Memleketin bir köşesinde, kendi dertleriyle kıvranmakta olan insanların karşısına bir gün ordu halinde çıkıveriyor gazeteciler; teypleriyle, fotoğraf makineleriyle, kameralarıyla…
Büyümüş gözleriyle incelerken onları çocuklar, kadınlar ise başörtülerinin uçlarını çekmeye çalışıyorlar yüzlerine… Ve, zavallı adamlar; babalar, abiler, amcalar, dedeler “löngürt” diye sorulan aykırı soruların önünde terleyip duruyorlar…
Kendine “gazeteci” denenlerin gözleri; avını düşürdüğü çaresizlikten zevk alan vahşi hayvanların gözleri gibi parıldıyor o zaman!..
Bir kolu aşağı indikçe diğer kolu yükselen tahterevalliler misali; karşılarındakileri aşağıladıkça kendilerinin yükseleceğini sananlar pis, pis, pis kokular yayıyor…
…..
Bal yapmak için çırpınan arılar gibi çiçekten çiçeğe uçmasını niye bekliyorsunuz ki, bazı böceklerin? Onlara haksızlık etmeyin, onların da işi bir pislikten diğer pisliğe sürünmek!
Birlikte görüyoruz bazılarının gazeteciliği nasıl yaptığını: Çöplüğe yolluyorlar küçücük çocukları ve oraya atılmış hayvan leşlerini çıplak ellerine alıp havaya kaldırmalarını söylüyorlar… Sonra da bu görüntüleri kendileri çekiyor ve “işte hastalıklar böyle yayılıyor” diyerek yayınlıyorlar!..
Hani demeleri o ki; “biz çok bilgili insanlarız, bunları sizin için görüntüledik, sizler de bu vahşiler gibi yapmayın sakın!” Sözüm ona işte böyle diyorlar…
Arkadaşlar akıllı olalım, insaflı olalım!
Gazetecinin işi; fellik fellik, içine taş atılacak kuyu aramak değil ki!..
Bir yandan kovalandıkça diğer yandan ahaliye saldıran, tüküren, taş atan, söven mahallenin delileri gibi görüntüler vermek kime yakışıyor ki, gazetecilere yakışsın?..
Geçen duydum birinden, şöyle diyordu:
Okumamış adam cahilliğini bilir, çenesini tutup oturur… İlim sahibi olamayan, irfân sahibi olmaya gayret eder. Ve hatta bazı irfân sahiplerinin eline, çoğu ilim ehli su bile dökemez!..
Şimdi etrafımızı okumuş cahiller doldurmuş… Maalesef ipler de onların elinde, istedikleri gibi çalıp oynuyorlar…
Bu ülkede her şey için imtihan ediliyor insanlar; hatta, dansözlüğün bile sınavı var, ama…
..gazeteciliğin sınavı yok!
Göbek atacak olanlar bile biliyor; insan nedir, milli değerler ve manevi duygular nedir? Bayrak ne işe yarar, millet bütünlüğünün faydası nedir? Seni izleyen topluluğu galeyana getirmenin, fitne fesat tohumları saçmanın, insanları paniğe salmanın kimseye bir fayda sağlamadığını…
..sadece gazeteciler bilmiyor!..
Bilmiyorlar mı sizce de?
Evet. İyi tarafından bakın: Bilmiyorlar, diye düşünün!
Çünkü; “biliyor da böyle yapıyorlar” demeye dilim varmıyor, sizin de diliniz varmasın.
Çünkü o zaman konu “ahmaklık” boyutunu aşıyor ve “ihanet” hacmine/cürmüne erişiyor!
Stop
Muammer Erkul
19 Ocak 2006 Perşembe