Ciğere dair… [31 Temmuz 2001 Salı]

(Şekere dair, dedeme dair, ciğere dair ve istikbale dair: 3)

Mahalle komşularından biriymiş Yaşar amca, dedemin… O gün çarşıda karşılaşmışlar.
-Yaşar, diye seslenmiş dedem. Dönerken bizim eve uğrayabilir misin?..
-Tabii ki uğrarım dede, demiş Yaşar amca.
Dedem hemen manava girmiş, bir kilo taze fasulye ile iki kilo patates almış. Eline tutuştururken;
-Canım şöyle güzel bir karnıyarık istedi, demiş… Ninene söyle de, ben dönene kadar pişirsin…
Yaşar amca şaşkın, ama sesini çıkartmadan, kendi gazetelerini koltuğunun altına sıkıştırıp almış fasulye ile patatesi, ve “karnıyarık yapması için” nineme teslim etmiş…

Bir süre sonra, yine çarşıdan dönmek için vasıta bekliyor ve elindeki gazeteleri okuyorken, yine dedem yaklaşmış yanına ve aynı ricada bulunmuş… Bir büyüğünün kalbini kırmak mümkün mü, kabul etmiş adamcağız. Ama dedem bir koşu, koca bir karpuz alıp, demiş ki;
-Noolur ninene söyle de şundan bol sarımsaklı serin bir cacık yapsın, akşama şööyle kaşık kaşık yiyelim!..
…..
Üç beş kere olmuş bu durum…
Yaşar amca her defasında kolunun altında gazeteleri elinde bir yiyecek ile tekrar tekrar çalmış kapıyı, ve her defasında da “bambaşka” bir dileğini iletmiş dedemin…
…..
Sonunda bir gün, manavdan üç kilo kara üzüm koydurup keseye;
-Yaşar, demiş dedem… Bunları al, kendi evine götür… Hanımına da söyle ki; akşama inşallah ailecek size geleceğiz… Ve bol soğanlı bir ciğer yahni yiyeceğiz!..

Bu defa durum farklı!..
Dedem her seferinde onun eline bir şeyler verip gönderiyormuş ama, haliyle bilmiyormuş dedemin arzu ettiği yiyeceğin pişirilip pişirilmediğini…
Şimdi Yaşar amca, elinde üç kilo kara üzüm, kolunun altında çarşıdan aldığı gazete ve mecmualarla evinin kapısını çalmış… Çocuklarının gözü, her zamanki gibi elindekilerdeymiş!.. Ama suratına bakan hanımı daha kapıda sormuş neler olduğunu…
Anlattıklarını da dinlemiş kocasının, ama hikâyenin evveliyatını bilmediğinden pek üstünde durmayıp;
-Üzülecek ne var ki, demiş… Zaten başka yemekler pişirmiştim ben, ağırlarız. Buyursun gelsinler…

Akşam üzeri bir bakmışlar ki; dedem ailede kim varsa toplamış, ve dayanmış kapıya. Aynı çatı altında çoluk çocuk yirmi kişiden fazla olmuşlar.
Oturur oturmaz seslenmiş dedem, evin bütün odalarından duyulabilecek bir sesle:
-Bizim karnımız aç… Başka yemek istemeyiz; getirin de artık yiyelim ciğer yahniyi…
Yaşar amca bir kızarıp bir bozarıyormuş… Dilinin ucundakileri söyleyemiyor, ne yapacağını da bilemiyormuş…
-Nen var Yaşar, diye sormuş dedem. Rahatsız mısın yoksa?..
-Hanım… Yemek, pişirmişti de… Tekrar çarşıya da gidemedim… Ciğer yahni yemekte de, ısrar edeceğinizi de bilememiştim aslında…
…..
Büyük çocuklardan ikisi odanın ortasına sofra bezini yaymakta, ekmekleri, kaşıkları falan taşımaktaymış… Yaşar amca konuşmaya devam ediyor ve dedem sadece dinliyormuş:
-Ayrıca, karpuzdan cacık yapılmayacağı gibi… Fasulyeden karnıyarık yapılmayacağı gibi… Üzümden de ciğer yahni yapılmayacağını…
-Getirin artık şu yahniyi, diye bağırıp kesmiş onun lafını dedem…
Koca bir tencere getirmişler odaya!..
Ve dumanları tüte tüte paylaştırmışlar sahanlara…
Şimdi kimisi somunları parçalıyor, kimisi de soğanları yumrukluyormuş.
-Yumulun bakalım pehlivanlar… Haydi, Bismillah!…” deyince dedem, her sahana ikişer üçer el uzanıvermiş…

Herkes yiyor, ama Yaşar amca şaşkınlıkla bakınıyormuş…
Dedem kaldırmış bir ara başını, ve;
-Niye böyle şaşkınsın ki? demiş ona…
Ben karnıyarık yemek isteyince elbette patlıcan ile kıyma götürüyorum eve… Bu akşam da yahni çekmişti canım, ve de bunu komşularımla birlikte yemek istemiştim… Aldım ciğeri, götürdüm eve, ve işte gördüğün gibi pişirip getirdik buraya…
Ne var ki bunda hayret edilecek?..
Sonra, neşe içinde;
-Yeniden doldurun bakalım sahanları da iyice yesin aslanlar, diye seslenmiş dedem. Ardından ev sahibine dönüp;
-Sen de yesene evlat, demiş…

*(sonu yarın)
 

 

Stop
Muammer Erkul
31 Temmuz 2001 Salı

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir