İyi ki bilmiyorum [20 Mart 2005 Pazar]

Ne acı;
Asıl “bilenler” bilmiyor!..

Bu bir iğneydi! Bazıları kıpırdadı rahatsızlıkla. Ama gene de;
“-Biliyorum, dediler. Çoğu kimse boş konuşuyor, bunu kastettin!..”
Aslında söylemek istediğim bu değildi. Aktarmak istediğim şu tespitti:
“Biliyorum”lara dili alışık olanlar, hiçbir şey bilmeyenler!..
Neden?.. Çünkü her şeyi bildiğini sananların yollarındaki en büyük engel; “biliyorum kayaları!.. “ Veya, her “biliyorum” sözü, kendini “bilmeye kapatan” bir zavallıyı işaret ediyor!..

Sanki bir “lavabo tıpasına” benzeyen insanların varacakları kişiliklerden hiçbir zaman hoşlanmayacağız. Çünkü lavabo tıpası gibi kendini tıkamış olan insanlar şimdiki dolulukları ile, işte bu halleri ile (esir gibi) kalacak;
Boşalmadıkları için dolamayacaklarından!..
Boşalmadıkları için temizlenemeyecek, yenilenemeyecek… Berrak ve duru görüntülerini koruyamayacak bunlar…
Tıkalı bir lavabo gören var mı aranızda? Ve o gördüğünü beğenen?..
Ne olur… Ne olur; “biliyorum” tıpalarıyla tıkamasın kimse kendini. Kendini öylece tıkayıp da yarınlarına yazık etmesin…

“Bilen” birine ne öğretebilirsin ki?
“Bildiğini söyleyen” birine ne anlatabilirsin ki?
“Biliyorum” lafını; “sus, konuşma” olarak algılıyor zaten insanlar. Bu yüzden bırakıyorlar cümlelerini bitirmeden, anlatacaklarının henüz orta yerinde…
Melankolik bir vazgeçiş de değil bu… Bu hal; “ben biliyorum, ben öğrenmeye kapalıyım, boşuna konuşuyorsun” diye yırtınanlara bir şeyler izah etmek için tüketilen nefesin insana ağır gelmesi hali!.. Bu hal; her şeyi bildiğini sanan vehimlilere her anlattığının/anlatacağının, neredeyse tamamının havaya uçtuğunun/uçacağının kafaya dank etme hali!..
Söyleyeceğiniz her lafı bildiğini söyleyenlerle neden uğraşasınız ki?..
Tavsiye ettiğiniz kitapların bile içinde neler olduğunu (güya) bilen, ve üstelik ömründe on kitap karıştırmamış kütüklerden gayrı insan mı yok dünyada!..

Ne acı, değil mi; asıl “bilenler” bilmiyor!
Ve her zaman da böyle olacak…

Öyle korktum ki şimdi; ya “biliyorum” diyerek kapasaydım kapılarımı on yıl önce, beş yıl önce, bir yıl önce, bir gün önce!..
Boş bir tenekeden farkım olur muydu?
Boş bir tenekeden bile farkım olmadığını bilebilir miydim?..
…..
Halbuki boş tenekelerden bile ne çok şeyler öğrendim ben. Topal kedilerden, konuşamayan bebeklerden ve tıkalı lavabolardan!..
İyi ki “bilmiyorum” diyebildiğimi, düşündüm…
İyi ki bilmiyorum!..

Stop
Muammer Erkul
20 Mart 2005 Pazar

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir