Yollardaki fenerler [07 Ağustos 2003 Perşembe]

Her kör, âmâ değildir.
Her kör, âmâ olmadığı gibi, her âmâ da kör değildir!..
…..
Âmâ olmak, kafa gözünün görememe halidir, fakat kör olmak; gönül gözünün!..
Âmâ olana acımak ile kör olana yanmak arasındaki fark, kıyas kabul eder mi?..
…..
Âmâlar göremese de, hissederler, anlarlar ve bilirler…
Körler ise bakarlar. Görürler de,, ama hissedemez, anlayamaz, bilemezler!..

Baktığından anlayan herkes içindir haritalar…
Yoldaki herkesin… Her yolcunun edinmesi gereken;
Bir yol haritasıdır!
Yol olan; boşlukta peydahlanmaz, ve boşlukta bitmez… İşte böyle bir yolun, gerçek bir haritası…
Çünkü yol uzundur;
Kılavuzsuz varılmaz, adına "şehir" denebilen bir yere!..

Şehir; medeniyettir…
Medeniyet; "Medine"den gelir…
…..
Şehir; medeniyet demektir,,, medeniyet ise; ışık!..
Sokaklarındaki lambalarıdır kılan, ülkeleri aydınlık…
…..
Ve her yol lambası, bir diğerine bağlıdır; ışığını bir öncekinden alır…
…..
Bunca fener, bunca kandil, bunca mum, bunca ampul;
Gün doğana, güneş açığa çıkana kadar insanları geçirmek için vardır; karanlığın içinden…

Karanlık; eridikçe akar aydınlığın yüzünden…
Ve ellerimizdeki mumlar, ateş taşıyan mumlarla baş başa verdikçe çoğalır ışık, ve nokta nokta delinir karanlık…

İşte bunun için, çok ama çok mühim bir hizmettir Türkiye’mizin yaptığı…
Bunun için İSTANBUL EVLİYALARI’nın ışığı alınmalı, paylaşılmalı ve uyandırılmalıdır insanlar…
Her birimiz, henüz yanmamış bir tek mum tutuşturduğumuz gün karanlıkların içinde,, neler olur…
Neler olur, hayal edebiliyor musunuz?..
…..
Hadi, seçin kendinizi;
Ve bu hayalin parçası olun!..

Stop
Muammer Erkul
07 Ağustos 2003 Perşembe

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir