Yeşil elbiseli kadın [22 Haziran 1999 Salı]

Yeşil elbiseli kadın

Defalarca seminerlerde dinledim, defalarca kasetlerde rastladım, defalarca kitaplarda okudum.. Ve ben de, “hayali korumak”tan bahsederken defalarca anlattım…
Bu “anonim” hikâye dünyanın hemen her yanında anlatılıyor, biliyorum. Daha önce yazmış isem olsun, tekrar hatırlayın… Yazmamışsam, vakti şimdiymiş!

İsimlerin, bahsi geçen savaşın veya renklerin pek de ehemmiyeti yok. Mühim olan, üzerinde durulması gereken, sondaki karar anı… Soru: Sen, seni buraya kadar getirmiş olan hayalinin peşinden gitmeye devam edecek misin?..

Şu an önümde aynı hikâye var. Bizi sevdiğini, her gün yazılarımızı takip ettiğini, tanışmayı çok istese de nasılsa zaten gönül dostu olduğumuzu söyleyen, Bursa’dan Elif Üzgüner’den gelmiş… Okuyalım o zaman:

Ewan 22 yaşına o sene basmıştı. Kendinden emin çok zeki ve çok çekici bir genç adam olmanın asaletini taşıyordu. 10 gün sonra Kore’deki bir savaşa katılmak üzere İngiltere’den ayrılacaktı. Hiçbir şeyden korkmuyordu ama duygusallığı nedeniyle ülkesinden ayrılma fikri zor geliyordu ona. Ağır adımlarla büyük kütüphaneden içeriye girdi, bir kitap alıp oturdu ve okumaya koyuldu.
Gerçekten de çok güzel temalara değinmiş, etkileyici bir kitaptı elindeki. Ama daha da güzeli kitabı daha önce başkasının da okumuş ve bazı yerlere notlar almış olmasaydı…
Okuyanın notlar aldığı bölümler Ewan’ı da derinden etkiliyor, notları okudukça sarsılıyordu. Kim olabilirdi ki bu?..

Hemen kütüphane memuresine gitti ve daha önce kitabı okuyan kişinin kim olduğunu öğrendi; Holly adında bir hanımdı bu notların sahibi… Adresini aldı ve eve varır varmaz bir mektup yazdı:
“Büyük Kütüphane’de bir kitap okudum. Eklediğiniz notlar karşısında hayranlık duyduğumu belirtmeliyim. 10 gün sonra Kore’ye gidiyorum, sizi tanımak-mektuplaşmak istiyorum. Cevabınızı sabırsızlıkla bekliyorum…”
Holly’den cevap geldi ve mektuplar ardı ardına yazılmaya başlandı. Her yeni mektupta birbirlerinden biraz daha etkileniyor, yüreklerini biribirlerine biraz daha açıyorlardı.

2 sene bu şekilde geçip gitti. Ewan ve Holly biribirlerine belki binlerce mektup yazmışlar ve herbirinden ayrı tatlar almışlardı.
Ewan’ın ülkeye geri dönme zamanı gelmişti. Son mektubunda Holly’i görmek istediğini yazdı. “Ancak seni tanıyabilmem için lütfen bana bir resmini gönder” diye ekledi.
Holly buluşmayı kabul etti, fakat resmi göndermedi.
“Resmin ne önemi var ki? Bizi ilgilendiren kalplerimiz değil mi? Yakama kırmızı bir çiçek takacağım, dedi. Garda beni bu şekilde tanıyacaksın…”
Günler biribirini kovaladı ve Ewan ülkeye geri döndü.
Trenden indiği ilk anda gözleri Holly’yi aradı. Bir müddet bakındı… İşte o an kalabalığın arasında şimdiye kadar gördüğü en güzel kadın belirdi. Uzunboylu, narin, çok güzel vücudu vardı…
Uzun, dolgun, dalgalanan sarı saçları, masmavi gözleri ve kendisine çok yakışmış yeşil elbisesiyle kendisine doğru geliyordu.
Ewan, nefesinin kesildiğini hissetti. Heyecanla ona doğru yürüdü… Ki o anda, o muhteşem hanımın yakasında olması gereken kırmızı çiçeğin bulunmadığını farketti.

Aralarında mesafe kalmamıştı…
Kalbi hızla çarpan Ewan, yeşil elbiseli kadının kokusunu duyduğu an;
“Merhaba denizci… Benimle gelmek ister misin?..” dediğini de duydu…
Tam o sırada, bu güzel hanımın omuzu üzerinden başka birini gördü Ewan… Kısa boylu, şişman denebilecek kiloda, gri saçları kısa, tozlu ve uzun pardesü giymiş ve kalın bilekleriyle öylece duruyordu.

Ewan şaşkındı şimdi. Kafası karmakarışıktı…
Az önce, hayatında görmüş olduğu en güzel kadından bir teklif almıştı… Ama karşısında da yüreğine aşık olduğu başka biri duruyordu… Ne yapmalıydı?..

Güçlükle kendini toparladı ve yanından başını döndürerek geçen dünyalar güzeline aldırmamaya çalışarak ilerledi.
Elinde, Holly’yle biribirlerini tanımalarını sağlayacak kitap olduğu halde, yakasında kırmızı çiçek bulunan hanımın karşısında durdu ve gözlerinin içi gülerek elini uzattı..
“Merhaba Holly” dedi.
“Pardon, dedi kadın.
Ben Holly değilim…”

“Ama bu çiçek” diye kekeledi Ewan…
“Ha, o mu, dedi kadın…
Bu çiçeği yakama, az önce şu tarafa giden sarı saçlı ve yeşil elbiseli genç bayan taktı… Neler olduğunu anlamadım ama bu hayatının sınavıymış…
Dedi ki ayrıca;
Beni soran olursa, garın çıkışındaki cafede bekliyorum…”

Hikayemiz bu kadar.
Beğendiniz, değil mi?..
Ve “hayalinizi korumaya” karar verdiniz artık, değil mi?..

—————————————————–

Unutma
İnsan konuşurken değil, dinlerken öğreniyor!..

Öğrendim ki
“Kahraman” dediğimiz insanlar, birşey yapılması gerektiğinde yapılması gerekeni, şartlar ne olursa olsun yapanlardır…

Stop
Muammer Erkul
22 Haziran 1999 Salı

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir