Bolu’nun kuzeyindeki Yedigöller havzası 1965 yılında milli park olarak korumaya alınmış.
Bir buçuk kilometrelik mesafeye sıralanmış büyüklü küçüklü bu heyelan göllerinin çevresinde sarıçam, karaçam, kayın, kızılağaç, Uludağ köknarı ve gürgen ağaçları yükseliyor.
Ormanın yüksek ağaçları arasında saklambaç oynar gibi gizlenmiş göllerin rakımı 780-850 metre ve genişlikleri 1.000-25.000 metrekare arasında.
Sazlıgöl’den İncegöl’e geçen su ondan da Nazlıgöl’e iniyor. Kurugöl biraz kenarda kalıyor.
Göllerde çeşitli balıklar yaşıyor.
Aşağıdaki grupta ise Deringöl, Büyükgöl ve Seringöl var.
Bunların çevresinde park ve piknik alanları mevcut, çadırlarda kalanlar var…
Şahane manzaralar karşısındasın; ağaçlarla göz göze, göllerle diz dize oturabiliyorsun…
(Türkiye Çocuk Dergisi’nin önümüzdeki ilk veya ikinci sayısında bu gezinin fotoğraflarını da yayınlarız sanıyorum…)
Bir büyük ağacın üzerine başka bir ağaç devrilmiş ve ona kaynamış. İki gövde kocaman, canlı bir dik üçgen oluşturmuş. Kaçırmamışlar ve “Pisagor Ağacı” tabelasını dikmişler!
Vaktimiz doluyor.
Geldiğimizin aksi istikamete, dağın kuzey yönüne doğru, frenler üzerinde inmeye başlıyoruz.
Yol gene taş, toprak, çıktığımız yöndeki gibi. Haritaya göre kayıp noktalardayız!
Sonunda arazi düzleniyor, tarlalar göze çarpıyor ve geniş alanlarda istif edilmiş tomruklar görülüyor. Konuşanların “Dirgina”, haritaların “Yazıcık” dediği köyün tabelasını görüyoruz…
Yamalı, delik deşik, çizgisiz, terazisiz de olsa bir asfalta kavuşuyoruz!
Şimdi herkes sevinç içinde ve; “bu yol Bağdat Caddesi’nden daha güzel” fikrinde…
Akşam olmadan; Ankara-Mengen istikametinden gelip, Zonguldak-Devrek yönüne giden yola ulaşıyoruz. Arkamızda kalan kahverengi tabela üzerindeki sarı yazıda “Yedigöller Milli Parkı 56 km” yazıyor…
Stop
Muammer Erkul
09 Ağustos 2009 Pazar