İyi ki doğdum [28 Ekim 2004 Perşembe]

(Ekim’in yirmi altısındaki çınar yapraklarına…)
……….
Biz aslında çoğu zaman, önümüze yığılan hediyelere bakarak kuruyorduk bu cümleyi:
“İyi ki doğdum!..”
Böyle diyerek zıpladığımız yıllar geride kaldı…
Çünkü imtihan edildiğimiz her sınav, ve aldığımız her karne bir kere daha gösterdi bize, boyumuzun ölçüsünü!..
Boyumuzun ölçüsü mü?
Bilen var mı gerçekten, boyunun ölçüsünü?..
…..
Tamam da, elinde hediyelerle bize gülümseyenleri görüp “iyi ki doğdum” dediğimizden bir gün önce acaba ne kadar inanıyorduk “iyi ki” doğduğumuza, veya ondan sonraki gün bu kadar inanmaya devam edebilecek miydik?..

Acıtıcı bir yazı değil ki bu yazdığım.
Vizyonu fark etmek için gözleri ovuşturmak gerekiyor!..
…..
Üstelik…
Henüz hayatın ortasında dolaşırken;
Hediye almak değil, “hediye olmak” gerekiyor!..

İyi ki doğmuş olmak; iyi ki doğmuş olduğunuzun söylenmesidir.
Ama başkaları tarafından…
Ve, ölümünüzden sonra!

Saplanmış bir bıçağın, titreyen göğüsten çıkarılmasına sevinmek kadar iç içe işte;
Doğum ve ölüm!..

Üç-dört tane yüz yıl öncesinden, bir zatın geleceği söylenmiş olsa…
“…Çok az bulunur. Asırlardan, çok uzun zaman sonra, böyle bir cevher dünyaya gelir. Kararmış olan‚ alem, onun gelmesiyle aydınlanır…”
…..
Alimin ölümü, alemin ölümü gibiyken;
Sevinir miydin;
Güneşin battığı gece doğmuş olduğuna?..

“İyi ki doğdun”, değil; “iyi ki doğmuş” cümlesi kim için kuruluyorsa… Yani kimin ışığı sönmüyorsa ve çeşmesi kurumuyorsa;
“İyi ki” doğmuş olan odur!..
…..
İyi ki doğmuş olmak; iyi ki doğmuş olduğunuzun söylenmesidir, ama başkaları tarafından…
Sizin ölümünüzden sonra!..

Stop
Muammer Erkul
28 Ekim 2004 Perşembe

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir