Takdir, patates ve yumurta [13 Şubat 2004 Cuma]

Tekrarlamakta fayda var, dünkü gibi: Közden alınmış bir patates sende kaldıkça yanarsın; at başkasına!..
Hüner, budur işte;
Almak, kabul etmek… Sıcaklığını hissetmek… Ve bir başkasına devretmek:
"Haklısınız efendim, bu proje için çok emek verdik ve iyi bir sonuç çıktı ortaya. Fakat biz bir ekibiz, ve herkesin malumudur ki; filan beyin yönlendirmeleri ile bu tırmanışı yakaladık…" (Yani takdiri kabul etti, yüceldi, ama kendini yakmadan sıcak patatesi filan beye gönderdi..)
"Haklısınız, çok kişi söyler bu çorbayı güzel yaptığımı. Ama damak zevki iyi olanlar beni böyle sizin gibi yönlendirmiş ve cesaretlendirmiş olmasaydı, bu hünere sahip olmam mümkün olabilir miydi?.."
(Takdir yine ortaya kondu ama paylaşıldıkça çoğaldı, kimse yanmadan…)
Püf noktası çıkıyor değil mi açığa?..
Takdir bekliyordun, aldın. Karşındaki de takdir bekliyordu ve o da aldı… Aldığını iade etmeseydin bir daha sana gelmeyecekti ve közde kararıp kuruyacaktı bütün patatesler!..

(Verildiği zaman reddetmemek lazım sıcak patatesleri.) Örnek:
-Siz çok güzel yazı yazıyorsunuz…
-Yok canım, kim demiş. Ben çok kötü yazarım!..
(Yanacak kadar tutmamak, sahiplenmemek lazım patatesleri.) Örnek:
-Siz çok güzel yazı yazıyorsunuz…
-Gerçekten yaa, hakikati söyledin işte şimdi. Ben çok iyi bir yazarım!
…..
Halbuki sana sendeki doğru bilgileri aktaranlar vardı, halbuki sana böyle bir yazma imkanını tanıyanlar vardı, halbuki en acemi ve kötü zamanlarında sana tahammül edenler vardı, halbuki bunca senedir yanlışlarını düzeltip bunları görmezden gelenler vardı, halbuki gıyabında seni savunanlar vardı, halbuki bunca cafcaflı sayfa ve ekranlar dururken "seni" okumayı seçenler vardı… Halbuki çok daha "halbuki"ler vardı seni "bu sen" eden, öyle değil mi?
Yani eli vicdana koymak, ve bu açıdan bakmak lazım, değil mi?

Çok zaman önce Fatih’teki bir lokantada karnımızı doyurduk. Hesap öderken; "mutfaktaki ustaya teşekkür edeyim de benim arkamdan tebrik etsinler" diye düşündüm. Ama lafımı daha yarısında kesti kasadaki adam ve bir sürü savunma yaptı. Nefes molası verdiğinde devam ettim sözüme ama gene bir süre savundu kendilerini, ve sonunda düştü jeton, beni duydu nihayet; hık, mık dedi…
Sordum ve öğrendim ki; ilk defa takdir ediliyormuş adamlar!..

Başka seneydi… Hırsız bir köpeğe ceza olsun diye kaynar sudan aldıkları yumurtayı tenha bir yere koydular. Az sonra köpek yumurtayı çaldı ve kaçarken aceleyle yuttu!.. Ama çiftliğin sınırları dahilinde duramadı zavallı hayvan ve sanırım günlerce de bir şey yiyemedi…
İster aç ol, ister tok; takdir işte bu yumurtaya da benziyor!..

Bu konu ne kadar derin ve genişmiş böyle. İki günde ortada birkaç yeşil yaprak gözüktü sadece, ama kökleri ayrık otu gibi kaç yere uzandı kim bilir. Tek tek toprağı eşeleyecek vakit de yok şimdi…
Ama hatırımızdan çıkarmamamız lazım ki, takdir; sana atılmış ateşten bir toptur… Ve sadece derinin kalınlığınca tutabilirsin elinde.
Sıcaksa yakar seni…
Soğumuşsa zaten işe yaramaz!..

Stop
Muammer Erkul
13 Şubat 2004 Cuma

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir