Yazık!
Her adımda bin çile çekiyorsun, ayak diriyorsun; boynun kanayacak, çenen çıkacak…
Daha kötüsü; ipin kopacak!
Mecnun; yâr diye, bir meçhulün eline vermişti ipini…
İpiyse, bir köpek tasması gibi boynunu sıkıyordu…
Bir an unutsaydı Leyla’yı;
Kendi ipini çekerdi ağzı köpürünceye, dili sarkıncaya kadar!
İpin diğer ucunun şurada, yerde, kendi önünde duruyor olması önemli değil, derdi…
İpin bu ucunun, senin boynunda olması önemli!
İpin diğer ucunun sahibi var, derdi…
İpin diğer ucunun sahibi; senin sahibin, sen onun kölesinin!
Köle, haddini bilmeli!
Kölenin işi; itaat etmektir sahibinin işine…
O isterse tutup çeker ipinden, istemezse orta yerde bırakır, sana ne!
Sen ipin bir ucuna sadık kalmakla vazifelisin;
Diğer ucundan mesul değilsin!
İyileşmek istemeyene hekim ne yapsın?
İçmediğin ilaçlar tedavi edemez seni!
Her adımda çıkıp giren kundura gibisin; topuğun kan revan!
Sıkıştırsan ayağını, ya da sıksan ayakkabının ipini; her adımın bir öncekinden daha yavaş olmayacak!
İnsanlar bomboş duvarlara bakıyor, görmüyor musun?
Çakılmamış çivi gibi sandıkta durmak hoşuna mı gidiyor?
Duvar şurada, sen orda;
Bu hatt nereye asılacak?
Stop
Muammer Erkul
18 Ekim 2007 Perşembe