Beni kandırmak isteyenlere [09 Şubat 2000 Çarşamba]

Beni kandırmak isteyenlere

Size bir sır vereyim mi? Beni çok kolay kandırabilirsiniz… Ciddi söylüyorum.
Çünkü, öyle bazılarında olduğu gibi kuvvetli bir şiir hafızam yoktur. Arka arkaya üç şiir okuyamam ezberden.
Ayrıca öyle yüzlerce şiir kitabı koleksiyonum da yoktur. Bir şiirden şüphelensem anında araştırıp kaynağını bulabileceğim kaynağım da yoktur.
Yani demem şu ki; herhangi biri bana, değil herhangi bir şairin şirini, belli bir zaman önce yayınlanmış kendi yazımı bile gönderse yutturabilir… Ben onu alıp onun imzasıyla yayınlayabilirim.
Bunu neden ve nasıl mı böyle “gözükapalı” yaparım?
Çünkü sizlere güvenirim.

Sizlere güvenmek, benim hayat biçimim haline dönüştü artık.
Sizler benim hiçbir anayasada yazmayan ölçü ve sınırlarımsınız… Hiçbir kanunda yazmadığı kadar net bir halde doğruları ve doğru olmayanları yansıtırsınız bana.
Ve ben size göre hareket ettiğimde hiç yanılmam; gündemin bir kaç yıl önünde giderim…
İşte “baştacı” ifadesi burda tam mânâsını bulur.
Tavsiyem de herkese ve herzaman, budur…

Böyle bir değer yüklenmişken sırtınıza ve ben böylesine gözükapalı inanırken sizlere, bilmenizi istedim; isteyen istediği an beni kandırabilir. Bunun en kolay yolu herhangi birinin şiirini veya yazısını alıp, altına kendi ismini yazıp bana ulaştırmaktır. Ben büyük ihtimalle farketmem ya da farketmek istemem bunu, yayınlarım.
Pekii, sonra ne olur?
Beni kandırabilenler acaba sizi kandırabilir mi dersiniz veya kendilerini kandırabilir mi?..
Kimse denemesin bunu.

Kimse, kendi sokağındaki üç kişiye hava atmak uğruna, binlerce insanın gözünde ve en mühimi kendi gözünde kendi ismini çamurlara atmasın.
Çünkü “şu an da taşımakta olduğunuz” kendi isminiz taşıyacak sizi ömrünüz boyunca… Bunun sorumluluğunu hissedebiliyor musunuz?
Siz; benim, bütün hücrelerimle değer verdiğim erdemli insanlar… Şu ülkenin; hatta dünyanın hemen her yanından bu sevgi çemberine dahil olan her can taşıyıcısına, yine aynı insanlar tarafından tarafından aynı sevgi ve inançla sarılındığını biliyor musunuz?
Ve koskoca bir tavandaki binlerce ışıltılı ampulün arasında yanmayan bir kaç lamba gibi görülmek, göze batmak istiyor musunuz?

Bin hayat kurtarmış doktorun kazandığı nam kadar ünlenir bazen bir kişinin katili…
Hangisi olmak istersin?
Yazı yazmak kolay değil, şair olmak da şart değil…
Kimsenin böyle bir mecburiyeti yok.
Ama böyle bir imkan sunulmuş bize, ne güzel… Ve biz de sizlere bir kapı açmışız.
Şu an desem ki;
“Bitti, bundan sonra hiç kimsenin gönderdiğini yayınlamıyorum!..” Hanginiz ne diyebilir bana?

Yapmazsınız, biliyorum… Sözlerimden “yapıyorsunuz” mânâsı da çıkmasın;
Ama kimse yapmasın bunu.
Ne kadar aptal görünüyorum bilmiyorum ama, bayramda bu köşede yayınladığım bir şiir, seyranda başka bir isimle geliyorsa önüme, en azından bunu anlayacak kadar zeki olduğuma inananlar verdi bu köşeyi bana!.. Ve üstelik böyle çalıntıları “neden yayınlamadığım” da soruluyorsa bana; haa, işte o zaman değneğin ucunu göstermekte fayda var!
…..
Gazi dedem kuşağını sıkar ve bizimle yerlerde yuvarlanırdı. Alnında terler boncuklanır, ama o; “Hooyda breeh!..” Diye nârayı basar ve üçümüzle-beşimize birden güreş tutardı.
Ama aynı Hüseyin Çavuş kaşlarını çattı mıı…
…..
Anlatabiliyor muyum?

Evet, tavsiyem şudur:
Kimse beni düşünmesin; kendini düşünsün!..
Şu an taşıdığınız ismi bir ömür taşıyacaksınız sırtınızda! O isim soracak size durmadan;
“Beni nerelerde kullandın?..”

Benim hatırlamamam veya kandırılmam hiç önemli değil; binlerce okuyucu nasıl kandırılacak?
Ve sen kendine nasıl unutturacaksın, isminin başkasının eserine yapıştırılmış olduğunu?
………
Not:
Konu hazır açılmışken bir kaç not ilave etmek istiyorum:
Hangi yolla gönderirseniz gönderin, yayınlanma ihtimali olan yazı veya şiirlerinizin (ayrıca) sonuna da mutlaka isminizi yazın. Çünkü onlar ayrı dosyalara alınıyor ve bazen isimler karışabiliyor…
Ayrıca bu köşede hiç yayınlanmamış kelimeleri neden ısrarla kullanıyor ki bazıları?
Benim bildiğim tek mânâsından başka hangi anlam için kurulmuş olursa olsun içinde “yaratmak” geçen bir cümle yer almayacak bu sayfada… Bulmak, meydana getirmek, keşfetmek, teşekkül etmek vs karşılığında yanlış olarak ve “yoktan var etmek” anlamını ihtiva eden “icat” kelimesi kullanılmayacak.
Yine, dilini eşşek arısı sokası dil katillerinin bir yerlerinden çıkardığı bazı kelimeleri de ben kullanmayacağım; “Bir kutu dolusu yaşam gönderiyorum sana” diyen bir mısra geçmeyecek bu sayfada, “hayat” kadar güzel bir kelimemiz hayattayken…

Alınan oldu mu bugün?
Olmasın…
…..
Dedem abdest almış, namaz kılmış olurdu. Ve aynen şöyle derdi ortalığın durulmuş olduğunu gördüğünde:
“Heey!.. Gelin bakayım buraya… Toplanın, size masal anlatacağım…”
Bahçenin dört bir yanından “uçardık” onun dizlerinin dibine.
Takkesine doladığı ince beyaz bezi düzeltir, beyaz sakalını parmaklarıyla tarar… Önce bir masalla girer, ardından da bir kaç menkıbe anlatırdı.
…..
Onu aslında zor hatırlıyorum. Ama hâlâ ziyaret ediyorum kabrini ve her duamda ismi geçiyor.
Neden dersiniz?
Çünkü şu çamurlu gölüme bir kaşık yoğurt çalmış ve şükür maya tutmuş!

Ama unutmasın kimse ve kim ne derse desin;
Sizi seviyorum.

——————————————————–

Dua
Ya Rab! Şu günahkâr asi kulunu,
Gazabından rahmetine sen ilet.
Mel’unun attığı diken dalını,
Hikmetinle Kadrin ile sen gül et.
İlahi! Sen işit benim âhımı,
Hilmin ile kapat şu günahımı.
Kıyamet gününde yüz siyahımı,
Muhammed’in nuru ile sen ak et.
Kulların muhtaçtır sana her zaman,
Bizi boş çevirme yarabbi aman!
Gönülde kalmışsa bir damla imân,
Rahmetinle coşup taşan bir sel et.
Aynur Alptekin

Yol
Biz bu yolun yolcusuyuz,
bize gerek esaret,
Bu yoldan dönmek mi ? Haşa ne cesaret.

Şair
Hep dünya hakkında mı
yazar bu şair,
Yok mudur hiç şiiri
sevdaya dair?..

Aşk
Acaba ne desem ona?
Kafam biraz karışık.
Ne dersen de ona;
o zaten alışık.
Mehmet Hasan Bulut

O gece
o gece ben olmayacağım
utancımdan bakamadığım aynalarda
güldüğünüzü görecek
anlayacaksınız.
her gece birinin olmadığı gecedir
gecelerinizi karıştırarak gitgide
olmayanlarınızın çoğalması..
benim olmadığımı unuttuğunuz gece
korkacaksınız.
şimdiden düşünüyorum son kalanımızı
son gidenimizin bu gecesinde
ama bir gece olacak, ortalarda bir gece
içinde siz de olmayacaksınız.
ayrıca.
Özdemir Asaf
(Gönderen: Ayla Öztopal)

Stop
Muammer Erkul
09 Şubat 2000 Çarşamba

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir