Kuzuyu kurtarmak [07 Eylül 2007 Cuma]

Dağlar çakal dolu iken…
Ve sırtlan, ayı ve kurt dolu iken…
Bir kuzuyu kurtarmak;
Cihânı kurtarmaktır!

Sen!.. Minik kuzu;
Nasıl böyle bir yalnızlık içine düştün?
Fırtına uğulduyor başında… Soğuk rüzgârlar ucu kurşunlu kamçılar gibi; her darbesinde kırmızı tomurcuklar patlıyor teninde!
Yağan, sanki kezzap yağmuru… Veya, bu nasıl şefkat ki sanki bir ejderha yalıyor perçemini, jilet gibi diliyle!..

Ağzı açık timsahın, suyun dibinde sessiz bekleyişi gibi, zaman…
Ve bir ceylanın… Suya değen dudakları üstüne… Sanki nehir, iki yandan kalkıverip kapanmış gibi!..
Bütün çenesi, korkunç bir ağzın içindedir şimdi ceylanın ve yanaklarında kan sızıntıları…
Bütün çenesi bir timsahın ağzındadır şimdi ceylanın; bağıramaz, ve kurtulamaz, ve kaçamaz ve hatta soluk alamaz…
Sadece bakar;
..çaresiiiz!..
…..
Bakma öyle bana, anlamsızca ve kan karışmış yaş dolu gözlerle!..
Bir şey yap!.. Bir şey yapalım! Bir adım atalım; ama, geleceğe… Bitici geleceğe değil, bitmeyecek geleceğe!

Dağlar çakal dolu iken ve sırtlan ve ayı ve kurtlarla doluyken… Bir kuzuyu kurtarmak;
Cihânı kurtarmaktır!

Kuzular, yamaçlara yayılmış… Ama kopmuş bir tespihin taneleri gibi! Buzlu kayaların tepesindeki kırmızı gözler; salya süzülen ağızlara “ziyafet masalı” anlatmakta…
Kuzular, kendilerine kapı aramakta…
Ve bilmemekteler hangi yöne kaçacaklarını, hangi tepeyi aşacaklarını, hangi kapıyı çalacaklarını…
Sen, dağda kalmış bir kuzu gibi çaresiz olduğun zaman, daha çok yalvar Allah’a: “Hangi kapıya sığınmak hayırlıdır hakkımda?..”
Ben bilmem ki… Sen de bilemezsin; O bilir!.. Ancak O bilir, Sadece O bilir, yalnızca O bilir… Öyleyse, “asıl bilen”e sor, O’ndan iste; kurtlar ve çakallar dolu bu dağ başında, bunca karışıklığın ve kaybolmuşluğun içinde iken…
Varmanın ve çalmanın ve sığınmanın, senin hakkında hayırlı olacağı kapıyı…

Bir kuzu, tek başına, atların arasına sığınırsa onu tekmelerler…
Bir kuzu, tek başına, ineklerin ahırına sığınırsa onu ezerler…
Bir kuzu, tek başına kalınca, kaybolunca, hayatta kalması bile çok zordur; kendine benzeyenlerin, kendi mayasından anlayanların, onun kalbiyle konuşanların arasına gitmezse…

Zaman, suyun dibinde, pusudaki bir timsah gibi;
Dudaklarını kendisine değdirmeni bekliyor. Sabırla…
Peki, sen, sana benzeyenleri bulmak için neyi bekliyorsun?

Stop
Muammer Erkul
07 Eylül 2007 Cuma

4 yorum

  1. Sen, dağda kalmış bir kuzu gibi çaresiz olduğun zaman, daha çok yalvar Allah’a: “Hangi kapıya sığınmak hayırlıdır hakkımda?..”Ben bilmem ki… Sen de bilemezsin; O bilir!.. Ancak O bilir, Sadece O bilir, yalnızca O bilir… Öyleyse, “asıl bilen”e sor, O’ndan iste; kurtlar ve çakallar dolu bu dağ başında, bunca karışıklığın ve kaybolmuşluğun içinde iken…
    Varmanın ve çalmanın ve sığınmanın, senin hakkında hayırlı olacağı kapıyı…
    ………
    tekmelenmemek, ezilmemek, uçurumlardan yuvarlanmamak umuduyla

  2. Bir kuzu, tek başına kalınca, kaybolunca, hayatta kalması bile çok zordur; kendine benzeyenlerin, kendi mayasından anlayanların, onun kalbiyle konuşanların arasına gitmezse…

  3. Cok guzell.. kaybettigim ve cok sevdiğim bir parcami bulmuş gibi simsiki sarılarak okudum. Icim titredi yine yeniden

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir