Yol mu, sana çıkmayan!.. [24 Mayıs 2002 Cuma]

Bazı duyguları ifade edebilmek; Seni sevmek gibi güzel!.. Yani ben, kanatları zamklanmış bir kelebek gibiyim; parmaklarım bulamadığında seni, kağıdın-klavyenin üstünde… Ve zihnim soyulmadığında sana!..
Zihnim, soyunmuş bir elma gibi;
Dişlediğin!.. 

Esiri, "eseri"dir efendinin!
…..
Efendim, merhamet edin!.. Niyetim, denizlerinizi çalmak değil; yakamozları seyretmek,,, ve kapattığınızda gözkapaklarınızı, kirpiklerinizi düzeltmekti…
Niyetim; nefesinizin serinliğinde yıldızlarla dertleşmekti.
…..
Esirinizim efendim;
Size hediye ettiğim göğüs kafesimin içindeki bir kuş gibi!..
…..
Eserinizim, efendim! 

Parmak izlerimin kordan birer mühür olduğunu biliyorum. Tenine dokunmaktan korkuşum bundaan; kutusuna sürtündüğü an tutuşacak bir kibrit çöpü gibi!..
Ben artık, güneşte kurumuş çıra gibiyim, yahut esmer çalgıcının ısıtarak gerdiği bir deri gibi!..
Bazı duyguları ifade etmek, seni sevebilmek gibi güzelse de; seni sevebilmek, sevmekten öte bir şey… 

"Attığın taşın vurduğu nokta" değildir, birini sevmek!..
Atacağın noktayı bilmek… Oraya bakmak, orayı görmek… Ve atışını yapıp, "tam o noktaya" vurmaktır… Ve de;
Vurduğun noktada durmaktır, sevmek!..
Üstelik, sevmek; tercihini yapmaktır…
Ve, sözünde durmaktır!.. 

Şimdi… Sen… Tutuştuğu zaman… Kavak çırpısından yapılmış bir kibrit çöpü gibi; yandıkça sana doğru kıvrılan bir bedenden, başka ne istersin ki?.. 

Zihnimde yol yok;
Sana çıkmayan…
Ve senden gelmeyen!

Stop
Muammer Erkul
24 Mayıs 2002 Cuma

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir