(Bu yazıyı yazmamı, “neredeyse emreden” üç kişiye, hadi gelin kızmayalım… Hatta minnet duyalım ki; böyle bir hassas konunun ortaya dökülmesine sebep oldukları için…)
……..
Bizler, küçüktük değil mi? Ve küçükler susardı…
Küçükler saygılı, küçükler ölçülü, küçükler terbiyeli olurdu. Ama günün birinde öğrendim ki; “büyükler” imiş susan… Hakiki büyüklermiş saygılı, ölçülü, terbiyeli olan…
Yani, “örnek” olanlar!..
…..
(Hadi, gelin bakalım livarıma; ağzına çaparim takılanlar!..)
…..
(Heyy, arkadaşlar; benim kafadengi “adam”larım!.. Siz de, hepiniz gidin şimdi kardanadam yapmaya ki; ben, burda kalan “buzdanadamlarla” hoş-beş edeceğim birazcık!..
Ama ben, sizler adına iki satır söyleyecek kadar “büyümüş” de olsam, az sonra kartopu oynamaya ve yerlerde yuvarlanmaya geleceğim. Sokağın başında bekleyin beni!..)
Eveeet, büyükler!.. Kendilerine büyük gözüyle bakılanlar!..
Ürküyorum aslında, ama bir sorum var size, bismillah; Tahtakurusuna “fil” desen, fil kadar büyütebilir misin?.. Yahut dağların aslanına “solucan” desen, küçültebilir misin?..
Cevap, ne?..
…..
Eveeet, haklısın! Cevabın tam doğru; kimse seni olduğundan daha küçük kılamaz…
Sen, ancak “sen” büyüklüğündesin!..
Ve sen şu anda; “ANLAMAYI SEÇENLER KADAR” büyüksün!.. Ve yine, “anlamak” isteyenler kadar büyüksen;
Hoş geldin!..
Bizim de etrafımızda bizi büyük görenler var; sizin etrafınızda da sizi büyük görenler olduğu gibi… Ve yani, işin ilginç yanı; siz ve biz, bir zamanlar kendi etrafımızdaki büyükleri nasıl inceliyorsak, onlar da bizleri aynen öyle incelemekte şimdi…
(A’aa, altımızdaki şu mindere de, bu iğneleri kim koymuş şimdi!..)
Bin tane örnek saymak mümkün, ama önemli olan ne, biliyor musunuz?.. Şu:
Binlerce çocuk, küçüklüklerinden itibaren, hem de kendi yuvalarında rahatsız edile edile jilet gibi bilendiğinden, ilk fırsatta terkediyorlar sevmeleri ve sevilmeleri gereken insanları…
Peki, nereye gidiyor bunlar?..
Cevap; diğer rahatsız edilenlerin yanına!..
İşte gidin ve sorun cesaretiniz varsa birahanelerdeki, publardaki (yaşının tuttuğu belli olsun diye omuzlarını kaldıra kaldıra dolaşan) bunalımlı çocuklara, sorun; “Neden burdasın?..”
Neden ordalar, bilin bakalım?..
Neredeyse tamamına yakını, kendi ailelerinde bir ARKADAŞ BULAMADIKLARI, büyükleriyle oturup; yüz yüze, GÖZ GÖZE KONUŞMAYI ÖĞRENEMEDİKLERİ için ordalar!..
…..
Konuşmalar bitince bütün irtibatlar kesildiğinden, çocuklarınız ve sizi örnek almış olanlar; sokağa kusulmuş akranlarından “EĞİTİM” almaya başlıyor…
(Pazar günü devam edelim…)
Stop
Muammer Erkul
04 Ocak 2002 Cuma