Yazmak ve okutmak(!)
(Artık biliyorsunuz, değil mi; o benim “öğretmen”im…) Elif Sabah, SADECE YAZMAYI biliyor!..Yazdıklarını getiriyor, ve: “Oku!..” Diyor.
…..
Cesaretin varsa onun YAZMIŞ olduklarını okuma!..
Diyorum ki;
“Önce sen okusan da ben DOĞRUSUNU öğrenmiş olsam…”
“Ben okumayı bilmiyorum kiii, diye uzatıyor…
Sadece yazmayı biliyorum!..”
Hadi bakalım!
O sadece yazmayı bildiği için, yazdıklarını DİĞER İNSANLARA okutuyor…
Ben buna gülüyorum…
Niye olduğunu bilmese de, sırf BEN GÜLDÜĞÜM İÇİN o da gülüyor…
Ve bizim gülüşmemize sizler de gülüyorsunuz…
Değil mi?..
…..
Ama biz aslında NEYE… Daha doğrusu NİYE gülüyoruz, biliyor musunuz?..
Hepimiz Elif Sabah’ın yaptığını yapıyoruz… Ve diyoruz ki;
“Hadi bakalım, oku şunu…
Ben sadece yazmayı bilirim, okumayı bilmem…
Sen ve diğer herkes benim yazdıklarımı okur!..”
Bunun doğru olmadığını biliyoruz; ama sadece “başkaları için doğru olmadığını” söylüyor içimiz!..
…..
Konuşan, düşünen, yazan konumunda SADECE bir kişi olamayacağını biliyoruz; ama BİZDEN BAŞKA BİR KİŞİ olamayacağını söylüyor içimiz!..
Ve bangır bangır bunu anlatsak bile diğerlerine, (bu konuyla ilgili konuşmamız bittiği an bile) başka birinin de düşünceleri olabileceğini, onların da konuşma ihtimallerinin olabileceğini var bile saymıyoruz!..
Hişşt!..
Gel bakayım buraya…
Oku şunu!..
Şeyy, acaba siz okusaydınız önce dee, ben öğrenseydim burda neler yazdığını…
…..
“Seni cahil, kendini bilmez, dili uzun mahluk;
Bilmez misin ki ben YAZARIM, okur değil!..”
———————————————————
Sizlerden
Merhaba, hazırladığınız köşenizi devamlı izliyorum. Eminim başarılarınızla birlikte okuyucularınız her geçen gün daha da artıyordur. Köşenize katkıda bulunmak için bir şiir yazdım. Yayınlarsanız sevinirim.
Ahmet Sarıç-Huğlu Beyşehir/Konya
…..
Merhaba…
Önce teşekkürler ve tebrikler;
Kendinize, Stop Kösesi’ne gelip orda buluşan güzel okuyucular arasına katılma fırsatı tanıdığınız için…
Bana, yazdığınız birkaç şiiri daha gönderin… Aynen bu şiir kadar rahat, bu şiir kadar duru ve zorlanmamış olsun… Ama bu şiir gibi karamsar olmasın…
Aslında bu şiir de pek öyle sayılmaz ama, herkesin sizi böyle tanımaya başlamasını istemedim.
İnsanlarla karamsarlıklarımızı değil, ele geçirdiğimiz güzellikleri paylaşmamız daha hoş olur, değil mi?..
Sevgiyle…
M.E.
Paris’te yazını okumak çok güzel, daha doğrusu gökyüzünde… Az evvel burdaki havaalanına kondum… (Ardımda kalan, isimli yazı da tam bana uymuştu)
Ebru Dikmen-Paris/Fransa
İtiraf, geciktikçe zorlaşır ya…
Sıradan bir gün; uyanıyorum, koşarak dedemlere iniyorum, herkese sevimli günaydın öpücükleri verirken sinsice etrafı gözlerimle kolaçan ediyorum… Eyvah! Dedem benden önce başlamış Türkiye Gazetesi’ni okumaya, bu fasıl öğlene anca biter, napçam ben şimdi?! “Dedeciiiim…Canıııım… Acaba kaçıncı sahifedesiniz, sormamda bir mahzur yok ise eğer? “Neee! Daha resimleri mi inceliyorsun?.. O zaman plan B: Dede babaannem seni çağırıyor. Cevap: Beklesin işim var. Artık yapacak bir şey yok. Peki dede benim sayfayı ver de kurtulalım bu işkenceden, hıı?.. Çünkü daha fazla beklemeye tahammülüm yok. Sanki şey gibi bir şey, hani mektup beklersiniz ya, böyle şeyyy, evet itiraf; sevgiliden gelen bir mektup gibi sanki… Saçma mı buluyorsunuz? O zaman sizin yazılarınızı çekilip bir köşeye defalarca defalarca defalarca okuyanları hiç mi bilmiyorsunuz!?. Gençlerin kalplerinde zirveye ulaştınız, biliyorum, biliyorsunuz ve biliyoruz ki…. Kucak dolusu sevgiler.
Zahide (Aybala) /Kahramanmaraş
Merhabalar abicik!!
Ben Derya, sana bir kez daha yazmıştım. Köşemi okumazsam sanki birşey eksik oluyor günümde. Önce de dediğim gibi, ben Almanya’da oturuyorum. Bu mesajımla, saymakla bitmeyecek olan “Sevgi Ailesi” üyelerine çok teşekkür ederim. Neden mi?.. Onlar ve sen bize şiir ve yazılarınızla sevgiyi öğrettiniz!.. Sağolun, varolun…
(Size gönderdiğim bu şiirimin ismini sen koy ne olur…)
…..
Yağmurlu bir yaz günüydü/Senden ayrıldığımda./Sessizce yürürken yolda/Yağmur belirdi karşımda./Aslında yağmuru severdim o güne kadar/Ama onun bu hali beni korkutmuştu./Tarif edilemeyecek kadar/Hırçın, inanamayacak kadar/Kötü bakışları vardı./Yavaş adımlarla üstüme yürüdü/Ve bana senden kalan herşeyimi/Ona vermemi haykırdı./Ona cevap veremeden/Saçımdaki el izini/Yanağımdaki o son buseni ve/Üstümdeki mis kokunu aldı benden./Tam gitmeye yönelmişti ki/Son bir kez arkasına bakarak/Bana başka bir şeyin kalıp/Kalmadığını sordu./Ağlayan ve kin dolu gözlerle/Ona bakıp ağlarcasına “hayır”diye haykırdım./O gittiğindeyse/Yüzümde bir tebessümle/Onu kandırabilmenin sevincini yaşıyordum./Evet onu kandırabilmiştim/Çünkü bana senden kalan bir şey daha kalmıştı:/Kalbimin en derin köşesindeki;/Aşkın!..
…..
Biraz karıştı galiba. Neyse umarım beğenmişsindir. Ne de olsa ilk deneyişim. Hoşçakal, sevenlerinden bir tanesi;
Derya Mutlu/Almanya
Stop
Muammer Erkul
06 Ekim 2000 Cuma