsana ve söylenen söze verilen değeri görüyor musun?..
Konuya ya da amirine odaklanmayı ve aradan bunca zaman geçmesine rağmen ilgi ve dikkati dağıtmamayı görüyor musun?..”
Ve ayrıca diyor ki;
“Ne Yavuz olmak, ne de Yavuz’a sadrazam (başbakan) olmak kolay… Yani Yavuz’lar boşu boşuna, durup dururken, tesadüfen Yavuz olmuyor!..”
Dedim demesine de kafama takılıp kaldı… Yazıyı uzatmadan edemedim…

Stop
Muammer Erkul
21 Kasım 2000 Salı

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir