Direkten direğe(!) [10 Ağustos 2002 Cumartesi]

Dedi ki dedem: Demek konuştuklarımızı anlattığında "aramızda rabıta olduğunu" söyledi baban… Bu; bağ-irtibat demek…
Ben, sanki bir hayal gibiyim senin için, değil mi?.. Bana bakıyorsun ama başka şeyler görüyorsun… Peki bunun doğrusu ne, biliyor musun?..
Aynısı… Yani bana bakmalısın, ama başka şeyler görmelisin!.. 

Uzuun yollar boyundaki her direk bir sonraki direğe elektrik akıtır; hepsinin lambası yanar!..
Veya "titreşim" akıtırlar biribirlerine… Direkte de telde de ses yoktur, ama bir telefon makinasıyla bağlandığında hatta, dinlemeye başlarsın!..
Ses onun sesi olmasa da, sen bilirsin ki; söz onundur ve dağdan dağa yankılanır gibi, direkten direğe sana kadar gelmektedir!.. Bilsen de bunun o olmadığını; onu sevdiğin için bu sesi de seversin!.. Anlatabiliyor muyum? 

Gözleri derin derin bakıyordu dedemin… Sesindeki o muzip titreme bile kaybolmuş; söylediklerinden, farklı bir kokuya benzer başka bir anlam yayılmaya başlamıştı… Hani, kelimeler kulaklara uçuştuğu süre içinde, sadece gönülde hissedilen bir şeyler… Buna ifadeler kâfi gelmez ki, kelimeler nasıl anlatsın?..
Dedem… Parmaklarımı sakallarının arasında çevirdiğim, kulak katırını ısırdığım, yahut tam göbeğimin deliğine ağzını dayayıp "prrrffff" diye üfleyerek beni avazım çıktığı kadar bağırtan dedem; böyle zamanlarda bir pencere gibi sanki başka âlemlere açılıyordu!..
…..
Devam etti:
Ama yine bir "hayal"im senin için… Bu anlamda bir hayal gibi, bir duman gibi düşünmelisin beni, ki doğrusu da budur…
Yani, dikkat et;
Bir taş atsan, ardımdakini vurursun!.. 

O an, belki insanları kendine getirmek, ya da "küplerin" ağızlarını kapatıp yeni dolan balların dökülmemesini sağlamak gibi bir gizli sebepten dolayı, ansızın uzanıp; bir kol ile bacağımdan beni yakaladı, ve kendine çekti. Pek ses çıkaramadım, çünkü kikirdemenin sırası değildi!..
Tebessüm ederek dedi ki dedem sonra: İnsanlar çok komik aslında, değil mi?.. Önünde oturdukları yol lambasının aydınlığından istifade ediyorlar da, bu elektriğin nerden geldiğini düşünmüyorlar!..
Cereyan kesilse; teli tamir etmeyi, veya ampulleri patlasa; değiştirmeyi akıl edeceklerine, direğe tekme atmaya yelteniyorlar!..
Bu, kime ne kazandırmış ki, sana da kazandırsın?..
Sen git de sigortanın telini bağla!.. Ya da lambanı değiştir, karanlıkta kalma!.. 

Direklere bakıyor bazıları da… Boyasına, yüksekliğine, kalınlığına, üstüne konan kuşların bıraktığı izlere, ne zamandan beri burda olduğuna, ne zamana kadar dayanabileceğine, ağacının nereden geldiğine filan bakıyorlar…
Bunlardan… sana… ne!..
…..
Dedem başımı dizine yatırmış ve deminden beri kulağımı kaşıyordu. Gerisini hatıramıyorum… Uyumuşum!

Stop
Muammer Erkul
10 Ağustos 2002 Cumartesi

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir